7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13.1 oy alan PKK/HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “Bizim aldığımız oyda, bize emanet edilen oylar olduğu gerçeğini çok iyi biliyoruz ve hiç aklımızdan çıkartmayacağız” demişti.
Terör örgütü PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu anında “Emanet oylar falan yoktur. HDP’liler de bunu yanlış değerlendiriyor. Öyle emanet oylardan falan bahsetmemek gerekir. HDP seçime ilkeleriyle girdi ve HDP’nin ilkeleri oy kazandı” karşılığını verdi.
PKK/HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da ikircikli bir tavırla “Yüzde 13’ün içinde 0.1 bile emanet oy varsa biz ona kıymet verdiğimizi, anladığımızı, değer verdiğimizi ifade ettik, böyle anlamak lazım” dedi.
PKK OLMASA YÜZDE 5 OY ALAMAZ
6 ay sonra, 1 Kasım 2015’te yenilenen seçiminde PKK/HDP’nin oyları yüzde 10.7’ye geriledi. Düşüşün, HDP’nin terörü artıran PKK ile arasına mesafe koymamasına bağlanması üzerine PKK yöneticilerinden Cemal Bayık, PKK/HDP yönetimine şu cevabı verdi: “Biz olmasaydık HDP yüzde 5 oy bile alamazdı. Artık HDP Kürt özgürlük hareketine şöyle tavır almalı, arasına şöyle mesafe koymalı safsataları bırakılmalıdır.”
PKK/HDP gibi PKK/DEM üzerinde de PKK terör örgütünün vesayeti, işbirliği, suç ortaklığı bilinen bir gerçek. Dün PKK/HDP’liler gibi bugün PKK/DEM’liler bundan isteseler de kurtulamazlar.
Kurtulmak isterler mi, o da ayrı bir soru...
Şimdi MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 günü TBMM’de PKK/DEM’lilerin elini sıkması, ardından yaptığı çağrı, İmralı hükümlüsü olan PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın tecridinin kaldırılması ve PKK’nın silah bırakması, örgütü lağvettiğini açıklamasına yönelik çağrı Türkiye içinde tepkilere, PKK terör örgütü içinde de paniğe ve benzer bir sürecin yaşanacağına yol açmış görünüyor.
PKK SİLAH BIRAKMAZ
Daha önce de yazdım; Bahçeli’in sözleri arasında yani bir çözüm süreci çağrısı ve PKK terör örgütü ile mücadelede geri adım atılması yok. Elbette PKK elebaşının TBMM’ye getirilip PKK/DEM grup toplantısında konuşturulması gibi bir ifadeye tepki gösterilmesi de doğal. Öte yandan Öcalan’ın hangi yolla olursa olsun örgüte silah bıraktırmayacağı da biliniyor. O zaman biz ne ile karşı karşıyayız?
HATİMOĞULLARI KANDİL’İ SAYMADI
Devlet Bahçeli yaptığı çağrı ile ABD ve İsrail güdümüne girmiş PKK’lı ve PKK/YPG’li teröristler ile TBMM’de bulunan siyasi kolu PKK/DEM arasına mesafe koyması çağrısını içeriyor. Nitekim PKK/DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, 22 Ekim 2024 tarihli grup konuşmasında şunu söyledi:
“Kürt sorununun çözüm yolu, yöntemleri ve muhatapları bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan Öcalan’dır. Kürt sorununun çözüm yeri Meclis’tir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Demokratik zeminde siyasi partiler ve demokrasi güçlerinin tamamıdır, toplumun bizatihi kendisidir.”
PKK/DEM’in diğer sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa; Hatimoğulları’nın PKK elebaşı Öcalan’ı, PKK/DEM’i, TBMM’yi ve siyasi partileri sayarken Kandil’deki teröristlere konuşmasında yer vermemesi bilinçli bir tercih gibi görünüyor.
BATI VERDİĞİ SİLAHI BIRAKTIRMAZ
İşte tam bu dönemde dağdaki PKK yöneticilerinin kararı ile TUSAŞ’a yönelik saldırı gerçekleşti. Elbette bunun PKK’nın arkasındaki İsrail, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin küresel emperyal oyunları bozan bölgesel bir güç haline gelen Türkiye’ye yönelik bir mesaj ile istikrarsızlaştırma çabası olduğunu ve eline verdikleri silahı bıraktırmayacakları olduğunu anlıyoruz.
Nitekim PKK yöneticisi Duran Kalkan, 2013-2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde, Avrupa ülkelerinin kendilerine silah bıraktırmadığını şöyle anlatmıştı: “Avrupa ülkelerinden ateşkes için zemin bulamadık. Bize, ‘Ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz’ dediler. Ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz diye bize defalarca dayatmalarda bulundular. Bu dayatma açık oldu, gizli oldu, sözle oldu, fiiliyatla oldu ama bize dayatılan çatışmaydı, çözümsüzlüktü.”
Kısaca, Batılı ülkeler Türkiye’ye karşı kullansın diye verdikleri silahı PKK’ya bıraktırmadı. PKK elebaşının çağrıları da PKK/HDP’nin zaten işe yaramayan girişimleri de işe yaramadı.
Gerçekçi olmak lazım; çağrı yapılsa bile sonuç alınamayacak.
PKK/HDP’Lİ TERÖRİSTLER
Nitekim terörist PKK’nın TUSAŞ’a saldırısı, buna yönelik girişimlerin önünü keserek Öcalan’ın açıklamasına gerek kalmadan terörden vazgeçmeyeceğini göstermek içindi.
TUSAŞ’a saldırının bu yönü hem PKK/DEM’e hem de Öcalan’a yönelikti. Saldırıda kullanılan teröristlerin PKK/HDP’ye yakın iki isimden seçilmiş olması bunu gösteriyor. Terörist Mine Sevjin Alçiçek, açık kaynaklardan fotoğraflarıyla kolayca tespit edilebilecek bir isim olarak seçilmiş. Terörist Alçiçek, 20 Ekim 2014’te HDP Hakkari Merkez İlçe Örgütü’ne üye olmuş, 11 Aralık 2014’ta Hakkari Merkez İlçe Yönetim Kurulu asil üyesi ve üst kurul delegesi olarak seçilmiş. 11 Ocak 2015 ile 20 Şubat 2022 tarihli kongerelerinde üst kurul delegesi seçilmiş. Alçiçek’in 20 Ağustos 2015’den beri hakkında arama kararı olduğu açıklandı. Teröristlerden Ali Örek de PKK/HDP’ye yönelik sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat çekiyor.
Kısaca, terörist PKK yönetimi silah bırakmayacaklarını, örgütü lağvetmeyeceklerinin mesajını verirken PKK/HDP’li teröristleri kullanarak PKK/DEM’in de kendisine bağlı bir yapı olduğunu göstermeye çalıştı.
PKK/DEM’İN KARAR VERMESİ GEREKİYOR
İşte bu noktada PKK/DEM’in artık bir karar vermesi gerekiyor. Üzerlerindeki PKK vesayetinden kurtulup siyaset mi yapacaklar, yoksa terör örgütünün propaganda aracı olarak siyasi kolu olmaya devam mı edecekler? Şu bir gerçek; özellikle TUSAŞ’a yönelik saldırıdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz, eskisi gibi kalmaz. PKK/DEM doğru kararı veremezse neler olacağının işaretini Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 18 Ekim 2024 günü sosyal medya mesajında; terörle mücadelede kararlılık ve yeni bir çözüm süreci olmayacağını açıkladıktan sonra şu sözlerle vermişti:
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.