GÜNCEL

Abdulkadir Selvi : Fransa’nın 11 Eylül’ü

Tarih
08 Ocak 2015
İzlenme
2304 Kişi

8 Ocak 2015

Önce Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’nin IŞİD konusunda nasıl bir sıkıntı içinde olduğunu yansıtacak bir anekdotu paylaşmak istiyorum.

NATO Zirvesi için Galler’de bulunan üç lider, tarihi şöminenin başında sohbet ediyor.

Tarih 5 Eylül 2014

Yer tarihi Cardiff Kalesi.

Üç lider,  Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, İngiltere Başbakanı Cameron ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Sohbet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın IŞİD konusunu açması üzerine o yöne doğru kayıyor.

IŞİD’in, Irak’ı kasıp kavurduktan sonra Suriye’ye yöneldiği günler. Cumhurbaşkanı, Batı dünyasından katılımın olduğunu anlatıyor ve “Ülkelerinizden şüpheli isimler listesi bize bildirilse biz bunları havaalanında tespit edip sınır dışı ediyoruz" diyor. Bu sırada Hollande, “Benden 600 kişi katılmış” diyor. Cameron, “Benden 1000 kişi” diye tamamlıyor. İkisi aynı anda, “Ne yapacağız bilemiyoruz” diye başlarını sallıyorlar. Hollande araya girip, “Tespit etmekte zorluk çekiyoruz ama turist olarak çıkıyorlar” diyor.

IŞİD denilince o gün sıkıntıyla başını sallayan Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’nin korktuğu başına geldi.

Dün Fransa’nın 11 Eylül’ü yaşandı.

Saldırıya uğrayan Charlie Hebdo isimli derginin daha önce Peygamberimiz'e hakaret içeren karikatürleri yayınlaması ve ne menem bir tesadüftür ki, saldırıdan 1 saat önce derginin hesabından IŞİD lideri Bağdadi’yi hicveden karikatür twitlerinin atılması, gözlerin IŞİD’e çevrilmesine neden oldu.
Böylece IŞİD, Irak ve Suriye dışında ses getiren ilk kanlı eylemini gerçekleştirmiş oldu.
Kim adına ve kime yapılırsa yapılsın bu kanlı terör saldırısını lanetlemek gerekiyor. Hele insanı yaşatma inancı üzerine kurulu İslam adına işlendiyse bu cinayetler daha üzücü.
ABD’de uçakların ikiz kulelere çarpığı 11 Eylül günü, dünya açısından yeni bir günün başlangıcıydı. Ama özelde iki İslam ülkesinin işgalinin düğmesine o gün basıldı. ABD Başkanı Bush, Amerika’nın terörle mücadeleyi kendi topraklarında değil, terörün merkezi olarak gördüğü yerlerde sürdüreceğini açıkladı. Önleyici terör mücadelesi kapsamında Irak ve Afganistan işgal edildi. Bush doktrininin Arap Baharı ve Suriye’deki iç savaşı da tetikleyen sonuçlarını yaşamaya devam ediyoruz.
Paris’in 11 Eylül’ünün ise ne getireceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Ama bunun Paris’te son tango olmayacağı tam tersine yeni bir sürecin başlangıcı olacağı belli.
Sisteme yönelik bu tür büyük saldırılar, ardından çok büyük politika değişikliklerini de beraberinde getirebiliyor.
En azından şimdiden başta Fransa olmak üzere AB ülkelerinde Müslümanlar için daha sıkıntılı bir sürecin başladığını kestirmek güç değil.
Ayrıca ABD’nin 11 Eylül’deki refleksine benzer bir tavır sergilediği takdirde Fransa’nın Suriye konusunda daha aktif olmasını bekleyebiliriz.
Suriye’de IŞİD’e karşı operasyonlara güçlü bir destek veren Fransa, yakın zamanda bir savaş gemisini de bölgeye sevk etmişti. Fransa’nın bu kararı üzerine IŞİD üyesi Fransız vatandaşları pasaportlarını yakmak suretiyle bu durumu protesto etmişlerdi.
Ancak Suriye konusunda Fransa’nın ABD ve İngiltere’den farklı bir tutumu vardı. Cumhurbaşkanı Hollande, Türkiye’nin tezlerine daha yakın bir noktada duruyordu. Beşar Esed gitmeden Suriye’deki sorunun çözülemeyeceğini ve sadece hava operasyonları ile IŞİD’le mücadelenin başarılı olamayacağını savunuyordu. Güvenli bölgeler fikrini destekleyen bir çizgide duruyordu.
Bu saldırının ilk sonucu olarak IŞİD’le mücadelede Fransa’nın daha aktif olmasını görebiliriz. Ancak Esed konusunda eski politikalarını sürdürecekler mi orası kuşkulu.
Ayrıca altını özenli çizmek isterim ki, Sarkozy felaketinden sonra Hollande, Türk-Fransız ilişkileri açısından Ankara tarafından,”Şans”olarak görülüyor. Biz tekrar Paris’teki kanlı suikaste dönecek olursak.
Sakine Cansızlar suikastinde olduğu gibi devlet içerisinden istihbarat desteği alınmadan gerçekleşen bir suikast olarak gözükmüyor.
Fransız istihbaratı yakın zamanda Paris’te bir takım eylemlerin olacağı istihbaratını almış.
Paris’in merkezinde yer alan karikatür krizinden bu yana sıkı bir şekilde korunan Charlie Hebdo dergisinin merkezine uzun namlulu silahlar ve yüzlerindeki kar maskeleriyle iki terörist geliyor. İçeriye sızıyor. Kanlı bir katliam gerçekleştiriyor. Çıkıyor. Kendilerine müdahale etmek isteyen bir polis memurunu önce yaralıyor, sonra gayet profesyonel ve soğukkanlı bir şekilde kafasına sıkmak suretiyle infaz ediyor, bu arada binaya girmeden önce mi yoksa çıktıktan sonra mı olduğu hala tartışmalı olan bir polis aracının taranması olayı yaşanıyor. Ve Paris’in merkezinde, kamera sistemlerinin sürekli kayıt aldığı bir yerde, sokaklarda kovalamaca yaşandıktan sonra teröristler insanların içine karışıp kendilerini gizleyebiliyorlar.
Afrika’nın bir köşesi olan Mali’de tarihin en seri operasyonlarından birini başarı ile gerçekleştiren Fransa, önce korunaklı bir binada silahlı baskını önleyemiyor, sonra Paris sokaklarında kovalamaca yaşandığı halde teröristleri ele geçiremiyor.
O zaman siz bu Fransız polis Teşkilatı'nı feshedin ya da aklımızla alay etmeyin.
Baskını yapan kişilerin ne denli profesyonel hareket ettiklerine değinmeyeceğim. Ancak uzun süreli bir takip ve tarassut olmadan bu baskının gerçekleşmesi mümkün değil. Hadi gerçekleşti diyelim siyah bir aracın içindeki iki terörist sokaklardaki kovalamacanın ardından nasıl ele geçirilemez?
Bir türlü aydınlatılamayan Paris suikastinde olduğu gibi bu işte de bir yanık kokusu var.
Bu kadarı fazla.

Tüm bunlara rağmen, yeni bir durumla karşı karşıyayız. Yeni politikalar gerekiyor. Kanlı saldırının İslam’a saldırının yeni bir aracı olarak kullanılmak isteneceğinden kuşkum yoktur. Ama öncelikli olarak amasız, fakatsız bir şekilde ve güç ifadelerle bu saldırıya karşı çıkmak gerekiyor.

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER