Sonuçta "Johnson Mektubu" kepazeliğini yaşamış bir ulus olarak, ABD Başkanı Trump'ın ve yardımcısı Pence'in Türkiye'yi tehdit eden mesajlarından ötürü şaşırmamız mümkün değildir.

NATO bir lafmış 
Ancak bu akılsız adamların davranışları yüzünden NATO'nun ne kadar anlamsız bir ittifakı oluşturduğunu görerek üzülmemek de mümkün değildir. Sözde ittifakın lideri sayılan Amerika Birleşik Devletleri'nin bu ittifakın önemli üyesi Türkiye'yi tehdit etmesi, ancak bilim-kurgu romanlarında görülebilecek bir hayal ürünü olabilirdi.

Neden göz yumduk?
Bizim tarafın yanlışlarına gelince... Bu bölgedeki Kürt halkını Hıristiyan yapmayı misyon edinmiş bir Siyonist- Hıristiyan yani "Evanjelist" olan Amerikalı papazın yıllarca bu topraklarda faaliyet göstermesine, 15 Temmuz kepazeliğine karışmış olmasına kadar göz yummuş olmamız, bizim yanlışlarımızdan biridir.

Ümit verdik 
İkinci yanlışımız da bu adamın cezaevinden çıkartılıp ev hapsine taşınmasıdır. Bu nedenle sanki ABD ile yapılan bir pazarlığın ilk aşaması gerçekleşmiş ve daha sonra bu adam Amerika'ya gönderilecekmiş gibi bir izlenim bizde de onlarda da doğmuştur.
Bu nedenle Trump da Pence de, hayal kırıklıklarını Türkiye'yi tehdit etmeye dönüştürmüşlerdir.

Diyalog arayışı mı?
Bundan sonra devletin hangi yolu izleyeceğini bilemeyiz. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'u araması, müzakere yolunun açık tutulması yolundaki bir arayışın yansıması olarak görülebilir.

Cahiller 
Ancak sırtında devlet sorumluluğu taşımayan bir vatandaş olarak, Trump'a da yardımcısına da ağızlarının payını vermeyi öncelikli bir görev görürüz. Cehaletleri ve kural tanımazlıkları ile ABD'yi ikinci sınıf bir ülke konumuna getiren Trump ekibinin her davranışı, bu ülke ile dünyadaki diğer ülkelerin arasını açmaktadır.

Sıra bizdeymiş 

yazının devamı.