POLEMİK

Abdulkadir Selvi : Kılıçdaroğlu'na, Genel Başkan bozuntusu desem yakışır mı?

Tarih
06 Kasım 2014
İzlenme
1386 Kişi

6 Kasım 2014...
Salı günü CHP Grubu'nda Kılıçdaroğlu'nu izliyordum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alarak, 'Padişah bozuntusu' deyince rahatsız oldum.

Ancak 24 saat bekledim.

Belki Kılıçdaroğlu düzeltme yapar ya da AK Parti'den biri çıkar cevap verir diye.

Ama olmadı.

Erdoğan kendini çok iyi korur ama Cumhurbaşkanı'nın hukukunu korumak öncelikle AK Parti'nin görevi olmalı.

Geçmişte ANAP; Özal'ın hukukunu korumadı. Ama DYP'liler bir gün olsun Süleyman Demirel'e laf ettirmediler. Parti kültürü bunu gerektirir.

CHP'lilerin İnönü'ye karşı göğüslerini siper ettikleri gibi.

Kılıçdaroğlu ile Bahçeli, 'Küfürlü siyaset' konusunda yarış halindeler. Öyle ki, kahvehane köşelerinde söylenmeyecek sözleri, Meclis kürsüsünden söylemeyi muhalefet sanıyorlar.

Tek hedefleri var.

O da Recep Tayyip Erdoğan. Ama Erdoğan artık Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı.

Geçmişte onunla siyasi rekabet yapmış olabilirsiniz. Hatta şimdi bazı kararlarını, açıklamalarını eleştirebilirsiniz. Ama bu size Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'na hakaret etme hakkını vermez.

Biz de Cumhurbaşkanlarının ayrı bir konumu vardır.

Süleyman Demirel muhalefet lideriydi. 1.Körfez Savaşı sırasındaki politikaları nedeniyle Özal'ı sert bir dille eleştiriyordu. Bir gün, 'Çankaya, hıyanet ve dalalet içindedir' dedi. Özal, mahkemeye verdi ve tazminat kazandı. Demirel o zaman. 'İyi ki ben kaybettim. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nın hıyanet ve dalalet içinde olduğu doğru çıkacaktı' dedi.

Meslek hayatımda Özal'ı, Necdet Calp'i, Turgut Sunalp'ı, Mesut Yılmaz'ı, Tansu Çiller'i, Deniz Baykal'ı, Bülent Ecevit'i, Necmettin Erbakan'ı, Alparslan Türkeş'i, izleme imkanım oldu. Bu liderlerin birbirlerine karşı sert muhalefet yaptıkları zamanlar oldu.

Ama hiçbirisinin ağzından Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun kullandığı küfürlerin çıktığına tanık olmadım.

Kenan Evren, Süleyman Demirel'i askeri darbeyle devirmiş, Hamzakoy ve Zincirbozan'a sürmüş, siyaset yasağı koymuştu. Demirel, yasaklarının kaldırılması için destansı bir mücadele verdi. Ama bir gün olsun Evren'e küfretmedi.

Ecevit en azılı rakibinin dahi adını, isminin başına, 'Sayın' sözcüğünü koymadan anmadı.

15 Ekim tarihli, 'Söz Meclis'ten dışarı' başlıklı yazımda da bu üslubu eleştirmiştim.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, 'Hangi namustan ve şereften bahsediyorsun' diye sesleniyordu.

Devlet Bahçeli altta kalır mı? O da, 'Cumhurbaşkanı, yemini çiğnerse, hadi şereften geçtik de, namustan nasıl bahsedecektir' diyordu.

MHP gibi lideri, 'Başbuğ' olan ve Türk törelerinde, 'Devlet Başkanı'nın ne anlama geldiğini bilen bir partinin lideri, Cumhurbaşkanı'na bu üslupla saldırıyordu. Oysa aynı Bahçeli, ülkücülere, 'Eli kanlı katiller'diyen Rahşan Ecevit'in karşısında el pençe divan durmuş, Bülent Ecevit'e saygısından yanında ayak ayak üstüne atmayıp, sigara içmemişti.

