SİYASET

Abdurrahman Erzurum : 2018’İ BEKLEYECEKSİNİZ

Tarih
19 Nisan 2016
İzlenme
2441 Kişi

Bir süredir iç siyasette, görünürdeki boyutuyla arka planı çok farklı olan bazı gelişmeler yaşanıyor. Bunlardan bir tanesi de MHP’de yaşanan gelişmeler. MHP’deki olağanüstü kurultay tartışmaları Türkiye’nin geleceğini de ilgilendiren boyutlarda seyrediyor.

Olayı kısaca özetleyecek olursak; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye muhalif olanlar yeterli imzayı toplayıp olağanüstü kurultay istediler. Bahçeli, olağan üstü genel kurulkararı almayınca olay mahkemeye taşındı ve mahkeme de partiye kayyum atanmasına karar verdi. MHP yönetimi de bu kurultaya engel olmak için mahkeme kararını Yargıtay’a taşıdı, temyiz davası açtı.

Şimdi olayın görünen yüzüne bakalım.

Bilindiği üzere 1997 yılında MHP’ye Genel Başkan olan Devlet Bahçeli bugüne kadar girdiği 14. seçimi de kaybetti.İktidar olmak isteyen MHP tabanı ve kadroları daha genç ve dinamik bir yapılanmaya gidilmesini istiyor ve Bahçeli’nin artık bırakması gerektiğini düşünüyor.

Olayın bir diğer yüzü ise, görünen bu kısmın dışında, MHP’nin AK partiye olan kritik zamanlardaki desteğinin kesilmesi için mutlaka Bahçeli’nin değiştirilmesi gerektiği ve hükümete olan operasyonlarda MHP’nin de aktif rol alması istendiği şeklindedir.

Şimdi o zaman en çok sevdiğim şeyi yapalım, yani geriye doğru bir uzanalım ve MHP denildiği gibi AK Partiye destek olmuş mudur bir bakalım.

Kimileri bu desteği, 2002 yılındaki Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümetinin düşürülmesiyle başlatıyor. Devlet Bahçeli 7 Temmuz 2002’de “11. Kocayayla Türkmen Kurultayı”nda, 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi. Yapılan o seçim, AK Parti’nin zaferiyle sonuçlandı.

2007 yılında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için toplantı yeter sayısı olan 367’nin sağlanması gerekiyordu. Bahçeli Genel Kurul’daki oylamaya katılacaklarını açıklayınca AKParti ve MHP’lilerin toplam sayısı 440’ı aştı ve Gül Köşk’e çıktı.

2008 yılında AK Parti’nin kapatılması gündemdeyken Bahçeli, 18 Mart 2008’deki grup konuşmasında, “MHP, başka partilerin siyasetten men edilmesi için sandık dışındaki bir yöntemi asla benimsemeyen, rekabet ve yarışı demokrasinin kuralları içinde yapmayı kabullenmiş bir harekettir” diyerek kapatmaya karşı çıktı.

2008 yılında Başbakan Erdoğan, İspanya'da yaptığı üniversitelerde türbana serbestlik isteğinden sonra başlayan tartışmalarda da Devlet Bahçeli AKParti'ye büyük destek verdi. Hatta MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır "Üniversite yetmez, türban devlet memurlarına da serbest kılınsın" diyerek AK Parti’nin bu konuda önünü açtı.

2012 yılında AK Parti, 4+4+4 düzenlemesiyle, imam hatiplerin ortaokul kısmını açtı. AK Parti Bu düzenlemede yine Devlet Bahçeli'nin desteğini aldı.

2013 yılında Bahçeli anayasa görüşmelerinde de AKP'ye destek verdi. O dönemde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni Anayasa'da uzlaşılan 48 maddenin TBMM'den geçilmesi önerisine MHP'den "Evet" yanıtı geldi.

2013 yılında başlayan ve bir anda birçok ilde sayısız gösteri düzenlenen Gezi ayaklanmasında Bahçeli, MHP’nin Taksim olaylarının içinde yer almayacağını beyan ederken gerekçe olarak da, “Biz dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyiz, tahrik ve kışkırtmalardan pay kapmak niyetiyle pusuya yatmayız. Bizim için AKP’nin devrileceği, görevden alınacağı tek yer sandıktır.”  şeklinde açıklama yaparak, ülkücülerin Gezi Parkı eylemlerinde yer almasını bile bizzat yasakladı.

2014 yılında Meclis’te görüşülen Suriye-Irak tezkeresi de AKParti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. 396 oy kullanılan tezkereye, 298 kabul, 98 ret çıktı.

2015 yılı Meclis başkanlığı seçiminde ise AK Parti tek başına başkanı seçecek oy oranına sahip olamamıştı. CHP, HDP, MHP birleşerek kendi adaylarını seçebilirlerdi. HDP’nin desteğini alan Baykal’a oy vermeyeceğini söyleyen Bahçeli’nin direktifinin ardından MHP’li vekiller geçersiz oy kullanarak Yılmaz’ın Başkan olmasını sağladı.

2015 yılında Rus Uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin ardından Bahçeli; Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi, her türlü eleştiri hakkı saklı kalmak kaydıyla, AKP hükümetini desteksiz bırakmayacaktır. Çünkü mesele partiler üstü bir konu olup milli bekayla ilgilidir. Yerimiz Türkiye'nin yanı ve çıkarlarıdır.Konu artık milli bir hal almıştır, milletimizin bekasını tehdit eden bir hale bulunmuştur” şeklinde açıklama yaparak AK Partinin iç politikada elini güçlendirmiştir.

2016 yılında son terör olaylarında ise Bahçeli’nin hükümete verdiği geniş desteği ise anlatmaya gerek var mı bilmiyorum.

Kimilerine göre bu kararlar her zaman AK Partiye yaramış ve Bahçeli Ak Partiye birçok konuda destek olmuşken, birçok kişi de bu kritik durumların partilerüstü konular olduğu ve Türkiye’nin genelini ilgilendirdiği görüşünde.

Aslında muhalefet görevinin nasıl yapılmayacağı örnekleri ile dolu olan ülkemizde Devlet Bahçeli’nin Türkiye’nin menfaatlerini ön plana alan bu muhalefet anlayışı birçok partiye de örnek olabilir. Vatandaş, hükümet karşısında, katı bir mutaassıplıkla Esad’ın, Putin’in, Obama’nın tutulmasını hazmedemiyor.

İşte Bahçeli bu konuda duyarlı ve bilinçli bir muhalefetin nasıl yapılması gerektiğini herkese göstermiştir.

12 Eylül öncesi ülkeye sosyalizmi getirmeye çalışan birçok sol örgüte karşı her türlü mücadele veren ve sokak olaylarının başrol ünde olan MHP çizgisi normal bir partiden çok örgüt yapısına uygundur. Lider, doktrin ve teşkilat esaslarına sahip ve birçok konu tartışılmazdır. 12 Eylül’den sonra MHP karşısına PKK terörünü alırken, genelde politikaların çoğu bu terör örgütüne karşı düzenlenmiştir.

Bahçeli genel başkanlığı döneminde birçok kez üniversitelerde, sokaklarda ülkücü gençleri olaylardan uzak tutmasını bilmiştir. Bahçeli’nin bu konuda duyarlılığı MHP’nin şiddet yanlısı imajını düzeltmiş ve geniş kesimler tarafından olumlu karşılanmasını sağlamıştır.

Sonuç olarak Bahçeli’nin bu kararlarının, mevcut iktidara destek, “iktidarın yedek lastiği” şeklinde görülmesi de normal olarak karşılanmalıdır.

Her ne kadar son olarak mahkemenin kurultay kararını değerlendirirkenBahçeli “Bize AKP’nin stepnesi, yedek lastiği, bastonu, kurtarıcı meleği diyen müfteriler şimdi ne diyecek, hangi bahaneyi üreteceklerdir? Hani iktidar bizim menfaatimize olmak üzere yargıya müdahale edecekti? Hani mahkemenin lehimizde karar vermesi için gerekli girişim ve teşebbüslerde bulunulmuştu” şeklinde isyan etse de MHP’den yaptıkları operasyonlarda, hükümeti etkisiz hale getirme çalışmalarında destek vermeyen MHP bu damgadan kurtulamayacaktır.

Bazılarınızın en önemli yardımını unuttun dediğinizi duyar gibiyim. Evet, turpun büyüğünü torbada bıraktım.

Bilindiği gibi 2015 yılında Haziran ayında yapılan seçimlerde AK Parti tek başına iktidar olacak oy oranını alamamıştı. CHP, HDP ve MHP birleşerek hükümeti kurabilirlerdi. Böyle bir durumda AK Parti çok büyük zararlar görebilirdi. İktidarda olmanın avantajı ile baş edebildiği 17-25 Aralık soruşturmaları, paralel adalet mensuplarının eline geçecek olursa, Erdoğan ve AK Parti’nin sonu demekti. Tüm Erdoğan ve AK Parti düşmanları, bunun AK Parti’den sonsuza kadar kurtulabilmek için bir daha ele geçmeyecek bir fırsat olduğunu söylüyor ve MHP’ye koalisyon baskısı uyguluyorlardı.

Bahçeli ise yine bazılarına göre AK Partiye destek olmak için kahir ekseriyete göre ise ilkeleri gereği, terör destekçisi HDP ile aynı hükümette olmamak için bu koalisyona uzak durarak, yeni bir seçim yapılmasını sağladı ve Kasım’da yapılan seçimleri AK Parti kazanarak tek başına iktidar oldu.

Şu bir gerçektir ki, iyi ve kötü hedefleri olan oluşumların ve kişilerin bazı durumlarda ortak kararlar almaları, aynı şeyi düşünmeleri illa derin ilişkiler, komple teorileri gerektirmemektedir. Bize göre aklın yolu birdir. Ülkenin menfaatleri söz konusu olduğunda görüş ayrılıkları ortadan kalkmakta ve görüşler benzeşmektedir.

Bunun dışında düşünenler, partilere kasetlerle operasyonlar düzenleyenler, ( Baykal ve 2011 seçimleri öncesi MHP’lilerin kasetleri) bunu elbette anlayamazlar. Onlar için tek menfaat vardır, o da kendilerinin ki, diğeri ise teferruattır.

Günlük olaylar hiçbir zaman geçmişten bağımsız değerlendirilemez.

Bu açıdan baktığımız da Ak Partiye karşı sessiz kalınan bazı odaklar için sessiz kalan Bahçeli’nin, “Bizim paralele teslim edecek bir partimiz yoktur. Bizim Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in ülkü ve hissiyatını yürekten sahiplenmeyenlere teslim edeceğimiz bir bayrak da yoktur” diye haykırışını da daha iyi anlayabiliyoruz.

Hem Bahçeli kurultay yapmayacağız demiyor;  “Bir iddiası olan, ben daha iyi yaparım diyen, kendine güvenen ve inanan kim varsa 18 Mart 2018’de demokrasinin imkânlarından istifade ederek iradenin sahibi Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in karşısına çıkabilecektir. Bu süreçte şartları taşıyan her Ülkücü aday olma hakkına sahiptir. Buna diyeceğim bir şey yoktur” diyor.

Yani 2018’e kadar bu övülmüş milletinve kutsal devletimizingideceği biraz daha yolu kaldı, az daha sabredin diyor anlayana…

Ajanshaber
19 Nisan 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER