ABD’nin siyahlara karşı uyguladığı katliam, işkence ve ayrılıkçı politikalar meşhurdur. Bunu Kızılderililere karşı soykırıma kadar götürmüştür. Bilinenler ise sadece buzdağının görünen kısmıdır. 

Siyahlara yönelik ayrımcı politikalara karşı direnmiş efsane isim dünya boks şampiyonu Muhammed Ali daha geçenlerde Dâru’l Bekâ’ya göç etti, Allah kendisine rahmet etsin. Mâlik El Şahbaz (Malcolm X) ve Martin Luther King’leri biliyoruz. ABD’nin ırkçı politikalarını fâş eden en etkili isimlerdi bunlar. 

ABD siyahları 70 ve 80’ler sonrası ağır bedeller ödeyerek ayrımcılığa son verdiklerini düşünüyorlardı. Halkın, babası Kenyalı bir siyah Müslüman olan melez Obama’yı başkan seçtiğinde ise artık siyahlara karşı ayrımcılık tarih oldu, bu bir özürdür ve milattır diyenler oldu. Siyahlar sihirli bir değnek değmiş gibi sistemi sahiplenmeye başladılar. 

Ancak bir göçmen ülkesi olan ABD’de yine göçmen olan beyaz-protestan-anglosakson ırkçı çevreler iktidarlarını ve imtiyazlarını paylaşmaktan hiç hazzetmediler. Bitti sanılan ırkçı uygulamalar Obama döneminde dozajını artırarak devam etti. Özellikle de polislerin siyahlara karşı uyguladığı şiddet ürkütücü boyutlara ulaştı. ABD gündemi sık sık polislerin siyahları sokak ortasında infaz eden görüntüleriyle çalkalanıp durdu.

Sosyolojide bir kural vardır; rüzgar ekenler fırtına biçerler diye. En son olaylardan birisi de ABD’nin Louisiana eyaletinde Alton Sterling ve Philando Castile adlı iki siyahi, polis tarafından vurularak öldürüldü. Buna tepki olarak ülkenin Dallas dâhil birçok kentinde protesto gösterileri düzenlendi. 

Dallas’ta ABD ordusunda ihtiyat askeri olarak görev yapmış ve keskin nişancı olduğu belirtilen 25 yaşındaki siyahi Micah Johnson gösteriler sırasında 5 beyaz polisi vurarak gelinen aşamanın tehlikeli boyutlarını ortaya koydu. Bu olaylardan sonra ayaklanmalar birçok eyalete yayıldı. Hiçbir siyah kendisini emniyette hissetmiyor artık.

Dünyanın tek süper gücü ABD’nin siyahi başkanı Obama ise siyahlara karşı işlenen suçlara karşı çaresiz. Kendi polisine bile söz geçiremiyor. Son olaylarda yaptığı açıklamaları izledim; polise yalvarmaklı çağrılar yaptı, yapmayın etmeyin, ülkenin iç bütünlüğüne halel getirmeyin türünden acziyetini ortaya koydu. Siyahlara ise, polislerin ağır çalışma şartlarından, stresli hâllerinden bahsederek nerdeyse onları da anlamak lâzım dedi..

Obama gelmiş geçmiş ABD başkanları arasında en pasif olanlarından. Bugün Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi ülkelerde yaşanan kaosun müsebbiplerinin başında o gelir. Kendisini başkan yapanlar ona yapacaklarını da belirlemişlerdi. Bunların başında oğul Bush döneminde ABD’nin Irak ve Afganistan’da yaptığı insanlık suçlarından sonra yerlerde sürünen imajını düzeltmek ve İran’ı Ortadoğu’da ABD’nin partneri yapmak vardı. 

Bir bakıma ülkeye derlenip toparlanması için vakit kazandırmak görevi verilmişti kendisine. Bir de Ortadoğu’yu kaosa itip sonra sessiz kalarak bölge ülkelerinin kendisine yalvarmasını, gel müdahale et demesinin ortamını oluşturmak. Artık bütün ülkeler ABD neden Ortadoğu’ya müdahale etmiyor diye bu süper devleti müdahaleye çağırıyorlar. Şimdilerde ABD bir kurtarıcı olarak bekleniyor..

Bu süreçte inanılmaz silahlandı. Dünya silah harcamalarının toplamı 1 trilyon 200 milyar civarında. ABD ise bu toplam harcamanın yarısını yapıyor. Peki güvercin politikalar izleyen Obama döneminde bu kadar agresif silahlanma politikası niye?

Obama sonrasına bir hazırlık yapıldığı açık. Daha şimdiden Irak’a yeniden asker göndermeye başladı. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Washington’un Musul harekâtına destek vermek için Irak’a 560 ilave asker göndereceğini ilan etti. 

ABD’nin eli kulağında olan Obama sonrası için pasifik Asya’da, Ortadoğu’da ve AB bölgesinde proaktif hamlelere başlayacağını görmek gerek. Ama siyahlara karşı uygulanan ırkçı politikaların yol açtığı krizi aşmak kolay olmayacak. 

YeniAkit
15 Temmuz 2016