SİYASET

Abdurrahman Erzurum : KİBAR FEYZO’YU İŞE ALMAYAN “AB”

Tarih
10 Mayıs 2016
İzlenme
2196 Kişi

Türk filmlerini çok seviyorum. Hala gördüğümde seyretmeden geçemediğim birçok film var. Kemal Sunal’ın Kibar Feyzo filmi de bunlardan birisidir. Burada bir sahne vardır. Amele pazarında bir iş için adam seçilir. Kemal Sunal’ın yanındakiler işe seçilir, Kemal Sunal hep öne atılır “Ben”, “Ben” , “E  ben” diye ama bir türlü işe alınmaz.

Bu traji-komik durum beni hem güldürür hem de içimi burkardı.

Onlarca yıldır Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiyi de ben bu filme benzetiyorum. Türkiye sonradan Avrupa Birliği üyesi olan birçok ülkeden daha önce birlik ile ilişkilerini başlatmış olmasına rağmen maalesef hala somut adım atılamamıştır.

Türkiye ile Avrupa Birliği'nin ilişkileri 31 Temmuz 1959'da Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na yaptığı ortaklık başvurusu ile başlar. 1963 yılında Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalanır.  Türkiye, 1987 yılında tam üyeliğe başvurur. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başladı.

Yaklaşık 11 yıldır dalgalı şekilde devam eden müzakereler son dönemlerde durma noktasına geldi. 60 yıldır Avrupa kapısındaki bekleyişimiz hala sürüyor. Çevremizdeki ülkeler bir bir üyeliğe kabul edilirken biz de Kemal Sunal gibi “Ben” Ben”, “E ben” diye kıvranıp duruyoruz.

Olay bizim açımızdan çok gurur kırıcı bir seviyede gidiyor. Çeşitli defalar farklı ülkeler tarafından ülkemiz ile ilgili aşağılayıcı açıklamalar duyuyoruz.

Örneğin; İngiltere’de AB’de kalıp kalmamak konusunda referandum yapılıyor. Bazı gruplar Avrupa’dan ayrılmayı savunurken kendilerine gerekçe olarak Türkiye’yi gösteriyorlar.

İngiltere'nin AB'de ayrılmasını isteyenler 'AB'de kalmak tehlikeli. 80 milyonluk nüfusa sahip Türkiye birliğe katılmak üzere' şeklinde propaganda yapıyorlar.

İngiltere, Avam Kamarası'nda milletvekillerine hitap eden İngiltere Başbakan Cameron ise; karşı savunmasında ise şöyle diyor; Türkiye'nin AB'ye katılımının kısa vadede gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Ankara, AB'ye 'onlarca yıl' uzakta”.

Yani Cameron;Siz Türkiye gelecek diye sorun yapmayın, Türkiye’nin AB üyeliği olmaz, rahat olun diyor.

Başka bir örnek daha;

İngiltere'deki göçmen ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin lideri NigelFarage, Türkiye'nin AB'ye üye olması durumunda Almanya'nın Köln kentinde yaşanan toplu taciz olaylarının artacağını iddia ederek Türkiye’ye kapıların kapanmasını istiyor.

Diğer örneğimiz de İngiltere’den;

İngiltere Maliye Bakanı George Osborne, Türkiye'nin üyelik sürecine ilişkin: "Açıkçası Türkiye'nin üyeliğinin yakın zamanda hesapta olduğunu düşünmüyorum. Eğer istersek ve yapabilirsek, diğer ülkeler gibi biz de veto ederiz." diye halkını rahatlatıyor.

Son olarak birkaç gün önce,eski İtalya Başbakanı olan ve aktif siyasetteyken Türkiye'nin AB üyeliğini savunmasıyla da tanınan RomanoProdi’nin açıklaması da olayın tuzu biberi oldu.

Prodi, Türkiye'deki son gelişmelerin Avrupa Birliği ile müzakere sürecini kısaltmak yerine daha da uzatacağını belirterek; "Böyle devam ederse Türkiye sonsuza dek Avrupa’nın dışında kalacak" dedi.

PekiProdi Efendi bunu neden demiş bir de ona bakalım isterseniz;

Prodi'ye göre Türkiye'nin "bölgesel bir güç haline gelmesi ve bunun sonucu egemenliğini paylaşmaya daha az meyilli olması" ve "gittikçe daha otoriter bir devlet haline gelmesi" Ankara'nın Brüksel'den uzaklaşmasını sağlamış.

Neymiş, bölgesel güç olmamız suç bir de bakın ne; Egemenliğimiz paylaşmaya daha az meyilli olmamız.

Egemenliğimizin kiminle paylaşılması isteniyor ben anlayamadım. Burada AB bence bizim yıllardır anlattığımız dev planı ağzından kaçırdı bence. Egemenliği paylaşmak.

Sonra da malum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlayıcı birçok laf, söz, lakırdı, konuşma.

Bu adamlar böyle giderse, Cumhurbaşkanını %65 ile başkan seçtirecekler farkında değiller.

Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan ülkeler İngiltere ve İtalya ile sınırlı değil. Almanya, Fransa, Danimarka, Avusturya, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Lüksemburg ve Hollanda tam olarak diğer devletler de kısmen Türkiye’nin üyeliğine karşı.

Yani işin kısacası, kimse Türkiye’yi aralarında görmek istemiyor vesselam.

Bu durumu bizim yöneticilerimiz anlamıyor mu yoksa anlamak mı istemiyorlar ben de bunu yıllardır merak ediyorum.

Adamlar bizi aralarında istemez, nerede ülkemize zarar veren terörist varsa örgüt varsa hepsine sahip çıkar, başkentlerine terör çadırları kurar, ülkemizin iç işlerine her fırsatta karışırlar biz de hala “ben”, “ben” diye yalvarıyoruz.

Bu bize hiç ama hiç yakışmıyor.

Perhiz yapmak için şeker hastası olmaya veya doktorun demesine gerek yok. Avrupa Birliği standartları yakalanıp, ülkenin kalkınması sağlanacaksa yol açık. Bunu AB için değil kendimiz içinde yapabiliriz.

Onların bizim kabul etmediğimiz sevmedikleri ne kadar özelliğimiz varsa, bunlar aslında bizim artı yönlerimiz, farkına varalım artık.

İnancımız, tarihimiz, kültürümüz, nüfusumuz, egemenliğimiz, bölgesel akrabalıklarımız…

Bunlar hep AB’nin bizim için verdiği eksi puanlar. Onlar içlerinde yükselen bir İslam istemiyorlar. Minare görmek istemiyorlar, Ezan sesine tahammül edemiyorlar.

Yüzyıllardır belalısı oldukları; Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Kuman, Kıpçak, Oğuz, Osmanlı torunlarını tekrar yanlarında görmek istemiyorlar.

Bize göre başımızın tacı, onlara göre ilkel olan kültürümüzden nefret ediyorlar.

Kendilerinin eksi nüfus artışına rağmen genç nüfusa sahip 80 milyonluk Türkiye onları korkutuyor.

Bu topraklar Ankara’dan, meclisten yönetilir, Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir dedikçe onlar hayır böyle derseniz olmaz. AB üyesi olunca egemenliği paylaşacağız diyorlar.

Bizim Ortadoğu’ya yakın olmamız, Orta Asya ile akraba olmamız, Afrika ile kardeşliğimiz onları çok korkutuyor.

Neticede kim ne derse desin bizi istemiyorlar.

Bence dış politika kurallarına pek uymayacak ama bizi istemeyeni biz de istememeliyiz artık.

Avrupa değerlerini AB olmadan da yakalamaya çalışmalı, yönümüzü artık bizi kabul eden, kendisinden biri olarak görenlere çevirmeliyiz. Afrika ile Asya’daki kardeşlerimizle, İnancımızı paylaştığımız dostlarımızla; ekonomik, kültürel, askeri işbirlikleri geliştirmeliyiz.

Bu konuda nasıl AB ülkeleri bizi isteyip istemedikleri konusunda referandum yapıyorlarsa ülkemizde de bir referandum yapılmalıdır. İnanın bu halkın bu kadar aşağılanmaya artık tahammül edecek hali kalmamıştır.

İnancımız, tarihimiz, kültürümüz, nüfusumuz, egemenliğimiz, bölgesel akrabalıklarımız ile biz büyük bir devletiz.

Bunun farkına varıp yolumuza girmeliyiz, AB’de kendi yoluna..

Ajanshaber
10 Mayıs 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER