Sir Dominick John Chilcott.

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi…

1980’li yıllarda Türkiye’de bulundu. Henüz 20’li yaşlarında iken uzun süre ülkemizde çalıştı.

 Saddam sonrası Irak’ı bölmek için kurulan ve Osmanlı’dan esinlenerek Irak’ı önemli merkezler çevresinde idari bölgelere ayırmayı kararlaştıran, “Bakanlıklararası Planlama Ünitesi” adlı koordinasyon kuruluşuna başkanlık yaptı.

“Irak lideri Saddam Hüseyin’in kimyasal ve biyolojik silah taşıyan orta menzilli füzelerle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu komşularını 45 dakika içinde vurmak için askeri planlara sahip olduğunu” öne süren İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair’e, Irak Savaşı’nda izlediği politikasıyla ilgili oluşturulan soruşturma komisyonun başkanlığını da o yürüttü.

2011’de, Londra’nın İran’ın nükleer programına yönelik yaptırımlarını protesto eden ve İngiliz elçinin ülkeyi terk etmesini isteyen İranlı öğrenciler, Tahran’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne baskın düzenlediğinde, İngiltere’nin Tahran Büyükelçisi Chilcott’tu.

İran’ın sınırdışı kararı sonrası, arka kapıdan kaçarak canını zor kurtardığı halde, aklının geride bıraktığı teriyer cinsi köpeği Pumpkin’de kaldığını ve köpeği için çok üzüldüğünü söyledi. 

Ocak 2018’de ise gençliğini geçirdiği Türkiye’ye, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi olarak atandı. 

 Sir Chilcott, su gibi Türkçesinin yanı sıra sıkı bir Fenerbahçe taraftarı.

Kendisine hediye edilen Atatürk portresini, “odamın en güzel yerinde saklayacağım” diyecek kadar da Atatürk hayranı.

Bir asır önce Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışırken en az 50 bin askerini ve donanmasının meşhur gemilerini burada kaybetmiş, en az 70 bin askerini de yaralı olarak geri götürmüş bir ülkenin büyükelçisi değilmiş gibi, “18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Gününü ve Çanakkale Zaferini saygıyla idrak eden biri.

 Tıpkı bir Türk gibi, güne çaysız başlayamayanlardan.

Chilcott, pandemi nedeniyle yaşanan tam kapanma sürecinde “neyi özlediği” sorulduğunda, “Her şeyden önce Türkiye’yi gezmeyi, bir kafede oturup çayımı yudumlarken kitap okumayı özledim” demişti.

15 Temmuz darbe girişiminde ise dehşete düştüğünü söylediği yetmemiş gibi; “Darbeyi Gülencilerin yaptığı noktasında şüphemiz yok” demekte sakınca görmemişti.

İngiltere’ye sığınan FETÖ’cü Akın İpek için ise, “Şayet mahkeme iade edilmemesi yolunda bir karar verirse bu, bizim için istenmeyen bir adım olacaktır. Zira, yardım edebileceğimiz yollar bulmak istiyoruz” diyerek, Gülen’in prensi İpek’in Türkiye’ye iadesinden yana tavır almıştı.

Değme Türk’ten daha Türkmüş gibi davranan Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott, verdiği özel bir röportajda, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıldönümü geldiğinde kutlanacak çok şey olacak” demişti.

 *

Evet!..

İstanbul halkı kar yağışı nedeniyle felç olan trafikte ölüm kalım mücadelesi verirken, CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kentin en lüks mekanlarından Balıkçı Karaman’da, 3 saat boyunca rakı-balık keyfi yaptığı İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Chilcott’un hayat hikayesinin kısa bir kesiti böyle.

Eğer İngiliz diplomat Sir Henry Wotton’un ülkesinin elçileri için,

“İngiltere’nin çıkarlarını savunmak için yalan söylemek üzere dışarıya gönderilen adam’’ şeklindeki tarifini bilmesem…

CHP’li İmamoğlu’nun herkesten gizlediği Chilcott ile sır görüşmesi için hüsnü zanda bulunmakta tereddüt etmezdim…

Fakat!..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile muhatap bulamayarak, en fazla İşçi Parti’nin gölge dışişleri bakanı ile görüşebildiği İngiltere, Ankara Büyükelçisini İmamoğlu’nun ayağına gönderiyorsa, “orada dur!” derim.

Üstelik bu kişi, geçmişinde İngiltere’nin istihbarat görevlisi olarak vazife üstlenen ve ‘ajan’ kimliğiyle bilinen Sir Chilcott ise, o görüşmenin kirli bir plan dahilinde  gerçekleştiğinden şüphe dahi etmem!

 •

Örnekleri uzatmak mümkün ama dilerseniz…

Göreve geldikten iki ay sonra Ankara’yı basan ve 3 kişinin öldüğü sele rağmen İngiltere’ye tatile giden Mansur Yavaş gibi…

Yavaş’tan birkaç gün sonra, operasyon üssü Chatham House’un bulunduğu Londra’ya giderek Abdullah Gül fotoğrafı önünde poz veren Ekrem İmamoğlu gibi “gizli ajandası” olan CHP’lilere kendi geçmişlerinden bir anekdot anlatarak yazıyı hitama erdirelim:

Cumhuriyet Türkiyesinin ilk Milli Eğitim Bakanı olan sünnetçi tabip Rıza Nur, hatıratında İngilizlerden yardım alma hadisesinden bahseder.

Başta Rumeli olmak üzere, Osmanlı’nın paylaşılmasının konuşulduğu günlerde,

“meşrutiyet ilan edilirse, yabancılar topraklarımızı paylaşmaktan vazgeçerler” sanan Dr. Rıza Nur ve İttihatçılar, Sultan Abdülhamid’i sıkıştırmak için Haydarpaşa’da bulunan Tıp mektebindeki öğrencileri organize ederek bir eylem tertip ederler.

Üsküdar’da el koydukları vapur ile Sirkeci’ye, ardından da yürüyerek Beyoğlu’nda bulunan İngiliz sefaretine ellerinde pankartlarla giderek;

yazının devamı