31 Ekim 2015

Şu bir gerçek ki, siyasetteki ve toplumdaki ‘çatışma’ alanlarının artması ve iktidar partisinin toplumsal gerilimden fazlasıyla beslenmesi ve yolsuzlukla yeterince mücadele edilemediği algısı her iktidarı yıpratır.

Bu durum seçmende de doğal olarak bir ‘kararsızlığa’ neden olur.Bu tespiti iktidar partisi de sıkça dile getirmeye başladı ve bu hataların farkında olduğunu, telafisi için de parti kurullarının özveriyle çalışmaya başladığını duyurdu. 

Bu gerçekliğin ortaya koyduğu sonuç ise bu seçimin galibini daha önceki seçimlerde iktidar partisine oy veren ancak yukarıdaki eleştiriler nedeniyle bu seçimde tereddüt gösterenlerin, yani ‘kararsızlar’ın belirleyeceği.  Bu “kararsızlık” anında kendinize sormanız ve yanıtlamanız gereken sorular da yok değil:

Önce, neden oy verdiğinizi düşünmeniz gerekiyor?

Kendinize yakın gördüğünüz partiye oy vermek mi istiyorsunuz?

Partinizi artık beğenmediğiniz için mi oy vermek istiyorsunuz?

İktidarı değiştirmek için mi oy vermek istiyorsunuz?

Bir görev duygusuyla mı oy vermek istiyorsunuz?

Yoksa oy vermek içinizden gelmiyor mu?

Önce buna karar vermeniz gerekiyor.

Sonra aklınız ve vicdanınızla bir sorgulama yaparsanız şu cevapları alırsınız:

Bu seçimde oy vermenin tarihsel sorumluluğunu hiçbir bilinçli yurttaş unutmamalıdır.

İstikrar için, demokrasi için oy vermeliyim. Bugün vatandaş olarak en büyük sorumluluğum budur.

Oyumu duygularımla değil, akılcı ve soğukkanlılıkla vermeliyim.

Bu soruların üzerinde bir soru ile hareket et diyor, aklım. Hangi sonuç hayırlı olacak Türkiye için…

Çok sesli, kimilerine göre çok renkli, Batı’dan ithal edilerek ‘Grand Coalition’ yani büyük koalisyonla mı yönetilmeliyiz, yoksa son 13 yıla baktığımızda gördüğümüz istikrar için mi?

Batı’nın Grand Coailition’u bile benim tercihimin yönünü çiziyor. Çünkü, Batı’nın Doğu’ya bakışı, bölgedeki kirli tezgahlardaki rolü bile benim bu kavramdan hareketle bir koalisyondan korkmama neden oluyor.

Evet, benim aklıma gelen sorunun cevabı da yaşanan son gelişmelere baktığımda, yaptıklarının sorumlusunun belli olacağı bir Tek’in iktidarını işaret ediyor.

KİME NEDEN OY VERMELİYİM?

Bağnaz ve yenilikten uzak, kadrosu olmayan, iktidar olmaya ‘cesareti olmayan’ bir partiye mi oy verelim?

Kendini  yenilemekten uzak, rejimi kuran ama rejimle barışık bir toplum yaratamayan parti görünümünde olan partiye mi oy verelim?

Ya da Türkiye’yi iç savaş ve bölünmenin eşine getiren bir partiye mi oy verelim?

Elimizi vicdanımıza koyalım ve 13 yılın bir yanlış doğru cetvelini çıkaralım. Elbette doğru yanları daha ağır basacaktı.  Türkiye’nin en büyük kazanımı istikrar ve güven ortamıdır.

TÜRKİYE İÇİN HANGİSİ HAYIRLI?

Peki, hangisi hayırlı Türkiye için. ‘Hayır’ diyen bir siyasi erbabın Türkiye’yi uzay boşluğuna düşürecek kadar sorumluluktan yoksun anlayışı mı, yoksa tek bir akıldan tek bir idare ile ama daha düzenli ve sorumluluk sahibi bir iktidar mı?

Tek’in iktidarı eleştirilerinin yoğunluğu kadar yapılacak olumlu ya da olumsuz işlerin sorumlusunun belli olduğu bir yapı bence daha hayırlı. İktidarın paylaşıldığı bir yapının sonuçlarını geçmişte gördüğümüz gibi bugün bile görebiliriz.

Devletin mahreminin bir şantaj malzemesi haline gelmesi, özellikle ‘sızdırma bilgi’ furyasının yaşandığı şu süreçte gözümün önüne şimdiden geliyor. İşte bu açılardan baktığımda da hayırlı olanın tekin yönetimi olduğu, geçmiş hizmetlerden ve sonuçlarından da hareketle karşımda duruyor.

Başlıkta yazan ‘Hangi partiye oy vermeli ve neden?’ sorusuna kesin bir yanıt vermektense semboller ve çıkarımlar üzerinden bizi o yola sokacak olan nedenler silsilesini daha makul görüyorum.

ajanshaber.com