Ürdün’ün Oscar’a aday gösterdiği Ürdün, Mısır ve Filistin ortak yapımı “Amira” filmi Filistinlilerin büyük tepkisine yol açtı.

Ürdün Kraliyet Film Komisyonu, tartışmalara sebep olan filmin adaylığının geri çekildiğini açıkladı.

Filmde İsrail zindanlarında esir tutulan bir Filistinlinin “sperm kaçırma” ve tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olması anlatılıyor.

Senaryoya göre söz konusu yolla dünyaya gelen Amira adlı kız daha sonra spermlerin değiştirildiğini ve gerçek babasının İsrailli bir subay olduğunu öğreniyor.

Filmin verdiği mesaj şu:

Sperm kaçırma metoduyla dünyaya gelen Filistinli çocukların gerçek babaları İsrailli olabilir.

İsrail, Filistinli esirlerin eşleriyle “pembe oda” tabir edilen özel odalarda görüşmelerine izin vermiyor.

Müebbet ya da onlarca yıl hapis cezası almış Filistinli esirler de çocuk sahibi olabilmek ve nesillerini devam ettirebilmek için bu yola başvuruyorlar.

Cezaevinden sperm kaçırma yoluyla baba olmuş birçok esir ve dünyaya gelmiş onlarca çocuk var.

Filistinli esirler âlimlerden fetva aldıktan sonra bu yolla çocuk sahibi olmaya başladılar.

Ayrıca filmde öne sürüldüğü gibi bir şüphenin ve karışıklığın olmaması için -anne rahmine yerleştirilmeden önce DNA testi gibi- gerekli her türlü önlem alınıyor.

Bugüne kadar dünyaya gelen onlarca çocuk arasında da filmde anlatılan türden bir olay yaşanmış değil.

Tamamen senaryoyu yazanların hayal ürünü olan filmin bu kadar büyük tepki çekmesinin sebebi, sperm kaçırma yoluyla çocuk sahibi olan Filistinli esirlerin ve çocuklarının nesepleri konusunda şüphe uyandırmayı hedeflemesi.

Oysa aynı film süreci çarpıtmadan Filistinli bir esirin söz konusu yolla çocuk sahibi olmasını anlatabilirdi.

Bu arada da İsrail zindanlarında tutulan esirlerin ve ailelerinin çektikleri sıkıntılara, maruz kaldıkları insanlık dışı muamelelere ışık tutabilirdi.

Fakat filme imza atanlar, öyle bir senaryonun Batılıların hoşuna gitmeyeceğini ve oralarda herhangi bir ödül alamayacağını biliyorlar.

Amira filmindeki gibi Filistinli esirleri ve ailelerini lekeleme amacı taşıyan bir senaryonun Yahudi lobisinin hoşuna gideceğinin, ABD’den ve Avrupa’dan fon almanın kısa yolunun İslam’a ve toplumun değerlerine hakaret etmekten geçtiğinin farkındalar.

Senaryonun gerçekle uzaktan ya da yakından ilişkisi olmadığını söyleyen Filistinlilerden birçoğu filmin “işgalcilere büyük acılar yaşatan esirlerden intikam almak isteyen Siyonistlerin siparişi üzerine esirleri aşağılamak amacıyla” çekildiğine inanıyor.

Esir aileleri daha filmin çekim aşamasında yapımcılarla ve yönetmenle konuşmuşlar.

“Yapmayın, etmeyin” demişler fakat bir türlü sözlerini dinletememişler.

Filistin’de ve Filistinlilerin hayatında beyazperdeye aktarılabilecek oldukça çok malzeme var.

Örneğin, işgal altındaki Filistin topraklarının güneyindeki En-Nakab bölgesinde El-Arakib adlı küçük bir köy var.

İsrail “yasal yerleşim alanı” kabul etmediği köyü 2010 yılından bu yana neredeyse 200 kez yıktı.

yazının devamı