POLEMİK

Etyen Mahçupyan : Siyaseten cehalet

Tarih
09 Eylül 2017
İzlenme
1345 Kişi
 Borsada ilk çeyrek bilançoları geldiğinde yaptığım değerlendirme, reisçi yazarlar tarafından infialle karşılanmış, kendilerine ‘cahil’ dediğimi öne sürmüşlerdi. Mesele borsadaki hızlı yükselmenin nedeninin ne olduğuydu ve reisçiler doğal olarak bu durumun ekonominin iyi yönetildiğine delil olmasını arzuluyorlardı. Genelde bu beklenti yanlış olmayabilir… Tabi eğer borsanız ülke ekonomisini yansıtan bir derinliğe ve genişliğe sahipse ve de ülke piyasası küresel hareketlerden fazla etkilenmiyorsa. Ne var ki bizde bu iki koşul da yok…

Dolayısıyla borsanın iyi veya kötü gitmesi, ekonomi yönetimine dair güvenilir bir delil sunmuyor. Büyük ekonomilerden para çıkışı yaşandığında ve koşullar bir avuç büyük firma için elverişli olduğunda, o şirketlerin kârları ve buna bağlı olarak borsa endeksi yükseliyor. Türkiye borsasında endeksi belirleyen yirmi kadar firma bulunmakta ve bunların yarısı da banka… Diğer deyişle küresel açıdan elverişli bir dönemden geçiliyor ve bankalarla birlikte az sayıdaki büyük firmalar karlı ise, borsa endeksi de yükseliyor.

***

Soru özellikle o az sayıdaki büyük sanayi şirketinin niçin yüksek kârlar ettiği ve bunun küçük firmalara yayılıp yayılmadığıdır. Eğer bu kârlılıktan herkes yararlanıyorsa ekonominin iyi yönetildiğini söyleme şansımız artar. Ama tersine bazı büyük şirketler çok kazanırken küçükler ‘sürünüyorsa’, ekonomi yönetiminde yapısal sorunlar olduğunu söylemek durumunda kalırız. Hele bu nispeten ufak firmalar yıllar içinde art arda kötü performans göstermekteyse, yapısal sorunların sistemle bütünleştiğini ve ekonomi yönetiminin çok sıkıntılı olduğunu öne sürebiliriz…

İkinci çeyrek bilançolarının ardından, şimdi verilere yeniden bakabilecek durumdayız... Acaba bazı büyük firmalar ilk yarı kârlarını yılın ikinci yarısında da tekrarlarsa, geçen yıla göre nasıl bir performans ortaya koymuş olacaklar? Örneğin Petkim yüzde 83, Ereğli yüzde 125, Tekfen yüzde 138, Tüpraş yüzde 159 daha fazla kazanmış olacaklar. Üretici enflasyonunun yüzde 16 ve genel büyüme oranının zar zor yüzde 5 olduğu bir ülkede…

Bilançolara mukayeseli olarak baktığınızda bu olağanüstü kârların menşeini anlıyorsunuz… Bu şirketlerin hepsinin anlamlı döviz geliri var, finans harcamaları düşük, döviz cinsinden borçları sınırlı ve ayrıca maliyet artışlarını ürün fiyatlarına yansıtma gücüne sahip. Kısacası yüksek döviz ve faiz bu işletmeleri diğerlerinden daha ‘az olumsuz’, hatta belki de olumlu etkiliyor.

Örnek verdiğimiz bu tür firmalarla bankaları bir araya getirdiğinizde, (küresel iştahın etkisini de akılda tutarak) yirmi kadar şirketin ‘sıradışı’ kârlar elde ettiğini görüyor, bu hisselerdeki fiyat artışının borsa endeksini yükselttiğini anlıyoruz. Nitekim 2017 başından Ağustos sonuna Petkim hisseleri yüzde 84, Ereğli yüzde 72, Tekfen yüzde 106 ve Tüpraş hissesi de yüzde 78 yükselmiş.

İyi de, acaba bu iyi performans genele ne denli yansımış? Halen borsaya kayıtlı 400 kadar firmayı taradığımızda gördüğümüz tablo şu: Sadece yüzde 15’i enflasyon üzerinde hisse başına kâr elde edebiliyor ve bunların da üçte biri bankalar, yatırım/faktöring şirketleri ya da yatırım ortaklıkları… Yüzde 40’ının kârlılığı enflasyonun altında… Yüzde 45’i ise nominal olarak da zarar ediyor.

***

Kısacası, ekonominin kötü yönetilmesi ille de borsayı düşürmüyor. Borsa endeksinin yükselmesi de tabi ki ille de ekonominin kötü yönetildiğine delil teşkil etmiyor. Ama bizde ekonominin kötü yönetimi bazen az sayıdaki firmanın ‘işine’ gelebiliyor ve borsa yükseliyor.

Öte yandan doğrusunu isterseniz, memlekette bu konu ile ilgili olanların hepsi durumun farkında. Hiçbiri cahil değil… Ancak cehalet bazıları için siyasi pozisyonun gereği ve onların iflah olmasını beklememek lazım.   

Karar
9 Eylül 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER