SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Avrupa Birliği’ne hayır!

Tarih
27 Haziran 2016
İzlenme
1868 Kişi

2000'li yılların başı olmalı. Eren Safi aramıştı. 'Huruç'ta Avrupa Birliği'ne hayır şiirleri yazacak şair arkadaşlar. Bir dosya gibi olacak. Sen de katılmak ister misin bir şiirle?'

Hiç duraksamadan kabul ettiğimi hatırlıyorum. Duraksamadım, zira Avrupa Birliği benim için o denli net, o denli berrak bir fikirdi ki; o fikri reddetmekten başka bir davranış geliştiremezdim.

'Fikir' dedim evet. Esasen Avrupa, bir kıtayı değil, berbat bir fikri ifade eder. Öyle olmasa sözgelimi İsrail'in ya da Kazakistan'ın futbol takımlarının UEFA'da ne işleri olur? Öyle olmasa adına 'Avrupa' dediğimiz fikir niçin Kanada'yı kapsar da Bosna Hersek'i kapsamaz?

Hayır. Ben Avrupa Birliği'ne 'bir Hristiyan kulübü' olduğu için karşı çıkıyor değilim. Yeni nesil sömürgeciliğin, yeni nesil 'güçlü olan zayıf olanı yer' anlayışının dünyadaki en önemli organizasyonu Avrupa Birliği'dir de ondan karşı çıkıyorum. Avrupa kıtasını bunca parçalanmışlığa iten, ardından da bu parçalanmışlık içinde birlik üyesi ülkeleri bile sömürgeleştirmekten çekinmeyen bir vahşilik biçimidir de ondan karşı çıkıyorum.

Şimdi İngiltere'de Brexit midir nedir bir şey oldu ya. İngilizler 'Avrupa Birliği'nden çıkalım' dediler ya. Aman ne analizler, nasıl bir çıkarımlar, ne şenlikler...

Ben bu analizlerden anlamam. 'Şimdi ne olacak?' sorusuna büyük bir ciddiyetle cevap veren uzmanları dinlemem. 'İngiltere Avrupa Birliği'nden çıkarsa bu, birliğin sonu mu olur?' analizlerini izlemem. Ben dua eder ve şöyle derim: İnşallah zevallerini görürüz, inşallah dağılıp gittiklerini görürüz, inşallah paramparça hale geldiklerini görürüz.

İnancım o yöndedir ki inşallah o günleri göreceğiz. Yakında ya da azıcık uzakta; fark etmez. 20. Yüzyıl'da iki dünya savaşı çıkartmayı başarıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olan; yine de günün sonunda dünyaya 'insanlık dersi' vermeye çalışan bu çürümüşlük biçimi, bu berbat fikir ortadan kalkacak ve biz bunu göreceğiz.

Niçin çürümüşlük biçimi? İkinci Dünya Savaşı sonrası merkez noktasını Atlantik'in öte yakasına taşıyan 'Batı fikri', kendisininkinden başka hiçbir fikri önemsemez çünkü. Neredeyse hiçbir şekilde 'bir başkasının da hakkı olabileceği' fikrine itibar etmez. Standart bir batılı, yere attığı bozuk paraları kapışmak için saldıran mülteci çocukları eğlenceli bulur ve ortada hiçbir ahlaki sorun görmez. Felluce'de 'IŞİD arıyorum' cümlesiyle koca bir şehri açlığa, ölüme mahkum eder. Normaldir bu. Üstelik bunu normal kabul etmemizi sağlayacak bütün halkla ilişkiler kampanyasını da yapar.

Şimdi durmadan sorular soruyoruz: İngiltere Avrupa Birliği'nde kalacak mıymış, kalmayacak mıymış? Bunun ülkemize tesiri ne olurmuş? Avrupa Birliği yok olursa dünya ne hale gelecekmiş?

Soruları boş verelim. En başından haksız, en başından hatalı, en başından çirkin, en başından emperyalist Batı'yla, onun doğal uzantısı Avrupa Birliği'yle ciddi bir hesaplaşmaya girişecek cesareti gösterelim.

Dünyanın yeni aydınlanması 'batı fikri'nin yerle yeksan olmasıyla yaşanacak. Bu fikrin yok olmasına verebileceğimiz bütün katkıyı vermek boynumuzun borcudur.

Tabii önce gündelik siyasetin rüzgarıyla durmadan sadece 'geçici olan'ı hesap etmekten vazgeçmemiz gerekecek. Ancak böyle bir vazgeçişle tünelin sonundaki ışığı görebiliriz.

Ne diyordu Mikelanj: 'Yeğenim. Aç perdeleri. Işık girsin biraz. O karanlık aydınlığa tebdil olsun.'

Yenişafak
27 Haziran 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER