GÜNCEL

Ahmet Kekeç : Bilin bakalım bu liberal ne istiyor!

Tarih
15 Ekim 2014
İzlenme
1578 Kişi
15 Ekim 2014...
HSYK seçimi sonuçları Profesör Mehmet Altan’ı mutsuz etmiş... (Al işte, bir profesör daha... Pensilvanya’yı mutsuz eden şey, bu profesörü de mutsuz ediyor. Kurduğu iki cümleden biri “cami ile kışla...” Ama camiyle de irtibatlandırılabilecek “din oluşumu”nun televizyonuna postu sermiş, demokrasiye ateş ediyor.)
Sorun, seçimi “diğerleri”nin kazanmış olması...
Berikiler kazansaydı itiraz etmeyecekti. Sonucu büyük bir memnuniyetle karşılayacaktı... “İsterseniz HSYK’yı Erdoğan’a bağlayın, nafile” türünden cümleler kurmayacaktı...
Bu “nafile” bahsine birazdan geleceğim...
Önce, liberal profesörün utanç yazısından bir paragraf aktarmak istiyorum...
Şöyle buyuruyor muhterem: “Yargının bağımsızlığını açıkça yok edip kendine bağlayan bir siyasal iktidar, insanların birbirine karşı kışkırtılması, kitlelerin belki de ilk kez yurt genelinde karşı karşıya gelmeleri, polisin yanında silahlı gösteriler ve saldırılar düzenleyen ‘paramiliter’ güçler, üç günde 35 ölü, yandaşları dışında herkesi ‘vatan haini’ ilan eden bir cumhurbaşkanı, muhalefete yönelik bitmeyen tehditler, dışarıdaki çetelere illegal silah yardımları, Ortadoğu’da mezhepçi bir politika, dünya tarafından aşağılanıp dışlanma...”
Bu liberale söylenebilecek şey şu:
Utanmıyor musun yalan yazmaya?
Dışarıdaki çetelere “illegal silah yardımı” yapıldığını biliyordun da, bunu açıklamak için neden bugünü bekledin?
Hangi çeteye ne gitmiş, yardımlar için hangi kanallar kullanılmış?
Para mı gönderilmiş bu çetelere?
Silah yardımı mı yapılmış?
Ne olmuş?
Dahası, “kitleleri” ilk kez yurt genelinde kim karşı karşıya getirmiş ve hangi kitleler arasında hangi savaş yaşanmış? (30 Kürt vatandaşımızın linç edilmesiyle sonuçlanan olayların nasıl başladığını, kim tarafından başlatıldığını bildiğin halde, yüzün kızarmadan bunları yazabiliyorsun. Aferin!)
HSYK seçimi sonuçlarına itiraz ediyorsun, “siyasal iktidarın yargının bağımsızlığını açıkça yok edip kendine bağladığını” öne sürüyorsun, “yargının hangi istikamette siyasallaşacağı yarışı ve kavgası var” diye şekvada bulunuyorsun da, bir önceki HSYK seçimini neden sorun yapmıyorsun?
Dört yılda ne değişti?
Seçim sistemi mi değişti?
Oy kullanma yöntemi mi değişti?
Madem ortada “yargının hangi istikamette siyasallaşacağı yarışı ve kavgası” var, yargı Pensilvanya istikametinde siyasallaştığında neden sesin çıkmıyordu? Berikiler kazandığında yargı bağımsız sayılıyor, diğerleri kazandığında yargı siyasal iktidarın emrine girmiş oluyor... Öyle mi?
Şu “nafile” bahsi için de birkaç şey söyleyelim...
Liberal profesörümüz bir “şey” istiyor.
Daha önce, “iç savaşın cehenneminden geçmeden” bu işlerin düzelemeyeceğini söylüyordu.
İç savaştan umudunu kesmiş, başka bir “şey” istiyor.
Kaos gibi, altüst oluş gibi, yıkım gibi bir şey... “Yeniden kuruluşu” icbar edecek bir şey...
Ne istediğini kendisi anlatsın: “Siyasal iktidarın Halifelik rüyaları görerek Ortadoğu’da duvara vurmasına yol açan mezhepçi siyaseti, kendisini hem alaturka hesaplarla oyaladığı Kürtlerle, hem de içinde yer aldığı ve hiç de samimi olmadığı uluslararası ittifakla karşı karşıya getirdi. (....) Hayırlı işler olmuyor ve bu anlayışla da olması mümkün değil. Sonun sonuna doğru yuvarlanıyoruz. AKP’nin yarattığı bu büyük çöküntü yeniden inşayı kaçınılmaz kılıyor. AKP iktidardan gittikten sonra bu toplum hukuk içinde yeniden yapılanmak zorunda kalacak. En kanlı ve karanlık faşizm girişimleri bunu önleyemeyeceği gibi faturayı ağırlaştırarak sonucu çabuklaştırıyor...”
Liberal profesör, görüldüğü üzere, tehdit diliyle konuşuyor...
Sonun sonuna doğru “hızla yuvarlandığımıza” göre, demek ki iş Türkiye’yi yeniden inşa edecek güçlere kalıyor.
Şunu biliyoruz:
Türkiye’yi yeniden inşa edecek güçler “sandık”tan çıkmayacak. (Çünkü liberal profesörümüzün biricik mesaisi sandık sonuçlarını itibarsızlaştırmak.)
Başka bir gelişme bekliyor (temenni ediyor) profesör.
Bunu “kelimelere dans ettirme becerisine sahip” büyük Altan şöyle açıklamıştı: “Bize çok acı çektirecek büyük bir altüst oluş yaşamadan demokrasiye ulaşamayız.”
Bu “altüst oluş” darbe mi olur, iç savaş mı olur, Pensilvanya müdahalesi mi olur, birini seçin artık!
Kızıyoruz filan ama babaları da böyleydi...
27 Mayıs 1960’ta demokratik normale son verip meşru Başbakan’ı darağacına yollayanlar “Türkiye’yi yeniden inşa ediyoruz” demişlerdi.
Babaları da, “Yaşasın kahraman ordumuz” diye alkış tutmuştu.
Demek ki bir “genetik tevarüs” söz konusu...
Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER