Kılıçdaroğlu darbe girişimi gecesi 23.00 sularında Atatürk Havalimanı'na iniyor ve 23.17'de devlet görevlerine mahsus olan VIP salonuna giriş yapıyor.
Ardından da çıkış kapısına doğru yöneliyor. Ancak yanındaki koruma polisleri kendisini durduruyorlar. CHP Genel Başkanı beraberindekilerle birlikte VIP toplantı salonuna geri dönüyor.
Niçin?
Çünkü dışarıda darbecilerin tankları var. Derken tankların yanına "çakarlı bir araba" yanaşıyor.
Arabadakilerle tanktaki darbeciler arasında yaşanan diyaloğun ardından 23.23'te tanklar VIP salonu önünden uzaklaşıyorlar.
Daha önce defalarca "Bir darbe olursa tankların üstüne en önce ben çıkarım" diyen Kılıçdaroğlu'nun, vatandaşlar paletler altında ezilirken VIP salonunda ne yaptığını, içerideki bir tanığın, Abdülkadir Özkan'ın ağzından dinleyelim:
"Ben oradaydım.
Korumaları çok telaşlıydı.
Yoğun telefon trafiği yapıyorlardı. 10-15 dakika sonra korumaların işareti üzerine aniden hareketlendiler.
Bir yerlerden haber gelmiş gibiydi." 
Sonrasını biliyorsunuz.
Tankların hareketinden 6 dakika sonra, 23.29'da CHP lideri havalimanından apar topar ayrılıp bir belediye başkanının güvenli evine saklanıyor...
O gece halk ve Cumhurbaşkanı sokakta direnirken, ülkenin solcu olduğunu söyleyen ana muhalefet liderinin, "sığınaktaki diğerleri" gibi kaçacak delik araması siyaseten ve ahlaken büyük bir utanç.
Başta yurtsever CHP seçmeni olmak üzere, 15 Temmuz gecesi parti ayrımı olmaksızın sokağa çıkan halk bu rezilliğin hesabını sandıkta illa ki soracaktır.
Ne var ki iş bununla sınırlı değil. Zira ortada 250 cana mal olan büyük bir suç var ve o suçun ortakları...
Bugün pek çok kişi yargıda hesap verirken, içeride yatarken, Kılıçdaroğlu'na o geceye dair tek soru sorulmaması haksızlık değil mi?
Kılıçdaroğlu, o gece darbecilerin tanklarını kime, "nasıl bir ilişkiyle kaldırttığının" hesabını yargıda vermeli.
Takipçisiyiz!

Sabah
12 Nisan 2017