SİYASET

Ergün Diler : Türkiye’nin rolü

Tarih
02 Temmuz 2016
İzlenme
12392 Kişi

Dünya dönüyor ve hızına yetişmek her zaman mümkün olmuyor. Biraz geriye gidip günümüze gelelim.
Anlamak için... Kısa kısa...
Fransa...
Charlie Hebdo, Paris katliamlarıyla sarsıldı. Stadyumları basıldı. Bombalarla, Kaleşnikoflar'la en üst dereceden mesaj verildi. Çünkü Fransa dün de bugün de EKSEN olma amacında olan bir ülkeydi.
Kendinde bu gücü görüyordu.
Ekonomisi, askeri, ordusu, sömürgeleri, sanayii ve dili vardı.
Ama birileri buna itiraz ediyordu.
"OLAMAZSIN!" diyordu.
De Gaulle zamanında Fransa NATO'dan çıktı. Askeri kanadı terk etti. Güçlü AVRUPA BİRLİĞİ için atılmış önemli bir adımdı. Avrupa, Amerika'nın karşısına dikilecekti. Oldukça yol alındı. Ama istenilen noktaya gelinemedi. Yıllar sonra göreve SARKOZY geldi. Bizde kimse pek üzerinde durmadı ama en büyük isteği NATO'ya geri dönmekti.
De Gaulle'ün tersine... Çok didinip çalıştı.
Peki Fransa'nın bu isteğinin nedeni neydi? Bir korkusu olmasa NATO şemsiyesi altına girmek istemezdi!
Kim tehdit ediyordu? Hangi güç buna cesaret ederdi?
Sonuçta Fransa'ya saldıracak olan karşısında Avrupa Birliği'ni bulacaktı. Sarkozy bir devletten ya da onun ordusundan korktuğu için değil başka bir nedenle NATO'yu tekrar istiyordu.
Söylenmez ama Amerika'nın kullandığı terörden çekiniyordu.
Bunun başlarına bela olacağını kestiriyordu. "NATO'ya geri dönersem bunu atlatırım, en azından az yara alırım" diye düşünüyordu. ATLATAMADI.
Fransa büyük bir devletti ve TERÖR denilen şeyi adı sanı bilinmeyen bir avuç militanın yapmadığını biliyordu. Nerede yaşadıkları belli olmayan bir grup insanın koca devletleri sallayamayacağını anlayacak kadar akıllıydı!
Biraz daha geriye gidelim şimdi...
Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail, Mısır'daki yönetimden rahatsızdı. Nasır hem ASUAN BARAJINI yapmak istiyor hem de SÜVEYŞ KANALI'nı MİLLİLEŞTİRMEK için çabalıyordu. Askeri olarak da Rusya'ya gereğinden fazla yaklaşıyordu! Bu Avrupa için kırmızı alarm demekti. İki ülke İsrail'i de yanlarına alıp planlarını yaptı. Nasır uyarılacak, dinlemezse vurulacaktı.
Dinlemedi.
Koalisyon uçakları Kahire'yi bombaladı. Nasıl olsa Müslümanlar'la kavga edecek bir İSRAİL vardı. Birleşik Krallık ve Fransa istediklerini yapacaklarını düşünürken NORMALDE yan yana gelmemesi gereken iki DEV, Amerika ile Sovyetler, ortak harekete geçti. Olaya el koydular. Baktılar, Avrupa dinlemiyor, Londra ile Paris'i nükleer silahla vuracaklarını açıkladılar.
1945'ten beri süregelen DÜŞMAN KARDEŞLER OYUNU burada açığa çıkmıştı.
Amerika ile Sovyetler hiç düşman olmamıştı.
Gelelim bugüne...
Bu denklemde yer alan FRANSA şimdi terörle, karşı cephenin büyük oyuncusu Rusya ise ekonomik krizle mücadele etmekte...
Fransa'nın yanında yer alan Birleşik Krallık ise BREXIT diyerek yolunu ayırdı, başka yöne saptı!
Ancak daha öncesinde, hatta 1990'larda, işler değişmeye başlamıştı.
NATO vardı, VARŞOVA PAKTI karşısındaydı!
Kapitalizm vardı, Sosyalizm karşısında dikiliyordu! Bu ikili yapı Sovyetler'in yıkılmasıyla sona erdi. Yeni bir sistem gerekiyordu! Bunu kim kiminle ve ne şekilde kuracaktı.
Kestirmek kolay değildi.
60-70 yıllık yapılar ortada duruyordu.
Egemenlikleri geniş ve keskindi. Ne, ne kadar değişecekti! Fransa TERÖR DALGASINDAN KURTULMAK için nasıl NATO'ya göz kırptıysa İngiltere de BREXIT ile Avrupa'yı kaderiyle baş başa bırakıyordu! Halkın verdiği bir karar değildi bu! İki günde al��namayacak kadar önemli adımlardı bunlar. Yeni Dünya Düzeni'nin ayak sesleriydi sanki!
SOROS yine konuştu. "Bazı bankalar batacak. Avrupa Birliği artan askeri tehditle karşı karşıya gelecek..." dedi.
Kim Avrupa'yı tehdit edecekti?
Bankalar neden batacaktı?
Açalım biraz...
NATO ömrünü tamamlamış bir örgüttü. Yenilenmek zorunda.
Eski külüstür bir örgüt değil ancak yeni sisteme uygun hale gelmek durumundaydı.
Gorbaçov'la birlikte aslında yıkılan sadece SOVYETLER değildi!
NATO da gidiyordu! Birleşik Krallık bilerek AVRUPA'dan ayrıldı! Washington'la savaşına son vermek ve yeni bir nikah kıymak için! Muhtemelen NATO'nun yerini alacak askeri gücü de bu nikah belirleyecek.
İki ülkenin liderliğinde yeniliğe gidilecek. Çok ülke katılacak ama son söz bunlarda olacak.
Winston Churchill'in, "Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybederiz" sözü Amerika ve İngiltere'nin yeni felsefesi olacak. İngiliz ve Amerikan bankaları birleşecek.
Enerji devleri de evlilik yapacak.
Pastanın tamamını iki ülke bölüşecek. Kreması olan ülkelere ise pastadan küçük pay verilecek.
İşte bütün bunlar planlanırken İngiltere REFERANDUMDA AB'den çıkmak için yeterli oyu bulamasaydı ne olacaktı?
İTALYA havaya uçurulacaktı.
Avrupa Birliği, GLADYO'nun eski kalelerinden olan İtalya'nın içinden yükselen terörle parçalanacaktı.
Bu da planın içindeydi! Bu adamlar işini şansa bırakmazdı.
İstanbul Atatürk Havalimanı'na gelen saldırganlar IŞİD'liymiş. Olabilir. Ama İŞİD kim ki? Gücü ne ki?
Arkasındakiler elini çekse bırakın İstanbul'a gelmeyi RAKKA'nın dışına çıkabilirler mi? Parayı, askeri, silahı, orduları, füzeleri elinde bulunduran KOALİSYON için IŞİD'in sizce 30 saniye ömrü var mı?
YOK elbette! Ama yaşaması gereken siyasi sonuçlar, doğurması gereken bir örgüt. Bu nedenle BESLENİYOR...
Biz de bu oyunun tam merkezindeyiz... Yönümüzü ve tarafımızı seçmemiz için bizi sıkıştırıyorlar...
Dünyayı yeniden dizayn etmek isteyenler verdikleri rolle yetinmemizi istiyorlar. Olay bu!
Gerisi laf salatası...
Olaylara böyle bakın lütfen!
Bağımsız politika izlemek isteyenler bunların hedefi...
Başta da Putin var. Türkiye'ye sonsuz ihtiyaçlarının olduğunu biliyoruz.
Bakalım neler göreceğiz...
Bu yaz sıcak geçecek gibi..

Takvim
2 Temmuz 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER