GÜNCEL

Muharrem Sarıkaya : En ağır gün

Tarih
28 Şubat 2020
İzlenme
1248 Kişi

Tarih, dün geceyi bir yere not edecektir…

Suriye sahasında dün itibarıyla da yeni bir dönem başladı.

Yaşanan tam bir hainlik, arkadan vurmadan başka bir şey değil...

Karşılıklı olarak birbirine saldırmama, hatta çatışmayı engelleme konusunda altına imza konulan tüm belgeler dün itibarıyla hükümsüz hale geldi.

Bundan dolayı dün Suriye sahasında zaten hükmü kalmayan Astana ve Soçi mutabakatları yerle yeksan edildi.

Şunun bilinmesi gerekir ki İdlib sahasında ilk verilen 7'si asker 8 şehit saldırısı da benzer şekilde gerçekleştirilmişti.

O dönem Rusya birliklerin hareketinin önceden bildirilmediği için saldırının radikal grup hareketi gibi algılanarak yapıldığı iddiasını ileri sürdü.

Ancak Türk askerlerinin her bir adımın önceden bildirildiğinin ortaya çıkması üzerine de tek kelime edilmedi.

Burada da kalmadı, Taftanaz bölgesinde saldırıya geçti; oysa burada yeni üs kurulduğu önceden bildirilmişti.

Benzer durum Hatay Valisi'nin dün saldırının gerçekleştiğini bildirdiği Balyun ve Kansafrah bölgesi için de geçerliydi.

Şimdi ''Uçağımıza bu bölgeden ateş açıldı'' yönünde birçok açıklama gelecektir.

Ancak bunun doğru olmadığı olayın hemen ardından uçağın vurulma anı ve pilotun paraşüt ile atlaması görüntüleriyle ispatlanmış durumda.

Şu kadarını söylemeliyim ki Suriye sahasında Türkiye ile Rusya'nın bir süredir gerilimli devam eden müzakere sürecinin en üst noktasına varıldığı açık.

24 KASIM'DAN DAHA AĞIR

idlib şehitlerimiz ile ilgili görsel sonucuAnkara'daki yansıması, 24 Kasım 2015 günü Rus uçağının düştüğü durumdan çok daha ağır olduğunu söyleyebilirim.

Zaten Ankara'nın dün Rus muhatapları yerine, doğrudan NATO ve batılı muhataplarına yönelmesi de bunun en açık göstergesi…

Ankara, Rusya ile Suriye sahasında bir yere varılamayacağına kanaat getirmiş bulunuyor.

Henüz kime ait olduğu belli olmasa da savaş uçağıyla Türk askerlerinin bulunduğu alanın çoklu hava saldırısı ile ateş altına alması.

İçinde sivil olup olmadığına bakmaksızın binalara bomba yağdırması, 300'den fazla top atışında bulunması aslında saldırının planlı yapıldığının açık göstergesi.

Eğer bir saldırı söz konusu ise bu durumda İdlib sahasında irtibatla görevlendirilmiş Türk askeri yetkilisi ile temasa geçmek varken, doğrudan saldırada bulunulmasının nedeni de açık.

Türk Silahlı Kuvvetleri desteğindeki Suriye Milli Ordusu'nun Serakib'i geri alması, M-5 otoyolunun kontrolünü yeniden ele geçirmesi ve güneyden gelen saldırıyı da bir noktada frenlemesi.

Özellikle güneydeki ilerlemeyi frenlediği için de bu bölgeyi havadan bombalamaktan geri durmadı.

SAHADAKİ EN BÜYÜK KAYIP

Türk Silahlı Kuvvetleri, 21 Aralık 2016'da Al Bab'da Akil Tepesi'ndeki 16 şehidinden sonra en büyük kaybını dün verdi.

Hatay Valisi şehit sayısının 33 olduğunu, 36 yaralının bulunduğunu açıkladı.

Vali 9 şehit ile başladı, sonra 22, ardından 29 şehit sayısını verdi, ancak sahadan gelen haberler yıkık binaların bulunduğu ve sayının artmasından korkulduğu noktasındaydı ve sabaha karşı 33 olarak son sayı verildi.

Şunu belirtmem gerekir ki iktidarı muhalefeti ile olayın hemen ardından siyaset bir araya geldi.

Böyle bir olay karşısında yapılabilecekler ele alındı.

MHP lideri Bahçeli önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü, ardından partisinin Başkanlık Divanı'nı topladı.

Balıkesir temaslarını yürüten İYİ Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi gerçekleştirip bilgi aldı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu da Merkez Yürütme Kurulu'nu toplayıp durum değerlendirmesi yaparken, Milli Savunma Bakanı Akar'ı arayıp bilgi almak istedi ama ulaşamadı.

Şunu belirtmeliyim ki böyle günlerde siyaset bir kenara bırakılır ve Türkiye'nin öteden beri var olan siyaset diplomasi geleneği işletilir ve yeni sistemde ikinci parti diye adlandırılsa da Ana Muhalefet Partisi lideri bilgilendirilir.

CHP bu yönde bir bilgi alamayınca TBMM'yi olağanüstü kapalı toplantıya çağırdı.

TBMM Başkanlık Divanı bu durumda toplanıp bugün karar alması gerekiyor.

AB'YE REST…

Ankara ise saldırı sonrası yoğun bir diplomasi trafiği başlattı.

NATO Genel Sekreteri durum hakkında bilgilendirilirken, ABD ile de temasa geçildi ve olasılıklar ele alındı.

Bu aşamada özelde İdlib, genelde ise Suriye konusuna sanki kendi meselesi değilmiş gibi yaklaşan, Türkiye'nin Patriot taleplerini duymazdan gelen AB'ye karşı da Ankara duruşunu gösterdi.

Güvenilir kaynaklardan gelen bilgilere göre Suriyeli göçmenlerin Avrupa'ya geçmesi konusundaki tüm engelleri kaldırdı.

İdlib'den akın etmesi beklenen mültecilerin Avrupa'ya geçişini engellememe konusunda Türk polisine, sahil güvenlik ve gümrük yetkililerine talimat verildiğini duyurdu.

ÇATIŞMA GEÇMİŞİ VAR

Ankara'nın bu adımı ''Sorumlu tek ben miyim, ne haliniz varsa görün'' tutumu olarak görülüp eleştirilebilir, ancak sabrının son noktasına geldiği de unutulmamalı.

Nasıl bir sonuç getirir görmek gerekir.

Avrupa dün seyirci kalmayı ve izlemeyi tercih etti.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER