Diyalog kurma çabası yok.
Onun yerine...
Laf sokma çabası var.
*
“Ey ünlü! Sen neden rahatsızsın? Hele gel bir konuşalım” demek yok.
Onun yerine...
“Yediği kabı pisleyen ünlüler! Hepiniz nankörlersiniz!” diye hakaret var.
*
Kucaklaşma arzusu yok.
Onun yerine...
Uzaklaştırma gayreti var.
*
“Her şey çok güzel olacak” diyenlerin derdini anlama çabası yok.
Onun yerine...
Öyle diyenlere yönelik fişlemeler ve tehditler var.
*
İkna edip oy almak diye bir dert yok.
Onun yerine...
Korkutup ses kestirmek gibi bir dert var.
*
Temiz ve güzel bir üslupla konuşmak yok.
Onun yerine...
“Senin adalet terazini sileyim” türü küfre yatkın imalar var.
*
Yakınlaştırmak yok.
Onun yerine...
Uzaklaştırmak var.
*
“Bir kişi bile çok önemli... Bir kişi bile!” diyen yok.
Onun yerine...
“Ne yapsam da binlerce kişinin kafasını bozsam” diyen binler var.
*
Sevdiren yok.
Onun yerine...
Nefret ettiren var.
*
“Sanatçılarla dalaşarak ne elde edebilirim ki?” diyen bir akıl yok.
Onun yerine...
“Bunlar benim şehrimde asla sahne alamaz” diyen ambargo kafası var.
*
‘Yok’lar bunlar.
‘Var’lar da bunlar.
*
Ondan sonra da...
“Daha düne kadar kimsenin adını sanını bilmediği Ekrem İmamoğlu gibi biri, Binali Yıldırım gibi bir markayı nasıl geçer” falan diye hayret ediyorlar.
*
Böyle yapmaya devam ederseniz.
Daha çok hayret edersiniz!
Yazının devamı
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.