Kılıçdaroğlu ise ciddi bir üslup sorunu yaşıyor. Tekeri patlamış kamyon gibi CHP lideri. Miting meydanlarında Erdoğan'a, 'Ananın...' diye seslenen adamdan ne beklenir?

Ecevit ile Demirel, Özal'la Demirel yıllarca mücadele ettiler. Demirel Cumhurbaşkanı olunca Ecevit, eleştirilerini kesti. Başbakan-Cumhurbaşkanı olarak iyi bir performans yakaladılar. Özal Cumhurbaşkanı olunca, Demirel onu Köşk'ten indirmeye yemin etmişti. Muhalefet etti, ama hakaret etmedi.

Ahmet Necdet Sezer, kendisini Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtan Ecevit'in suratına Anayasa kitapçığı fırlattı. Büyük kriz yaşandı. Ecevit'in dudakları titreyerek yaptığı açıklamayı lütfen bir kez daha izleyin. Sezer'e yönelik tek bir hakaret cümlesi var mı? Hele küfür. Asla.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na karşı bu üslubunu görünce merhum Ecevit, merhum Erbakan, merhum Özal, merhum Türkeş ve Sayın Demirel, Çiller, Yılmaz ve Baykal sizlerden özür diliyorum.

Cumhurbaşkanlığı makamının hukukunu koruyan devlet adamlığı hassasiyetinizden dolayı hakkınızı teslim etmek istiyorum.

Bugün CHP lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, 'Padişah bozuntusu' diyor.

AK Parti'den biri de çıkıp buna cevap vermiyor.

Erdoğan söz konusu olunca taraf olurum. Çünkü Erdoğan, darbe ile gelmedi. Bu milletin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildi. Milli iradenin ezici bir çoğunluğunun tercihiyle, anasının ak sütü gibi helal oyları alarak Cumhurbaşkanlığı makamına oturdu. Erdoğan'ı savunmak milli iradeyi savunmaktır. Ayrıca ben Erdoğan'ın bu memlekete büyük hizmetler ettiğine inanan birisiyim. Seçtiklerimizin ve sevdiklerimizin hukukunu korumak bizim görevimiz.

Ben şimdi çıkıp Kılıçdaroğlu'na,'Genel başkan bozuntusu' desem olur mu? Olmaz. Çünkü o da önce insan ve sonra bir partinin genel başkanı. Ben bu üslubu önce kendime yakıştıramam.

Kılıçdaroğlu, ayrıca padişahlar seçimle gelmez. Erdoğan seçimle geldi. Obama gibi, Hollande gibi. Ama tek parti döneminin Milli Şefi İnönü seçimle gelmedi. Diktatör ararsan CHP'nin tarihine bak.

Erdoğan giderken Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı yanında mı götürecek? Bundan sonra halk kimi Cumhurbaşkanı seçerse o kullanacak .

Kılıçdaroğlu, ayrıca milli geliri 10 bin dolar olmuş, GSMH'sı 1 trilyon dolara yaklaşmış bir Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı orası...

Birileri çıkar size, insanların yoksulluktan inim inim inledikleri, 1930'lu yıllarda Atatürk'e bugünkü parayla 20.3 milyon dolara Savarona yatının alınmasını hatırlatır. Hem de Hitler'in elinden Başkan Roosevelt'i devreye sokarak aldığımız ve Atatürk'ün ancak 56 gün kullanabildiği Savarona'yı.

Savarona üzerine destanlar yazarlar ama Atatürk'ün Savarona'sı, Beyaz Türklerin elinde, fuhuş yatı oldu haberleri üzerine AK Parti hükümeti tarafından yeniden alındığını her nedense hatırlamazlar.

Kemal Bey, Savarona'yla ilgili merak ettikleriniz olursa size, 'Paralel müttefikiniz' Zaman Gazetesi'nin 4 Nisan 2010 tarihli nüshasını okumanızı öneririm.
Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER