Bu başlığın anlamını etkisini yüreğimin en derininde hissederek attım. 

Evet, içim ürperiyor! 

Sayın Cumhurbaşkanımız biz sanatçılarla, sporcu dostlarımızın ardından medya temsilcilerine de aynı mekânda bir iftar yemeği verdiler. Her ne kadar temsilci ile sahip tarifleri birbiri içine karışmış olsa da ülkemizdeki sosyolojik tarif karışıklığı içinde tabii, olağan karşılanacak bir tablo ortaya çıktı! Şöyle ki, medya grup başkanları, genel yayın yönetmenleri ile temsilcileri yan yana. 

Söz konusu davete katılanlar arasındaki bazı isimler diyerek başlamak isterdim, ama tek bir isim bu düşüncemi engelledi! O isim ki, kendi sahibi olduğu medya grubu başta olmak üzere bendenizinki de dahil olmak üzere bütün medya gruplarının manşetine çıktı ister istemez! Yemek sonrası ilk manşetlere çıkarılan Doğan Medya Grubu sahibi, her şeyin mahiri Aydın Doğan’dı! Hem de öyle bir taşıma ki Sayın Cumhurbaşkanımız ile tokalaşmasındaki en ince detaya varıncaya kadar(!) 

Sayın Cumhurbaşkanımız hem ev sahibi hem de Cumhurun başı olmaları hasebiyle her kesimden insanı layıkıyla ağırlamakta elbette. Bendeniz de bu davete katılanları bu çerçevede telakki edip beklemeyi tercih ettim, tokalaşma şekline ve sırıtışa da bakmadan, bir vücut dili hocası olarak beklemeyi tercih ettim ve sustum! Hatta bizim mahallenin ‘’Buzlar eridi’’ manşetlerini de, ‘’Şu mübarek günlerde bizim mahalle sakinlerinin oruçlu haline, o haleti ruhiye ye” verdim(!) 

Fakat bu durum, her sabah işyerime giderken arabamda dinlemeye çalıştığım CNN TÜRK kanalındaki ‘’Parametre’’ programına kadar sürdü. Bu programın müdavimleri bilirler ki programa Ankara’dan bir, İstanbul’dan bir konuk katılır ve Sayın Ebru Baki’de programın moderatörüdür, ancak dün sabah bu programın hem moderatörü hem konuğu hem uzmanı bir kişiydi, o da Ertuğrul Özkök! Aman efendim aman, kendileri kimleri ne kadar da sever, sayarmış da haberimiz yokmuş(!) Dahası Fehmi Koru ile ilişkisinin de bir medya çalışanı meslektaş olmanın ötesinde nasıl da ‘’Ağabey’’ hukukunda olduğunu da öğrenmiş olduk! Bu ağabey hukukunun, etiketi bol sıfırlı Fransız şarap mahzenlerinden kaynaklandığını sanmıyorum. Bu kişi, çalışanı konumunda olan Taha Akyol’un yazısını da meğer ne kadar çok sever ve takdir edermiş(!) Düşündüm de bizim aramızdaki fark, bendenizin Sayın Taha Akyol Bey’i yetmişli yıllardaki yazılarıyla sevmiş olmam, Ertuğrul Özkök’ün de kendi gazetesi ve televizyonundaki bordrolu yazı ve konuşmalarından seviyor olması! 

Kimi ne kadar sever, kiminle ne kadar ne hukuk güder umurumda da değil açıkçası, ancak beni ilgilendiren tek başına katılıp, programın moderatörü, konuğu, bileni olduğu programda patronu, velinimeti Aydın Doğan hakkında söyledikleri(!) Aman Allah’ım meğer ne demokrat bir insanmış Aydın Doğan, hatta bu ülkenin demokrasisi için neler yapmış neler, ne çileler çekmiş(!) Hatta kendisi yazmayacakmış, bunları bir gün birinin yazması, gerekiyormuş! 

Meğer devrin başbakanını malikânesinin kapısında pijamasıyla karşılayıp uğurlamasının nedeni de demokratlık gayretinden pantolonunu giyememesindenmiş(!) 

Buradan sayın Özkök’e çağrıda bulunmak istiyorum, Sayın Ahmet Hakan’ın programında siz, Sayın Aydın Doğan’ın bu ülke demokrasisi için çektiği çileyi anlatın, bendeniz de o programda sadece üç dakika, bizzat şahidi olduğum bir hadiseyi anlatayım. 

Buradan bir çift sözüm de ‘’Buzlar eridi’’ manşetini atan bizim mahallenin medyasına! Sizi bilmem ama ben bir tek fark gördüm o da Sayın Doğan takım elbise giymişti! O da cumhurun başı olma makamındaki Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın o makama kattığı anlamdan… 

Çakma Gandhi yürütülmeye başlamadan önce ŞEMSİYE ustası Cindoruk ile görüştü. Sizi bilmem ama 90’lı yıllarda tüccarlar demokrasinin üstüne doğacak güneşi engellemek için şemsiye germişti! Şimdi de bu rahmet yağmurundan rahatsız olup, durumdan vazife çıkarıp birileri şemsiye germeye kalkmasın! 

Benim şu yaz gününde, içim ürperiyor! 

Güneş
21 Haziran 2017