GÜNCEL

Hacı Yakışıklı : Komutan WC’si, Orgeneral Masası

Tarih
27 Nisan 2015
İzlenme
2367 Kişi

27 Nisan 2015

Askerliğin ilk günlerinin nasıl geçtiğini gidenler bilir! Her yerde sizi ilkokul talebesi yerine koyan uyarı levhaları asılıdır. Pencerelerin üstünde “havalandırma penceresi” yazar, yani derler ki kolu çevirince pencere açılır ve hava içeri girer; sanki pencerenin başka vazifesi varmış gibi! Mesela tuvalette “sifonu çek, musluğu kapa” yazar, ayıp olmasa tuvalet işlemini de tek tek anlatacaklar. Sonra da bütün bunlara kılıf olarak “askerlikte mantık aranmaz” derler ki şartlar itibariyle doğrudur! Çünkü mantık aramaya başladığınız an elinizdeki bir avuç mantık da sizi terk edebilir. Oysa tam tersi olmalı değil mi? Askerlik mantığın, kuralın, stratejinin, millet sevgisinin zirve yaptığı yer olmalı!

Geçtiğimiz haftalarda “Orduevlerinde sakal serbest” bırakıldı. Ayrıca otel, oda, koltuk, asansör, plaj, yemek salonu, berber, kuaför gibi yerlerde statüleri gösteren yazı ve işaretler de kaldırıldı. Gerçekten bu tam olarak gerçekleştiyse “Necdet Özel” şahsında bütün ordumuzu tebrik ederim.

Siz askeri alanlara yıllarca sadece başörtülülerin mi alınmadığını sanıyorsunuz? Bu alanlarda “askerler ve rütbeler arası ayrımcılık” tavan yapmıştır. Mesela üst rütbeli subayların yemek salonuna alt rütbeli subaylar giremez! Berber saatleri farklıdır, bazen berber de farklıdır!

İşte o ilk askerlik günlerinden birinde tuvaletin kapısındaki yazıya gözüm takıldı. “General WC” yazıyordu. Birkaç saniye duraksadım. Sonra anladım ki feodal düzen tuvaletlere kadar girmiş ve “Ağanın paltosunun üstüne palto asılmaz” düsturu her yana sirayet etmiş!

Yine bir gün yemekhaneden yemeğimi aldım. Salon boştu ve masalardan birine oturdum. Gelen geçen herkes bana bakıyor ve bir şey söylemeden geçip gidiyordu. Yan salon neredeyse tıklım tıklım olmasına rağmen benim oturduğum tarafta kimse yoktu ve korku filmlerinin jenerik müzikleri kulaklarımda çınlamaya başlamıştı. Ben nereye oturmuştum acaba? 

Masanın üstüne şöyle bir bakınca baktığım yönün tersinde bir yazı gördüm. Kalkıp yazıyı okudum: “Orgeneral Masası” yazıyordu! Birdenbire bütün endişem dağıldı, çünkü yemeği yemiş ve masadan kalkmak üzereydim. Ohh, az bir süre de olsa “Paşa Paşa” yemek yemiştim! Asteğmen rütbesinden şak diye Orgeneralliğe! Şaka bir yana, o günden sonra girdiğim çıktığım her yere dikkat eder oldum!

Asker bizim askerimiz, subay bizim, Paşa bizim! Allah’a şükürler olsun ki askeriyemiz yine “Peygamber ocağı” vasfına doğru büyük adımlar attı. Hiçbir Müslüman TSK karşıtı olmadı, olmaz da! Karşı olunan şey yapılan ayrımcılıklar ve milleti küçük görmelerdir!

Yetkililerden talebimiz odur ki artık başörtü yasağını emniyet ve adliye mensuplarına da serbest bıraksınlar. Bayan bir polis, asker, savcı, hâkim de özgürlüğüne kavuşsun!

Evet, Türkiye’de ve dünyada büyük sorunlar var. Ümmet kan ağlıyor, Türkiye’de siyasetin ayağını kaydırmaya çalışanlar durmadan planlar yapıyor! Bunlar büyük sorunlar olmakla beraber Türkiye ayağına takılan en son prangayı da atmadan yükselişimiz tam manasıyla gerçekleşemez!

Toplumu ve Müslüman ahaliyi askerle, devletle, sistemle “çatışmalı” göstermek isteyenler yüzünden çok acılar çektik. Milletin susmayan ve sinmeyen fertleri fişlendi, ötelendi, kovuldu, hapislere atıldı, evleri basıldı! Ne büyük zulüm! Bizim adamlarımız ve kadınlarımız hiçbir zaman “devlet” ile çatışmalı olmadı, devleti kendi emelleri için kullanmak isteyenlerle mücadele etti! Bir Müslüman asla farklı bir dinin mensubuna eziyet etmedi, kimsenin yaşama-barınma-eğitim hakkına müdahale etmedi; ama horlanan da hep Müslüman oldu!

Millet biz isek devlet hepimizindir! Bu devleti dünya lideri yapmak fert fert hepimizin boynuna borçtur. Gördüğünüz gibi tüm algı yönetimlerine rağmen Türkiye yıkılmadı, İran veya başka ülke olmadı!

Paronoya ve mitomani! Türkiye’nin kurulduğu günden bu yana “hasta adam” unvanına sahip olduğu iki hastalığın adı! Birisi aşırı endişe, korku ve kuruntularla dolu bir hastalık; diğeri ise kendi söylediği yalana yine kendisinin gerçekten inanması! Bir toplumu yıllarca bu hastalığın virüsüyle uyuttular! Korku ve yalancı tarih; ki biz bunları hâlâ tam manasıyla aşamadık!

Bu arada “askeri karargâhlarda” yazıları her gün yukarıya iletilmesi gereken köşe yazarları vardır. Bizden Hasan Karakaya, Abdurrahman Dilipak ve Ali İhsan Karahasanoğlu ağabeyler bu gruba girer. Bilmem durum değişti mi? Okunmasında zarar yok, yeter ki niyetler sahih olsun!

YeniAkit

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER