Atatürk pozitif bilimleri her şeyin üstünde tutan, aklın rehberliğine inanan bir önderdi.
Böyle bir önderin otuzlu yıllarda "bütün dünyanın aslında Türk olduğu" gibi safsatalara sarılmış olması şaşırtıcı değil midir?
Bu bana çocukluğumda da tuhaf gelirdi, babama sorardım, "millete moral vermek için" derdi...
Öyle diyelim.
Peki bugünkü Atatürkçüler aradan geçen doksan yılda bir türlü moral kazanamadılar da o nedenle mi bir gazetecinin "şebeklik" olarak nitelediği hareketlerden kendilerini alamıyorlar?
Canı sıkılan, birilerini "Atatürk'e şikayet" ediyor.
İşte bir resim: Ali Babacan'ın İstanbul il başkanı (partinin adı neydi yahu?) Atatürk'ün kulağına eğilmiş, bir şeyler fısıldıyor...
Şikayet ediyormuş...
Kimi? Tayyip Erdoğan'ı tabii.
Büyük Atam... Bu adam bizim patronu yeniden bakan yapmadı... Babadan kalma hakkımızı yedi... Bakanlık bizim tapulu malımızdı...
Bir diğer saçmalık, artık "ibadete" dönüşen Anıtkabir'e çıkma ve "deftere bir şeyler yazma" ritüeli...
Atatürk geceleri kalkıp o yazılanları okuyor mu?
Öyleyse niçin bu ilkokul müsameresinde rol alıyorsunuz?
Oraya yazdığınız basmakalıp lafları basına demeç olarak verseniz gazetelerde yer almayacak mı?
Belki de almayacak, Anıtkabir defterine yazınca kutsallığa bir ucundan tutunuyor olmalı...
Atatürk gibi giyinme hevesleri...
Hani baklavalı kazak...
O dönemden kalan bütün fotoğraflar siyah-beyaz olduğu için kazağın rengi bilinemiyor, bu yüzden kazak da siyahbeyaz...
Niçin "golf pantolon" giymiyorsunuz peki?
Cevdet Sunay onu da yapmıştı vallahi, bir manevrada golf pantolon giyip kasket takmıştı, elini de göğsüne sokmuştu.
Atatürk'e benzeyen bir tiyatro oyuncusunu milli bayramlarda ortalıkta dolaştırmalar... (Herif "program başına" CHP belediyelerinden para alırmış.)
19 Mayıs'ta camlı çerçeveli Atatürk fotoğrafını üstü açık otomobile bindirip gezdirmeler...
Demek ki emir ve komuta zinciri içinde "rasyonellik" sağlanamıyormuş.

***