GÜNCEL

İsmail Kılıçarslan : Dayanmış keresteler gibidirler

Tarih
29 Nisan 2017
İzlenme
2049 Kişi
Peygamber Efendimiz(sav)'in bir sözünü İsfahanlı büyük muhaddis Ebu Nuaym'dan öğreniyoruz: 'Fitneler zuhur edince katil olmaktan kurtulup maktul olabilirsen ol!'

Yine iki büyük hadis aliminden, Ebu Davud ve Tirmizi'den nakille bir Peygamber sözü: 'Fitneciler saldırdığı zaman, 'beni öldürmek için sen bana elini uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam' diyen Adem'in oğlu(yani Habil) gibi ol.'

Bu hadisin metnini özetleyen bir başka hadisi de yine bu iki büyük muhaddisten öğreniyoruz: 'Fitne zamanı evinizden ayrılmayın! Adem'in oğlu gibi olun.'

Şu hadis-i şerifi Ebu Davud'dan öğreniyoruz: 'Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Böyle zamanlarda kenarda kalan ileri atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan yürüyenden, yürüyen de koşandan hayırlıdır. Evinizde oturun, fitneye karışmayın.'

Ebu Davud'un naklettiği bir başka hadisi de nakledelim: 'Ne mutlu fitneye karışmayana ve fitneye maruz kalıp sabredene!'

Bu kez de bir başka büyük muhaddisin, Müslim'in bize ulaştırdığı bir Peygamber sözüne kulak verelim: 'Fitneler, tıpkı hasır gibi (insanların kalbine) çubuk çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır, dünyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevâdan kendisine ne yutturulmuşsa onu bilir.'

Bu kez de, pek çok farklı hadis kitabında, sahabenin büyüklerinden biri kanalıyla rivayet edilen bir hadise verelim kulağımızı. Enes bin Malik(r.a) şöyle anlatıyor: 'Din üzerine bir münakaşa yapıyorduk. Yanımıza Peygamber(sav) geldi. Bizi münakaşa eder görünce şimdiye kadar hiç görülmemiş derecede kızdı ve şöyle dedi: “Ey Muhammed'in ümmeti, nefislerinizi bu derece ateşlendirmeyiniz. Bununla mı emir olundunuz? Bundan nehyedilmediniz mi? Sizden öncekiler de bu sebepten yok olmadılar mı? Hayrı az olduğu için mücadeleyi terk ediniz. Münakaşayı terk ediniz, zira münakaşa kardeşler arasına düşmanlık sokar. Münakaşayı terk ediniz, zira fitnesinden emin olunmaz. Münakaşayı terk ediniz, zira o şüphe oluşturur, amelleri yok eder.'

Bir başka sahabeden, kedicikler babası Ebu Hureyre(r.a)'den nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurur: 'Münafığın alâmeti üçtür. Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder.'

Abdullah bin Amr(r.a)'dan rivayet edilen bir başka hadis-i şerifte münafıkların özellikleri dörde çıkar: 'Dört şey kimde bulunursa o kişi hâlis münafık olur. Kimde bu özelliklerden biri bulunursa bunu terk edinceye kadar kendisinde ni­fak özelliklerinden biri bulunmuş olur. Kendisine bir şey emanet edilince ihanet eder, konuştuğunda yalan söyler, antlaşma yaptığında antlaşmaya vefa göstermez, düşmanlık yaptığında haddi aşar.'

Yine Müslim'den ve Nesai'nin Cem'ul Fevaid'inden öğrendiğimiz bir hadis-i şerif var: 'Münafık, iki sürü arasında kâh birine kâh öbürüne yanaşan şaşkın koyun gibidir.'

Tabii, söz konusu münafıklar olunca Münafikun suresini de hatıra getirmek lazım gelir. Tertip sırasına göre Mushaf'taki 63. sure olan Münafıkun, 11 ayetten müteşekkil Medenî bir suredir.

Elmalılı Hamdi Yazır rahmetlinin sadeleştirilmiş mealiyle sureyi verip, öyle bitirelim yazımızı madem: Münafıklar sana geldikleri vakit 'şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin' derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder. Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür! Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalplerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar? Onlara 'gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin' denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün. Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez. Onlar öyle kimselerdir ki 'Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler' diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar. Diyorlar ki 'andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.' Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler. Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Birinize ölüm gelip de 'Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım' demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın. Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'

Yenişafak
29 N,san 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER