SİYASET

Ersin Çelik : Üçüncü Köprü'nün İnönü'ye uzanan hikâyesi

Tarih
09 Mart 2016
İzlenme
3496 Kişi

Yıl 1886. Osmanlı'nın en zor ve artık son zamanlarıdır. Sivas'ın Divriği ilçesinde doğan bir çocuk bir süre sonra kurulacak olan Cumhuriyet'in gizli kahramanı olacaktır. Henüz 3 yaşında babasını kaybetmiştir. Yetimdir, yoksuldur ama inanılmaz bir zekâsı vardır. Daha mezun olmadan eğitim gördüğü rüştiye mektebine muavin olarak atanmıştır. 17 yaşındayken de ilçede kurulan Ziraat Bankası şubesinin memuru olmayı başarıp, bankayı tek başına çekip çevirmesiyle dikkat çekmiştir. 1900'lerin başında, işgal altındaki Osmanlı'da “yerli" yani Türk memur bulmak neredeyse imkânsızdır. Memuriyet de yabancıların işgali altındadır. Genç adamın başarısı dikkat çeker ve daha büyük bir şube olan Koçgiri şubesine nakledilir. Halka hizmet için koşturur. Maliye Vekâleti sınavını kazanıp İstanbul'a giderken kendisini binlerce Koçgirli uğurlamaya gelmiştir ve hepsinin de gözü yaşlıdır. İstanbul'da, Maliye kadrosunda 7 yıl görev yapar, önce müdürlüğe sonra da müfettişliğe terfi eder. Mütareke döneminde İstanbul'u yönetenler Türk halkını da memurlarını da aşağılarlar o günlerde. Genç müfettiş, İstanbul'daki bir şubeyi teftiş ederken yapılanları izzeti nefsine yediremeyip memuriyetten istifa eder.

Daha kurulma aşamasında olan Türkiye Cumhuriyeti'nin hayal bile edilemeyen yerli üretim süreci de bu istifa ile başlar.

Bu genç adamın adını açıklamadan önce yaptıklarını sıralamak istiyorum. Biraz yakın tarih bilenler kim olduğunu hemen anlayacaktır.

1922'de ilk Türk sigara kağıdını üretir. Adını da 'Türk Zaferi' koyar. 'Türk Zaferi' işgal güçlerine karşı zorlu bir mücadele veren askerlerin moral kaynağı olur.
1931'de İstanbul Boğazı'na üstünden tren geçen köprüyü projelendirir.
1943'te Karabük Demir ve Çelik Fabrikasını, İzmit'te de Selüloz fabrikalarını faaliyete geçirir.
1944'te saatte 325 kilometre hız yapan, 1000 kilometre mesafeye kadar gidebilen ve 5 bin fite çıkan tamamen yerli “D 38" uçağını üretir.
Yine 1944'te Keban Barajı projesini çizer ve yapılmasını teklif eder.
1945'te çok partili rejimdeki ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'ni kurar.
1947'de ilk şehir ve köy planlarını hazırlar. Her şehre bir havaalanı önerir.
1949'da MKP parti programında orduda "silahlı teknolojik güç" ve "teknolojik ekipmana" daha fazla odaklanmayı teklif eder. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini ister

Özverili, fedakar, ileriyi gören, değişen ve gelişen dünyayı yaşayan bu dahi Nuri Demirağ'dır. 1957'de vefat etmiştir ve böylesine büyük hizmetleri olmasına rağmen tam 50 yıl boyunca unutturulmuştur. Öyle ki, Erdoğan Başbakan iken 2014 yerel seçimlerinin Sivas mitinginde Nuri Demirağ'dan bahsederken, “Çalışma yaparken öğrendim. İstanbul Boğazı'na köprü hayalini Sivaslı Nuri Demirağ kurmuş. Plan ve projelerini hazırlamış. O zamanki CHP zihniyeti planları, projeleri yok etmiş" demişti.

Önceki gün, 1012 günde inşa edilen Yavuz Sultan Köprüsü'nün son tabliyesi yerleştirilirken Nuri Demirağ'ın da anılması gerektiğini düşündüm. Çünkü İstanbul Boğazı'na yapılan üç köprünün de çok yönlü ortak bir kaderi var. Bu kader; Nuri Demirağ, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan'ı tek bir hayalin etrafında birleştiriyor.

Şöyle ki; Nuri Demirağ 1931 yılında İstanbul'da Asya'yı Avrupa'ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesinin etütlerine başlar. 1934'de Amerika'nın en büyük çelik şirketi ile anlaşarak üstünden tren yolu da geçen projesini tamamlar. Yaver Salih Bozok üzerinden dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e sunulan proje çok beğenilir. Atatürk hemen hükümete yollar. Fakat CHP hükümetinin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya "Boğazın güzelliğini bozar" diye projeyi reddeder. Dönemin CHP'li Başbakanı İsmet İnönü de hiç oralı olmayınca Demirağ, "İstanbul buna muhtaçtır, ben yapmazsam çocuklarıma bırakırım" der.

Çok da sürmez. Demirağ'ın öngördüğü bu büyük ihtiyaç kendisini iyice gösterir. 1950'de DP ile tek başına iktidar olan Adnan Menderes, Nuri Demirağ'ın havada bırakılan projesinin o günün İstanbul'u için elzem olduğunu tespit ederek Karayolları'ndan, Boğaz'a 9 ayrı yerden köprü yapmanın mümkün olduğu raporunu alır. 25 Mayıs 1960'da bir İngiliz müşavirlik firmasıyla sözleşme imzalanır. Ama iki gün sonra 27 Mayıs Darbesi olur ve projeye de darbe vurulur. Adalet Partisi'nin 1965'te tek başına iktidara gelmesine kadar proje rafta kalır. Başbakan Süleyman Demirel'dir. 1967'de 4 uzman mühendislik firmasına yeni bir proje yaptırılır. En uygun öneriyi yapan İngiliz firmasıyla 1968'de anlaşma imzalanır. İnşaatına 1970 yılında başlanan köprünün temel atma törenine dönemin ve aynı zamanda darbe yönetimlerinin ilk Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay da katılır.

CHP ve sol medya köprü yapılmasın diye büyük bir kampanya başlatır. İlhan Selçuk, “Köprüyle ne biz övünebiliriz, ne çocuklarımız"derken Nadir Nadi ise “Bu köprü sağcıların köprüsüdür" diye yaygarasını kopartır. CHP ağzıyla yapılan kampanyalara rağmen yapımı üç yıl süren köprü, Cumhuriyetin ilanının 50. Yılı olan 30 Ekim 1973'te hizmete girer. Bu bir milattır. Türkiye potansiyelini göstermiştir.

Boğaz Köprüsü hizmete girer fakat artan araç sayısı ile İstanbul'un yükünü kaldıramaz. Nüfus patlaması yaşayan kente ikinci bir köprü yapılması gereklidir. Bunu icraata döken ise 12 Eylül'den sonra ANAP ile tek başına iktidara gelen Başbakan Turgut Özal'dır. İstanbul'un Fetih günü olan 1985'in 29 Mayıs'ında temeli atılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün yapımı da 3 yıl sürer. Birinci Köprü aleyhine yapılan kampanyaların benzeri İkinci Köprü için de yapılır fakat Özal kararlığını gösterip yine bir Fetih günü olan 29 Mayıs 1988'de Asya ile Avrupa'yı ikinci kez birbirine bağlar. Özal köprüdeki ilk test sürüşünü de eşi Semra Hanım ile yapar.

Büyük bir tesadüf müdür yoksa yerli ve milli yatırımların kaderi midir bilemeyiz fakat köprülerin üçüncüsünü de, yine tek başına iktidar ve yine bir sağ parti inşa etti. Erdoğan da tıpkı Demirel ve Özal gibi bu köprüler için tüm iradesini ortaya koydu. Hatırlarsanız Gezi'de darbeye kalkışanların sözde "uzlaşma maddeleri"nden biri de köprü inşaatının durdurulmasıydı. 7 Haziran'da sandıktan koalisyon çıkınca, “istemezükçü" anlayış ilk iş olarak köprü inşaatını durdurarak “3. Köprü artık iki beton kuleden ibaret" haberlerini yapmıştı.

Menderes, Özal, Erbakan ve Erdoğan çizgisinin Türkiye'nin yerli sanayisi ve milli yatırımlarına imza attığını çok iyi bilen halk son yanıtını 1 Kasım'da verdi. Bu yüzden AK Parti'yi 14 yıldır iktidarda tutuyorlar. Bu yüzden de Erdoğan “uzaya merdiven kuracağız" dese “olur mu yahu yapamaz" demeyi akıllarından bile geçirmiyorlar.

Öyle olmasa, Nuri Demirağ'ın öncülüğünde tamamen Türk mühendisler tarafından yapılan “D 38" tipi yolcu uçaklarının üretildiği fabrikayı “düdüklü tencere fabrikasına" dönüştüren İsmet İnönü ve partisi CHP, bunca yılda bir kere iktidar yüzü görürdü.

Yenişafak
9 Mart 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER