SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Evet, yine aynı mesele

Tarih
20 Ağustos 2016
İzlenme
2689 Kişi

15 Temmuz gecesi o kadar önemli bir geceydi ki bir miktar magazininin çıkması kaçınılmazdı. Fakat bir süredir ekranlarda, gazetelerde, internet sitelerinde bir tür Fetövole takip eder olduk sadece. İtirafçılar, meseleden ne kadar anladığını bilmediğimiz bir takım uzmanlar falan eliyle FETÖ adeta bir magazin figürüne dönüştürüldü.

Arada nefis işler de yapılmıyor değil elbette. Bugün onlardan birinden söz edeceğim size. Ayşe Karabat imzalı, Aljazeera Türk'te yayınlanan Psikiyatrist Dr. Rıfat Serav İlhan söyleşisinden yani. İlhan aynı zamanda Ankara Üniversitesi Politik Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu üyesi.

Hem Gülen'in hem de FETÖ mensuplarının ruh hallerini anlayabilmek adına kılavuz bir metinle karşı karşıyayız.

Elde var bir. İlhan, FETÖ yapılanmasını tam da olması gerektiği gibi bir 'kült' olarak tanımlıyor. 3 yıldır dilimde tüy bitmişti. FETÖ ile etkin mücadele etmek istiyorsak bu yapıyı bir 'kült' olarak tanımlamak gerekiyor. Zira kült tanımı, ortalama bir Amerikalı ya da Avrupalı zihin için net bir tanımdır. Graham Fuller denen adam 'bu hareket kült değildir' diye boşuna mı kendini yırtıyor zannediyorsunuz?

İlhan'ın şu önemli tespitlerine kulak verelim: 'Kült örgütü üyeleri, liderlerinin iç dünyası doğrultusunda şekillendirilmiş alternatif bir dünya görüşünü ve inanç sistemini sorgulamadan tam bir itaatle benimserler. Liderin çizmiş olduğu kıyamet senaryosu bu anlamda dünyadaki gelişmelerle ilişkilendirilebiliyor. Bize normal gelen devletin asayiş operasyonları bu tarz örgütler için kıyamet senaryosunun işaretleri olarak görülebiliyor. Devlet bu tarz kült tarikatlarda bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğinde, örgüt lideri klasik olarak kıyamet senaryosu dediğimiz şeyi başlatıyor ve üyelerin saflarını sıklaştırarak lider etrafında kenetlenmeye başlıyorlar. Üzerlerindeki devlet baskısı, liderlerinin vaad ettiği “kıyamet savaşının” ispatı, devlet de bu kıyamet savaşında bahsedilen “şeytani güç” olarak çerçevelenerek sunuluyor.'

Aslında FETÖ yapılanması sadece bir 'alternatif dünya görüşü' vadetmiyor bağlılarına. Aynı zamanda bir 'alternatif gerçeklik' de vadediyor. Böylelikle kendinizi 'sizden çok daha büyük ve önemli bir şeyin mütemmim cüzü' olarak görmeye başlıyorsunuz. Yani, kendi gerçekleriniz yerine liderin önerdiği gerçeğe râm oluyorsunuz. Bir tür ikame mutluluğunuz oluyor böylelikle. Giderek gerçek hayat yerine de alternatif bir hayat ikam etmeye başlıyorsunuz. Hani şu meşhur 'bu adamlar bütün bu gerçekleri nasıl görmezler?' sorusu var ya. Hah. İşte o sorunun cevabı şu: 'Adamların başka bir gerçekliği var. Senin 'gerçek' dediğin şeyle hiç ilgilenmiyorlar ki.'

Gelelim şu meşhur 'robotlaşma' meselesine. Aslında kimsenin 'robot' olduğu yok. Sadece bilim kurgu filmlerindeki atmosfere benzer bir 'alternatif gerçeklik'te yaşadıkları için bir süre sonra çıkışsız kalıyorlar. Hatta 'çıkış'ı inkâr ederek psikolojik olarak hayatta kalma davranışı geliştiriyorlar. Bunu şöyle de düşünebiliriz. Kült üyesi kişi içine girdiği hapishanenin aynı zamanda kendisini geri kalan bütün tehlikelerden de koruduğunu düşünmeye başlıyor bir süre sonra. Böyle olunca da 'içerdeki hayat'ından başka bir hayat olduğunu reddederek sürdürebiliyor yaşamını.

-İlhan'ın bu konuda söyledikleri ufuk açıcı: 'Bu tarz yapılanmalara katılanlarda öncelikle bir balayı dönemi yaşanır, daha sonra örgüt liderinin ve örgütün emir ve kuralları kişinin bütün sosyal ve duygusal yaşamını katı bir şekilde kontrol etmeye başlar. Balayı döneminde kardeşlik, barış söylemleri ve bir arada grup olma davranışı sonucu ortaya geçici bir memnuniyet, özgüven artışı ve buna bağlı haz duygusu ortaya çıkıyor. Özellikle kimlik gelişimini tam anlamıyla tamamlayamamış ya da ruhsal olarak dışlanmışlık duyguları yaşayan insanlar, kendisinde özgüven artışı ortaya çıkaran bir gruba ait olma ihtiyacını terk etmek istemedikleri için mensubu oldukları bu gruplar, onların bütün yaşamları haline gelebiliyor. Balayı döneminin ardından ise örgütün kendi çıkarları için çalışma, sadece örgüt adına hareket etmek zorunda oldukları bir sistemin içerisinde kilitli kalıyorlar.'

Düşünün bir. Hayatınızı bütünüyle 'kilitlemiş' bir yapının bağlısı olmaktan daha zoru, her seferinde 'kendini yeniden gerçekleştirecek' bir eyleme de imza atma zorunluluğudur. FETÖ üyelerinin yeni üye bulma, kurban toplama, okul açma ve benzeri şeyler için sergiledikleri 'hastalıklı gayret'i getirin aklınıza. Yeri geldiğinde İslam'ın temel kurallarını da hiçe sayarak 'örgüt' için yaptıkları fedakârlıkları düşünün. Sağlıklı bireyler bu türden bir 'kendini gerçekleştirme' için bunları yapmazlar. Düşünsenize bir. Tam o esnada masum halka ateş açıyor ancak suyu besmeleyle ve üç yudumda içmeyi de ihmal etmiyorsunuz. Bu düzeyde bir psikolojik rahatsızlık geliştirmek için gerçekten 'örgütsel sistemin gönüllü kölesi' olmanız gerekir.

Rıfat Serav İlhan bu konuda da şunları söylüyor: 'Bize vatana ihanet gibi görünen şey FETÖ üyesi için bir şey ifade etmez çünkü onun önceliği, kimliği haline gelmiş örgüt normunu uygulamaktır. Dolayısıyla o kutsal bir amaca hizmet ettiğini düşünerek hareket eder. Bunu da ritüellerle ve tekrarlayıcı görevlerle, sürekli aynı şeyleri yaptırarak kişinin kendisine verilen görevi yerine getirme davranışını yani itaati, alışkanlık haline gelmiş bir davranışa dönüştürürler.'

Bence FETÖ meselesinde işi sulandıran itirafçı-uzman takımındansa bunları konuşmamız gerekiyor. Bunları konuştukça bu yapının ne denli büyük bir 'hastalık/sapkınlık' taşıdığını hem Türkiye'ye hem de dünyaya anlatma şansımız var. Aksi halde 'evlerde STV izliyorduk' düzeyinde çakılıp kalacağız. Hiçbir işe yaramayacak.

Ne diyordu Drogba: 'Nasıl bir örgüte çattık arkadaş? Adam öldürmeyi ibadet, ihaneti sevap sayıyor. Ne baskı kalmış kafalarında ne balata.'

Yenişafak
20 Ağustos 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER