EĞİTİM

İsmail Kılıçarslan : Bonzai bom, kafam trilyon

Tarih
21 Ekim 2014
İzlenme
1854 Kişi
21 Ekim 2014...
Uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin modern hayatın laneti olduğuna hiç şüphe yok. 20. yüzyılın hemen başında kimyagerler tarafından bulunan eroin de öyle, dünya savaşlarında askerlere verilen morfin, kokain ve metamfetamin türevleri de öyle, CIA'in ve bazı istihbarat servislerinin sorgulamalarda kullandığı LSD de öyle.
Şuraya dikkat: Nerdeyse son kırk yıldır uyuşturucu değil, uyarıcı maddeler hükümranlık sürüyor dünyada. Nedeni çok basit... Hayat hem daralıyor hem de hızlanıyor. Ve size de sürekli hem ferahlık hem daha fazla hız gerekiyor. Modern hayat kalıplarının ve ilişkilerin bireyi sıkıştırdığı o dar geçitten kurtulmanın yolu genellikle bireye 'yüksek kafa', 'yüksek ego', 'yüksek his-duygulanım' ve 'yüksek hız' sağlayan bir uyarıcıya yumulmak oluyor böylelikle.
Gün boyu iş ilişkileri ağında örselenmiş beyaz ya da mavi yakalıların 'resmi uyarıcısının' kokain olması tesadüf mü sizce? En net kullanım belirtilerinden birinin 'ego patlaması' olduğu kanıtlanmış kokainin örselenmiş modern insana vadettiği o sahte cennet elbette çok cazip gelecek.
İnsan beynindeki serotoninin salınımı gerçekleştirerek 'yaşadığı anı 100 kat daha gerçek yaşama'yı vadeden extacsynin 90'lı ve 2000'li yıllarda patlama derecesinde popüler olması tesadüf müdür peki? 'Hissederek yaşayamamanın' ne zaman yaygın bir sorun olarak karşımıza çıktığına bakınca; elbette hayır.
Modern dünyada 'yüksek kafa' tanımı artık sadece uyarıcı maddelerden elde edilebilen ruh durumunu tanımlıyor. Ve evet; 'yüksek kafa' yapan uyarıcıların tamamı sentetik; yani 'kurgulanmış' karışımlar. Ve hemen tüm sentetik karışımlar ya öldürüyor ya da insan bünyesinde kalıcı hasar bırakıyor.
Sentetik maddelerin yaygınlaşmasındaki en önemli etkenlerden ikisinin 'yerinde üretim' ve 'ucuz maliyet' olduğuna şüphe yok.
İşte tam burada bonzaiyi ve Bağcılar'ı konuşmaya başlayabiliriz.
'Fakir eroini' de denilen bonzai (yani sentetik kannobinoid) Türkiye'deki pazarını 'alt sınıf' olarak belirlemiş durumda. 10 ila 20 lira ödeyerek temin ediyor ve 'kova' yaparak etkisini katlıyorsunuz bu lanet olası zehrin. Ne yapıyor peki insan bedenine? Fiziki etkilerini bir yerlerden okumuşsunuzdur belki. Kalp atışı hızlanıyor, ağız kuruyor, geçici körlük, hatta geçici felç durumlarına rastlanabiliyor. Tabii, kullanıma bağlı ölüm riski de neredeyse bilinen tüm geleneksel uyarıcılardan daha fazla.
Peki ya psikolojik etkileri... Neredeyse bütün kullanıcıların anlattığı öykülerde en belirgin ortak nokta kendinizi zamandan ve mekândan münezzeh bulmanız. Ve bir 'üstünlük' hissi... Dikkat: Cesaret değil üstünlük. Olduğunuz kişiden çok daha yetkin, çok daha üstün biri olduğunuzu düşünmeniz. Ve tabii neredeyse bütün uyarıcılarda olduğu gibi zihninizin daha yoğun çalıştığını hissetmeniz.
Burada bir küçük parantez... Bonzai denilen pisliğin 'bad trip'i, şu ana kadar dinleyip okuduğum bütün bad triplerden daha berbat. Kullanıma bağlı olmayan yani 'etki altındaki' ölümlerin tamamı bu bad trip anlarında gerçekleşiyor. Bu tripler esnasında serinlemek için 8 kat aşağıdaki boş havuza atlayan, uçmak için pencereden kendini atan bir sürü insan geçmiş polis kayıtlarına.
İstanbul için konuşalım. Niçin Bağcılar, Esenyurt ve benzeri ekonomik alt sınıf semtlerinde yaygın bonzai. Sadece ucuz olduğu için mi? Bence hayır. O üstünlük hissini yaşayabilecekleri herhangi bir alanı yok oralardaki gençlerin. Sistemin kendilerini nasıl da 'gereksiz ve kaybetmeye mahkûm bir yığın' olarak tanımladığının acayip farkındalar. Bağcılar'da müzik yapan bir rap grubunun da söylediği gibi 'şeker patladı hayat çatladı' durumuna gelemezlerse hayatı çatlatacak bir yolları yok. Öyle hissediyorlar.
Bağcılar'dan bir başka rapçi olan Heijan bir şarkısında 'burada en popülerimiz hırsızdır / en zengini mi / o da torbacıdır / baba okuyom ben / aferin sana / ot içerken paket oldu bak oğlun' derken hiçbirimizin görmeye yanaşmadığı yalınkat gerçeği yüzümüze vuruyor.
'Bonzai bir gencimizi daha ölüme sürükledi' haberlerine üzülmenin 'sosyal sorumluluk' olduğunu düşünen zihinlerimizi bir kenara bırakıp meseleyi en başından düşünmeye başlamanın zamanı geldi de geçiyor.
Ne diyordu Dylan: 'Bizim medya da bi acayip dayının. Mankeni, şarkıcısı, oyuncusu burnuna kokain doldurunca aklamaya girişir de bonzaiden ölen çocuklar için gariban ana-babaları suçlar.'
Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER