SİYASET

Fatih Altaylı : Esad Türkiye’yi ABD’ye yakınlaştırır mı?

Tarih
07 Eylül 2018
İzlenme
834 Kişi

7 yıl önce Arap Baharı salgını sırasında başladı Suriye’deki felaket.

Esad gidecek, Suriye’ye demokrasi gelecek diye.

AK Parti iktidarının Türkiye’ye yaklaştırdığı, ortak kabine toplantıları bile yaptığı Esad devrilmek isteniyordu.

Türkiye önce bir kararsızlık geçirdi.

Yumuşak bir geçiş olabilir mi diye hesapladı. Esad’ı ikna etme çabası içine girdi hafiften.

Sonra baktı ki, rüzgâr farklı yönden esiyor “En şahin” kesiliverdi.

Esad gitmeli!

Eski başbakanımız Ahmet Davutoğlu Esad’a ömür biçti hatta.

Birkaç hafta içinde Şam’da, Emevi Camii’nde namaz kılacaktı.

Hesabı da basitti.

Esad’la yakındık ama Esad giderse iktidar Müslüman Kardeşler’e geçecekti.

Onlarla daha da yakın olacaktık.

Davutoğlu’nun hesaplamadığı şey, bölgedeki Müslüman devletimsiler için Müslüman Kardeşler, İsrail’den daha büyük bir tehditti.

Suriye meselesine dalan diğer ülkeler için de durum farklı değildi. Müslüman Kardeşler kabul edilemezdi, hele hele Mısır’ı gördükten sonra.

Suriye karıştı.

Esad ise kendi ülkesinde dar bir alana sığındı ama direndi.

Rusya ise önce olan biteni izledi sonra oyuna girdi.

Esad o gün paçayı kurtarma yolunda en önemli adımı attı.

İşler bizim beklediğimiz gibi gitmemeye başladı.

Suriye, Rus füzeleriyle bir Türk uçağını vurdu.

Ardından Türkiye, bir Rus uçağını düşürdü.

Türkiye’nin bölgedeki önemini bilen Rusya “Uçağımız vuruldu ama karadan atılan bir füzeyle yanlışlıkla vurulmuş olabilir” manasına gelen bir açıklama yaparak kapıyı aralık bıraktı.

Başbakanımız Davutoğlu kapıyı çarptı: “Biz vurduk yine vururuz”

Sonra Davutoğlu gitti.

Rus uçağını da Hava Kuvvetleri içindeki FETÖ’cülerin vurduğu anlaşıldı.

Mektuplar geldi gitti, bir yıllık bir küslükten sonra Rusya ile barıştık.

Bu arada ABD Suriye’de yol aldı.

Suriye’nin üçte birini koparıp 80 bin kişilik silahlı bir güç haline getirdiği PKK/PYD’ye verdi.

Esad ise Rusya’nın desteğiyle yavaş yavaş ülkesinin topraklarını geri aldı.

Tüm muhalifleri, Hatay’a komşu İdlib diye bir kente ve çevresine tıktı.

ÖSO’su da, her gün isim yapı değiştiren türlü İslamcı grubu da, bir kısım IŞİD mensubunu da EL Kaide’den El Nusra’ya, oradan da Heyeti Tahrir Şam’a evrilen ve Türkiye dahil herkesin “Terör örgütü” kabul ettiği cihatçı grupları da burada topladı.

Şu anda İdlib’de 3 milyona yakın insan yaşıyor.

Bu 3 milyon insan arasında yaklaşık 30 bin civarında silahlı adam var.

Suriye ve Rusya’nın buraya yapacağı baskının, bu üç milyon insanı Türkiye’ye doğru süreceği ve yeni bir mülteci dalgası başlatacağı biliniyordu.

Ve Türkiye uzun süredir bunu engellemeye çalışıyordu.

Sonunda beklenen oldu.

Rusya özellikle HTŞ’nin bulunduğu bölgeleri havadan vurmaya başladı.

Şu anda yaklaşık 1 milyon kişi duvarla örülen Türkiye sınırına dayanmış vaziyette.

Duvara karşı oturuyorlar.

Suriye sert bir kara operasyonuna girişirse, bu sayı 2 milyona ulaşacak.

Türkiye bu dalgayı Zeytin Dalı Harekâtı sırasında kontrol altına aldığı Suriye topraklarına yönlendirmek istiyor.

Ancak Esad güçleri ve İran’a bağlı milisler sert bir kara harekâtına başlarsa bu pek mümkün olmayacak.

Türkiye bu nedenle Rusya’yı Suriye ve İran’ı yapabileceği bir kara harekâtına karşı engellemeye çalışıyor.

Rusya bunu yapmaz ise eğer işler çok farklı bir noktaya kayabilir.

Türkiye bir anda Rusya ile Dışişleri Bakanımız tarafından “Stratejik” olarak nitelendirilen işbirliğini bozmak ve ABD ile yakınlaşmak zorunda kalabilir.

Böyle bir durumda S400 anlaşması dahi tehlikeye girer.

Dahası sınırımız tam anlamıyla Pakistan-Afganistan sınırına döner.

Siz ABD’nin “İdlib konusunda Türkiye ile aynı fikirdeyiz” açıklamalarına bakmayın.

Olan biteni keyifle izlediklerinden kuşkum yok.

NOT: Bu yazıyı meseleyi iyi bilenlerle yaptığım sohbetlerden çıkardım.

***

Foseptik patlamasın

Türkiye de elbette biliyor ki, İdlib sonsuza kadar bugün olduğu haliyle yani 3 milyon insanın arasına karışmış terör örgütleriyle sonsuza kadar sürdürülebilir bir durum değil.

Ancak yine Türkiye biliyor ki, şu anda İdlib, Suriye’deki iç savaşın foseptiği ve foseptik patlarsa bütün pislik Türkiye’ye akacak.

Bu yüzden de Türkiye’nin beklentisi Suriye’de nihai bir çözüm oluşuncaya ve Suriye’nin yeni anayasası yazılıp devreye girinceye, yani Baas rejimi son buluncaya kadar İdlib bu haliyle kalsın.

Bu dönemde de Türkiye’nin çabaları ile bölgede bulunan terör örgütü niteliğindeki silahlı gruplar zayıflatılsın, HTŞ’deki teröristler yerine daha ılımlı gruplar kaydırılsın.

Esad rejimi sürdükçe Suriye’ye dönemeyecek olan muhalif aile ve aşiretler de İdlib’de güven altında olsunlar.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER