Eşcinsellik konusuna dinlerin ortak bir bakışı var. Hıristiyanlık da Yahudilik de İslam da eşcinselliği yaratılış hakikatine aykırı bir sapma olarak görüyor.
İnandıkları öğreti, bunu söylüyor kendilerine...
*
Papa’nın eşcinsellik karşıtı bir konuşma yapması neyse... Diyanet İşleri Başkanı’nın eşcinsellik karşıtı hutbe vermesi de odur.
Sonuçta inandıklarını söylemek zorundalar. Yani yadırganacak, şaşıracak, hayret edecek bir şey yok.
*
Peki ya Ankara Barosu’nun ve İzmir Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı’nın eşcinselliğe karşı çıkan hutbesine yönelik açıklamaları?
Onlara ne diyeceğiz?
*
Demokratik toplumlarda tabii ki herkes Diyanet İşleri Başkanı gibi konuşmak zorunda değil.
Tabii ki farklı görüş olacak.
*
Ancak Ankara Barosu’nun ve İzmir Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı’na itiraz eden açıklamasıyla ilgili üç sorun var:
*
- BİR: Barolarına kayıtlı avukatlar adına konuşan her iki baro yönetimi de barolarına kayıtlı bütün avukatların kendileri gibi düşündüğüne emin mi?
*
- İKİ: Diyanet İşleri Başkanı için “sesi çağlar öncesinden gelen şahıs” diyen Ankara Barosu, bu yaptığının “inanç aşağılaması” olduğunun ve “inanca yönelik hakaret” içerdiğinin farkında mı?
*
- ÜÇ: Konuya “nefret suçu” bağlamında yaklaşan İzmir Barosu, “inandığını inandığı gibi söyleyebilme özgürlüğü” konusu hakkında ne düşünür acaba?
TIRIŞKADAN BİR RAPOR
PROF. Mikdat Kadıoğlu’nun sosyal medyada yayınladığı bir rapor dikkatimi çekti.
*
Yıl: 2017. Yani üç yıl öncesi...
Dünya Bankası, “Salgın hastalıklara hangi ülke ne kadar hazır” konulu bir rapor hazırlamış.
*
O rapora göre...
ABD, birinci derecede hazırmış... İtalya, birinci derecede hazırmış... İspanya, birinci derecede hazırmış...
*
Peki ya Türkiye?
Birinci derecede hazır değilmiş, ikinci derecede de hazır değilmiş...
Ancak üçüncü derecede hazırmış.
*
Mikdat Hoca, “Hahahaha! Hiç güleceğim yoktu” diye yaklaşmış bu tırışka çıkan rapora...
*
Türkiye’de yaşayan herkes, bu rapora Mikdat Hoca gibi gülecektir.
Bundan eminim.
Ben asıl Amerikan, İtalyan, İspanyol vatandaşları bu rapor karşısında gülecekler mi, ağlayacaklar mı, onu merak ediyorum.
RAKAMLAR İYİ GELİYOR YA…
- Ben artık... İki saatte bir değil de üç saatte bir el yıkıyorum...
*
- Ben artık... Karanlıkta yol alanlara özgü bir tedirginlik içinde değil de tünelin ucunu görmüşlere özgü bir dinginlik içindeyim...
*
- Ben artık... Günü kurtarma derdinde değil de gelecek planları yapma derdindeyim.
*
- Ben artık... Dezenfektan, kolonya peşinde değil de yazlık kıyafetler peşinde koşmaktayım.
*
- Ben artık... Elde makas saç sakalla uğraşmak yerine bu işi kuaförüme bırakmanın yollarını aramaktayım.
*
- Ben artık... İnceden rehavete kapılıyorum. Yaptığımın yanlış olduğunu bile bile...
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.