GÜNCEL

Hasan Öztürk : Suriyelilerin entegrasyonu ya da n’olacak bizim Suriyeliler mevzuu

Tarih
16 Ekim 2018
İzlenme
1361 Kişi

Kimilerinizin hiç hoşuna gitmeyen bir mevzunun yine kıyısındayım. Eleştirileceğimi biliyorum. Ama bilin biraz da milletin hissiyatına ayna tutmaktır muradım.

Mesele Suriyeli mülteciler meselesi. Aslını sorarsanız genel olarak mülteci meselesi ama özelde Suriyeli kardeşlerimizle ilgili.

Bu köşede daha önce Suriyeli sığınmacılar hakkında çok daha ağır yazılar yazdım. Afrin Zeytin Dalı Harikatı’nda Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) eleman eksikliği çektiği dönemde, “Kafelerde nargile höpürdeten genç Suriyelileri” bile konu edindim.

Ama bugün daha başka bir açıdan yaklaşmak isterim meseleye..

KIRMIZI ÇİZGİMİZ 100 BİNDİ, ŞİMDİ KAÇ MİLYON?

2011 yılında Suriye krizi alevlendiğinde, dönemin yöneticileri mülteci akınıyla ilgili olarak, “100 bin mülteci bizim kırmızı çizgimizdir” demişti.

Ve henüz ne Aynel Arap (Kobani) ne Halep, ne Humus, ne Rakka, ne Afrin, ne Cerablus ne Mümbiç, ne Şam diye bir meselemiz vardı.

Şu anda Türkiye sınırları içinde tespit edilebildiği kadar 3.5 milyonun üzerinde Suriyeli mülteci var.

İdlip’teki kriz çözülmeseydi bu sayı 5 milyona dayanır mıydı Allah bilir.

Aklımdaki soru şu, Suriye’de final savaşları yaşandığında sınırlarımıza kaç bin kişi daha gelir? Ve burada bizim kırmızı çizgimiz nedir?

REJİM MUHALİFİ DE BURADA, DEAŞ’TAN KAÇAN DA PKK’DAN KAÇAN DA

Suriye krizinde ilk önce taraf olarak, “Rejim ve muhalifler” vardı. Sonra, “Rejim, muhalifler ve DAEŞ” diye bir meselemiz oldu. Ardından, “Rejim, PYD/YPG-PKK, muhalifler, DAEŞ”e dönüştü. Sonra bir anda kendimizi vekalet savaşlarının içinde buluverdik. Muhaliflerse artık “ılımlı-ılımsız” diye anılır olmuştu. Zira El Kaide’nin türevleri dahil sahadaydı.

Bu süreçte ilk önce “rejimden kaçan sığınmacılar” diye bir meselemiz vardı. Sonra, “Rejim ve DAEŞ’ten kaçan sığınmacılar” oldu. Ardından, buna PYD/YPG-PKK’dan kaçanlar da ilave edildi.

Sonuçta şu anda Türkiye’deki Suriyelilerin her telden, her düşünceden her gruptan olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Rejim muhalifi de var, DAEŞ’ten kaçan da, PYD/YPG-PKK’dan kaçan da…

Bir de krizi fırsata çeviren, cebine nakidi koyup soluğu Türkiye’de büyük şehirlerde alanlar…

Bunların sayısı azımsanamayacak kadar çok.

Bir araştırmaya göre, 60 bin Suriyeli vatandaşlık aldı. 65 binden fazlasıysa oturma izni almış, bunlar ekonomik olarak “zengin” sayılabilecek statüde.

Bu arada savaşın başladığı günden bu yana Türkiye’de 350 bin Suriyeli çocuk dünyaya gelmiş. Bu çocuklar Suriyeli mi Türkiyeli mi meselesi de ayrı bir mevzu.

Devam edelim.

Gaziantep ve İstanbul 500 binin üzerinde Suriyeliyi ağırlayan iki önemli şehrimiz. 24 Haziran seçimleri sırasında Gaziantep’e gittiğimde hem esnaf hem siyasetçiler Suriyelilerin çarşı-pazara katkısını anlatmışlardı. Çoğu memnun yani.

Ama memnun olmayanlar da var elbette. Onların başında da Kilisliler geliyor. Çünkü şehrin Türk nüfusu 90 bin civarındayken Suriyeli göçmen nüfusu 130 bini geçmiş durumda.

Daha dikkat çekici olana, bu yıl okula başlayan çocukların yüzde 70’i Suriyeli göçmenlerin çocukları!

GETTOLAŞMANIN SONU ÇATIŞMA DEĞİL MİDİR?

İstanbul ise bir başka sorun ile mücadele ediyor. O da gettolaşma.

Kendi işyerlerini açtılar, kendi kafeleri, lokantaları var. Birbirlerinden alışveriş yapıyorlar. Bunların hepsi bir yere kadar kabul edilebilir.

Entegrasyondan çok, kendilerini ayrıştırmayı tercih ediyorlar. Bunun önümüzdeki yıllarda ne tür sorunlara neden olacağına bakmak gerekiyor, öyle değil mi?

Bir de savaşın tarafı olmak nedeniyle göçenlerin dışındakiler var ki onların “fütursuzluğu” can sıkmaya başladı.

Sosyolojimizi değiştiriyorlar. Sokak ortasında gruplar halinde bekleşmeleri, gece yarılarına kadar bağıra çağıra dışarıda yemek yemeleri, etrafı çöp yığınına çevirmeleri onların çok sıradan davranışları. Ama biz yadırgıyoruz doğrusu.

Buna mukabil “İmtiyazları”nın farkındalar. Genelleme yapmadan söylemek isterim ki kimileri var ki o imtiyazlılık hallerini bizim sıradan vatandaşlarımızın önüne geçmekte hak olarak görüyorlar…

Ve işte o zaman orada ipler kopuyor..!

Milletin, Avrupa Birliği fonlarından haberdar olması gerekmiyor…

Milletin üniversiteye girerken başka bir sınava tabi oldukları gerçeğini bilmeleri gerekmiyor…

Ya da hastanelerdeki uygulamadan...

Millet, “benim sorunlarımla mı ilgileniliyor yoksa Suriyeli sığınmacılarınkiyle mi” diye baktığında...

Bu düz bakışta, genellikle “Suriyeli sığınmacılar çok daha imtiyazlı” diye düşünüyor.

Bu algının oluşmasında kimin ne tür etkisi varsa buna da bakmak gerekiyor. Sanırım, kamu diplomasisine çok iş düşüyor.

Türkiye’de 0-4 yaş arasında 555 bin Suriyeli bebek varmış. Buna ilaveten 5-9 yaş arası çocuk sayısı da neredeyse 500 bin. Yani nereden baksak 0-10 yaş aralığında 1 milyondan fazla Suriyeli var.

Bunların eğitiminden, entegrasyonuna, sağlıklarından, barınmasına kadar bir sürü çözülmesi gereken meselemiz var.

Bu meseleleri, sadece bazı sivil toplum kuruluşlarımızın sırtına vurmak… Ya da sadece bazı belediyelerimize bırakmak ne derece doğru?

Şu yakıcı gerçeğin farkındayız: Suriyelilerin çoğu gitmeyecek ve burada kalacak. Bu gerçeği, Türkiye’nin lehine, milletin lehine ve Suriyeli kardeşlerimizin lehine nasıl çevirebiliriz bilen var mı?

Yoksa, gettolaşmaya başlayanlarla, yerliler arasındaki çatışmayı göze alabilecek biri var mı?

Sorunlarımız çözülemez bir hale gelmeden, acil eylem planı öneriyorum!

Göç bakanlığı bunlardan biri…

Bir diğeri, geri dönüşlerin teşviki…

Bu arada, misafir misafirliğini unutur ise… Ya da mazlum mazlumluğunu… Ev sahibinin hiç olmazsa “gönül koyma hakkı” yok mudur?

Bu millet bağrına taş basmıştır. Böyle biline..!

yazının kaynağı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • hursit dilaver

    17 Ekim 2018
    0 0
    3- EY DEVLET, BU SURİYELİ GENÇLERE SAVUNMA VE SİLAH EGİTİMİ VERİN. CHPYE BAKMAYIN SAKIN. YAKIN BİR ZAMANDA OLACAK GENEL BİR SAVAŞTA BUNLAR ÜLKELERİNİ KORUSUNLAR.YATIYORLARSA EGER YAZIK. ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNA KATILSINLAR, BARİ ONLAR EGİTİM VERSİNLER.hem ortalıktan da çekilmiş olurlar.bazı hain dingillere laf etme fırsatı verilmez.
  • hursit dilaver

    17 Ekim 2018
    0 0
    3- kimsenin umurunda değil. 2. maddede yazdığım türk bebeleri ile alman aileler hikayesi. hükümetlerin de gıkı çıkmıyor. YAHU BAHANE İLE BEBELER ALINIYOR VE KİMSENİN BİLMEDİĞİ YERLERDE ALMANLARA VERİLİYOR,ORDA YAŞAMAYA BAŞLIYORLAR.elbet alman örf ve adetleri ile yetişiyor. türklük falan kalmıyor.manastıra, kılıseye gidip hristiyan oluyorlar.EYYY ALMANCI TAİFESİ UMURUNUZDA Mİ BEBELERİNİZ.
  • hursit dilaver 2

    17 Ekim 2018
    0 0
    2-o kadar anasız babasız kalmış bebe var. bunların eğitimi tamam da,bunları türk ailellerine versenize.BAKIN ALMANLAR BAHANE İLE TÜRK BEBELERİNİ ALIP ALMANLARA VERİYOR. ONLAR DA ONU HRİSTİYAN YAPIYoR VE ANA BABA O BEBELERİNİ BİR DAHA DA ZATEN GÖREMİYOR.((suriyeli bebeler bizde müslim yetişiyor. turk ailelerine verirsek laik yetişir, dinden uzaklaşırlar kötü mü..)) diyeyim de biraz takla atın bakalım.
  • hursit dilaver 1

    17 Ekim 2018
    0 0
    1- bu kadar uzun yazacağına, ilk mülteciler gelidiginde gençlere silah eğitimi veriliyor diye korkak akepelilerin eli ayağı dolaşırken,CHP takımı kamplarda silah ve egitim gören suriyeli aramıştı. unuttun mu.hatta ŞAMIMA DOKUNMA PANKARTI İLE ŞAMA GİDİLİP ÇATIDA UÇAKLARA PANKART AÇILACAKTI.BUNLARCA..elbet bu çocuklar kampta oturup bekler ve bebe yaparlar.NİYE SAVUNMA EGİTİMİ VERMEDİNİZ DE BESLEDİNİZ derler di mi.
  • TEK

    17 Ekim 2018
    3 0
    Sonuna kadar haklısın . Gün gelecek nasıl ki Kürtleri kullanıp PKK yı oluşturdular. aynı buna benzer ülkedeki Suriyelileri kullanıp çeşitli bahanelerle (halkımız katlediliyor, zulüm görüyoruz, ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz...) isyan başlatarak dış güçler tarafından silahlandırılarak ülkenin başına bela edilecekler ...
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER