Olay ne?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Mustafa Doğan İnal ‘müşteki’, Kemal Kılıçdaroğlu ise ‘şüpheli’ sıfatıyla yer aldı.
CHP Genel Başkanı olduğu dönemde, Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantısı’nda Mustafa Doğan İnal isimli bir avukat hakkında; ‘Bu kadar kirli bir adam yoktur’, ‘Bu adamın mal varlığını açıklayın kardeşim’ diyor.
Kendi üyeleri olmasa bile, laikçi isimler sözkonusu olduğunda, mühendis olsun, doktor olsun, başka başka meslekten kişiler olsun, vıdı vıdı öten Kemalist Barolar suskun..
Sadece İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Av. Yasin Şamlı açıklama yapıyor: “Baromuzun üyesi değerli meslektaşım Mustafa Doğan İnal’ın hukukunu korumaya devam edeceğiz. Hiçbir makam suç işleme ayrıcalığı vermez. Hukuk düzeni hakaret ve iftirayı korumaz. Hukuki süreci hassasiyetle takip edeceğiz.”
Ama Barolar Birliği Başkanı suskun..
“Bizim üyemiz hakkında, mesnetsiz böyle suçlama yapamazsın” demiyor..
Ama aynı Barolar Birliği, Amerikan küresel şirketi İnstagram adına, ortalığı birbirine katıp, hatta Ankara İdare Mahkemesi’nde dava bile açmıştı..
Geçelim.
Av. Mustafa Doğan İnal, kendisine hakaret edildiği için, savcılığa müracaat ediyor. Kılıçdaroğlu ile İnal uzlaşamıyorlar..
İddianame düzenleniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu için, 3 aydan bir yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi, tensip kararı ile birlikte, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadesinin alınması için, adresi Ankara Asliye Ceza Mahkemesi’ne talimat yazıyor.
Okuyun ahlaksızlar..
Okuyun utanmazlar..
"Hodri meydan" diyen Kemal Kılıçdaroğlu, sen de oku..
Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesi Kılıçdaroğlu’na davetiye gönderiyor..
Polis yok. İhzar yok..
Oku, ortalığı birbirine katan Ali Mahir Başarır.
Oku sen de, "Kılıçdaroğlu’nun avukatıyım" diyen Celal Çelik..
Duruşma günü 19 Nisan 2024.
O gün geliyor..
Avukat Celal Çelik duruşmaya geliyor..
“Müvekkilim (Kemal Kılıçdaroğlu) şehir dışında” diyor.
Şimdi okuyun, t24’ünden Cumhuriyet’ine kadar. Sözcü’süne kadar..
Tekmili birden okusun:
Hakim şu kararı veriyor:
“Mazeretin kabulüne.. Duruşmanın 3.5.2024 tarihine bırakılmasına..”
Kemal Kılıçdaroğlu, “Hodri meydan” diyordu ha..
“Vazgeçen namerd olsun” diyordu öyle mi?
“İktidar yargı sopası ile muhalefeti hizaya getirmeye çalışıyor”du öyle mi?
Diyeceksiniz ki, 3.5.2024’de ne olmuş?
Bu sefer Celal Çelik yerine, Av. Kadri Gökhan Sultan duruşmaya geliyor..
“Müvekkil ülke çapındaki yoğun siyasi programlarına devam ettiğinden (..) hazır edemedik. Gerekirse yargılamanın yapıldığı asıl mahkemede kendisini hazır edeceğiz. Takdir mahkemenindir” diyor..
Yani, Kılıçdaroğlu’nun avukatı, “İstanbul’daki mahkemeye gidebiliriz” diyor..
Aslında şunu söylüyor..
Yaz tahtaya, alırsın haftaya..
31 Mart seçimleri bitmiş. Kılıçdaroğlu’nun siyasi çalışmalarının ne yoğunluğu kalmış ki.. Mahkemeye gelmiyor.
Hakim hazır, savcı hazır, mübaşir hazır.. Bay Kemal yok..
Devlet oyalanıyor.. Mahkemeler meşgul ediliyor.
Hakim, İstanbul’da ifade verilmek istendiğini düşünüp, karar veriyor: "İfade alınma işleminin esas mahkemesine iade”.
İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin duruşma günü geliyor..
Hani Kemal bey, İstanbul’da ifade verecekti ya. İşte o gün..
Yine Bay Kemal ortada yok.
Avukatının ihmali mi dersiniz..
Bay Kemal’in uyanıklığı mı dersiniz.
Mahkeme ile tenis topu ile oynar gibi oynuyorlar..
Hatta mahkeme ile alay edercesine..
Bu sefer Kemal Kılıçdaroğlu adına Av. Uğur Çelik duruşmaya katılıyor ve ne diyor, biliyor musunuz?
Tiyatroya bakın..
Komediye bakın..
"Biz Ankara'ya talimat yazılmasını istiyoruz. Müvekkilimin ikametgahı Ankara'dadır."
Hani orada hakim olarak ben olacaktım..
Dalga mı geçiyorsunuz siz..
Babanız mıdır, abiniz midir, Celal Çelik adına Ankara'da diyorsunuz ki, "İstanbul'da asıl mahkemeye gidebiliriz."
Sonra İstanbul'a geliyorsunuz, "Müvekkilin adresi Ankara'dadır" diyorsunuz..
Mahkeme ile kafa mı buluyorsunuz siz..
Der, tiyatroya son verirdim.
Şunu da belirteyim..
Onlarca defa benim başıma gelmiştir..
Gazetedeki yoğun çalışmalarımızdan dolayı kendi yazımdan da değil.. Muhabirlerin haberleri sebebi ile.. Duruşmaya gidemediğim için. Bırakın polis zoru ile getirilmeyi, hakkımda yakalama kararı bile verilmiştir..
48. Asliye Ceza Mahkemesi, insaflı hareket ediyor, polis zoru ile getirilmesine diyor.. Yakalama verse, sabahın 8’inde, evinden yataktan alınma ihtimali olacak, Kemal beyin..
Bu şartlar altında, hakaretin yapılmasından bir yıl, davanın açılmasından 10 ay sonra, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifade vermesi için polis zoru ile getirme kararı verildi diye..
Kıyamet kopuyor..
Sol medya ayaklanıyor..
CHP’liler ayaklanıyorlar..
Ve mahkeme, polis zoru ile getirilmeyi, kaldırıyor..
Yani, Bay Kemal’in tehditi, hakime işliyor..
Bir gün önce verdiği karar, Kılıçdaroğlu lehine kaldırılıyor..
Özgün Özel’in, “Siyasallaşmış yargı” iftirası, mahkeme nezdinde suç duyurusu ile karşılık bulması gerekirken..
“Polis marifeti ile duruşmaya gelme” kararı kaldırılıyor..
Tam bu noktada soruyorum:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, diğer CHP’lilerin şikayetleri sonucu, polis zoru ile duruşmaya götürülen binlerce insan var..
Hatta duruşmaya katılamadığı için hakkında yakalama kararı verilen yüzlerce insan var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ayrıcalığı ne ki, üç duruşma gitmediği halde, hakkında verilen kararı beğenmeyip, yargıyı tehdit edip, kararı kaldırtabiliyor?
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.