SİYASET

Abdulkadir Selvi : Erdoğan’a rağmen değil, Erdoğan’la beraber

Tarih
13 Temmuz 2015
İzlenme
1928 Kişi

13 Temmuz 2015

Seçimlerden sonra hükümet kuruluşu için ilk somut adım bu hafta atılacak.
Başbakan bu hafta muhalefet liderleriyle bir araya gelecek.
Seçimlerin üzerinden 36 gün geçti ama muhalefet açısından sanki seçim kampanyası hala devam ediyor.
Oysa 7 Haziran'la birlikte yeni bir siyasi denklem ortaya çıktı.
Millet partilere 'uzlaşarak ülkeyi yönetin' dedi.
Bu yeni bir siyasi dili ve yeni siyaset tarzını gerektiriyor.
Sanki milletimiz 'uzlaşın değil, kavga edin' dedi.
Benzer tabloyu 1991 seçimlerinde yaşamıştık.
Muhalefet seçimleri Özal'ı Çankaya'dan indirme üzerine kurmuştu.
Özal'ın aleyhinde gökkubbe altında söylenmedik laf bırakılmadı.
Seçim meydanlarında Özal'ı indirmek için söz verenler, seçim bitince tıpış tıpış Çankaya Köşkü'ne çıktı hükümeti kurma görevini aldı. Özal'ın görevlendirmesiyle hükümet kurup, Özal'ın onayı ile hükümet oldular.
Demirel, “Çankaya'ya çıkacağıma dağa çıkarım" demişti. Hükümeti kurma görevini almak için Çankaya Köşkü'ne çıktığı gün Köşk'ün kapısında, “Çankaya'ya çıkacağıma dağa çıkarım dediniz. “Şimdi niye çıktınız?" diye sorduk. "Devletin tepesinde kavga olmaz" dedi. Sustuk kaldık. Ne diyecektik. Kavga edin diyemezdik. Aslında Demirel o cevabıyla bugün Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin önünü açıyor.
Hadi diyelim ki Davutoğlu hükümeti kuramadı. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin hükümet kurma görevini almaları gerekse, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmeyecekler mi?
7 Haziran'da milletimiz yeni bir siyaset dili istediğini ortaya koydu. Ama muhalefetin bunu tam olarak anladığını söylemek mümkün değil. Muhalefet liderleri ne diyor? Cumhurbaşkanı anayasal sınırlarının içine çekilsin. MHP lideri ise bir adım daha ileriye götürüp, "Çankaya fanusunun içine girsin" diyor. Fanusun içinde Türkiye ve dünya gerçeklerinden uzak Cumhurbaşkanlarımız oldu. Bu ülkeye bir hayır getirmediler. Ayrıca ne demek Çankaya fanusunun içine girmek? Siyasi nezaketten ne kadar uzak bir dil. Bu dil Devlet Bahçeli'nin dili ama devlet dili değil. Süleyman Demirel yasakları kalkıp, DYP Genel Başkanı seçildiğinde, 12 Eylül'de kendisini deviren, siyaset yasağı koyan, Zincirbozan'a süren Cumhurbaşkanı Evren'le görüşmeye gitti. Evren'in elini sıktı.
7 Haziran'da 4 partili bir Meclis ortaya çıktı. Ama bu siyasi denklemin merkezinde bir de halkın seçtiği Cumhurbaşkanı var. 1982 Anayasası ile Cumhurbaşkanları sembolik değil, sistemin tam göbeğinde yer alıyor. Siyasi denklemde Erdoğan artı AK Parti olarak düşünmek lazım. Çünkü Erdoğan'ın istemediği bir şeyi Davutoğlu istemez. Ayrıca Erdoğan liderlerin üzerinde uzlaşmaya vararak Çankaya'ya çıkmış eski bir general ya da Anayasa Mahkemesi üyesi değil. 13 yılda tam 9 seçim kazanmış, milletin sevgilisi olmuş bir lider. Türkiye'nin en büyük siyasi hareketinin lideri. Bosna dönüşünde sohbet ettiğimiz sırada daha biz sormadan Başbakan Davutoğlu, koalisyon görüşmelerinde sözü Cumhurbaşkanı Erdoğan'a getirdi ve “Cumhurbaşkanı'nın konumunu masaya getiren koalisyon görüşmelerini sabote etmiş olur" dedi. AK Parti, Erdoğan konusunda ne açık ne kapalı hiçbir pazarlığa girmez. Çünkü söz konusu Erdoğan olunca gerisi teferruat olur. AK Parti açısından siyasi gerçeklikte bunun gerektiriyor.
Bahçeli yüzde 16 ile denklem kuruyor da Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 52 ile bir anlam ifade etmiyor mu? Muhalefet Cumhurbaşkanı'nın Anayasal sınırlarına çekilmesini istiyor. Peki Cumhurbaşkanı'nın Anayasa'daki yetkilerinin farkındalar mı? Bu Anayasa 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'e göre hazırlanmış. Erdoğan ayrıca bir de 11 Cumhurbaşkanı'ndan farklı olarak doğrudan halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı. Erdoğan konusunda muhalefetin artık rasyonelleşmesi gerekiyor. Türk siyasetinde Erdoğan'a rağmen bir denklem kurulamaz. Hele hele Erdoğan'dan intikam almak üzere bir hükümet kurulamaz.
Başta millet buna müsaade etmez. Bu millet Erdoğan'ın hukukunu korur. AK Parti böyle bir şeye müsaade etmez ve Erdoğan'ın hukukunu korur. Biz seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın hukukunu koruruz.
Tam aksine ülkenin selameti için muhalefetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la işbirliği yapmasına ihtiyaç var.
Çünkü hem siyasi tecrübesi, hem muhataplarına güven veren kişiliği hem anayasal yetkileri bunu zorunlu kılıyor. Ayrıca bu millet imparatorluk kültüründen geliyor. Cumhurbaşkanı ile kavga edilmesinden rahatsız olur.
Bakın Erdoğan sembolik bir Cumhurbaşkanı değil. Anayasa'nın 104.maddesini açıp okursanız yarı başkanlık sistemine benzer yetkilere sahip. Erdoğan, bir Fransa Cumhurbaşkanı Hollande değil ama bir Almanya Cumhurbaşkanı Rau da değil. Sembolik bir Cumhurbaşkanı öngörmemiş Anayasamız. Ayrıca Cumhurbaşkanlarının sembolik yetkileri haiz olduğu 1961 Anayasası'na göre görev yapan Cumhurbaşkanları da sembolik olarak hareket etmediler. Cumhurbaşkanı ile Başbakan, Cumhurbaşkanı ile muhalefet liderleri diyalog içinde olduğu zaman Türkiye kazandı. Cevdet Sunay ile Demirel işbirliği yaptı, Cemal Tural'ın darbesini önlediler. Demirel ile Korutürk el ele verdi Namık Kemal Ersun'un darbe yapmasına fırsat vermediler. Ama Sunay 12 Mart'ta Demirel'le değil askerle işbirliği yaptı. Darbe oldu. 12 Eylül öncesinde Korutürük, uyarı mektubu veren komutanların yanında yer aldı, 12 Eylül kaçınılmaz oldu.
Demirel-Özal, Demirel-Çiller, Özal-Yılmaz, Ahmet Necdet Sezer-Bülent Ecevit kavgalarının ülkeye neye mal olduğunu unuttuk mu?
7 Haziran'dan bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzlaşma arayışları, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için verdiği sağduyu mesajları ortada. CHP'li Deniz Baykal'la da HDP'li Celal Doğan'la da görüşüyor. Ülkemiz sıkıntılı bir sürecin içine girdi. İstanbul Boğazı'ndan geçen gemiler dip akıntıya yakalanmamak için kılavuz kaptan alırlar. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı deneyimleri ve güçlü liderliği nedeniyle Türkiye'nin bu zor dönemde Erdoğan'ın kılavuz kaptanlığına ihtiyacı var. Çünkü Erdoğan'sız formüller çıkmaz sokak gibi.
Muhalefet bu süreci Erdoğan'a rağmen değil Erdoğan'la beraber aşmayı düşünse yararlı olur.
Muhalefet, Demirel gibi "Dün dündür bugün bugündür" demek istemiyorsa, Mevlana misali, “Gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım" demesine ihtiyaç var.
Koalisyon pazarlığını Erdoğan'a kumpas kurmak üzere şekillendirmeyi düşünen varsa uyarayım. Bu bir ahlaksız teklif olur. Davutoğlu buna izin vermez.

Yenişafak 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER