SİYASET

Abdulkadir Selvi : Başarısız darbenin savcıları

Tarih
31 Aralık 2014
İzlenme
2740 Kişi

31 Aralık 2014

17 Aralık darbe girişimi olduğunda Turan Çolakkadı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'ydı.

İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun evinden alınmasını televizyonlardan öğrenmesi gibi Çolakkadı da operasyonu televizyonlardan öğrendi.

Oysa başsavcıvekilleri operasyonları başsavcı adına yapıyordu. Ama operasyon başsavcıdan kaçırılarak yapılmıştı. Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı dışında dosya hakkında bilgisi olan yoktu.

Dün HSYK tarafından görevlerinden uzaklaştırılan savcılardan Celal Kara, 2 gün gözaltında tuttuğu zanlılara, ”Savunmanı yapmak için 5 dakikan var” demişti. Bir diğerine lütfetmiş 2 dakika daha cömert davranmıştı. ”7 dakikan var, konuş.”

17 Aralık savcısı yıllardır bugüne hazırlanıyordu sanki. ”Bu Başbakan’a 30 Mart’ı göstermeyeceğim” sesi emniyetin koridorlarını çınlatıyordu. Gözü kara savcının, ”Bir gün onun bileğine kelepçe takacağım” dediği kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Gözaltındakilere ise ”Biz bu parayı alıyorduk. Başbakan’a kadar gidiyordu de seni bırakalım” diye baskı yapılıyordu. 

Operasyondan 1 gün önce yani 16 Aralık günü ise Zekeriya Öz, kendisine yakın muhabirleri makamına çağırıyor, bir flash disk içinde bir gün sonra yapılacak olan operasyona ilişkin bilgileri veriyordu. Zekeriya Öz o sırada farkettiği Anadolu Ajansı muhabirini ise hemen oradan uzaklaştırdı.

Operasyonu amirlerinden gizlediği ve birbirine benzemezleri birleştirdiği için dosya 18 Aralık günü İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı’dan alındı. Bu arada gözaltına alınanların ifadesi de henüz tamamlanmamıştı. Gözaltındakilerin ifadesi 19 Aralık günü alındı ama 309 sayfalık polis fezlekesi 1 gün önceden hazırdı.

Soruşturmayı yeni üstlenen ekibi bir sorun bekliyordu. Yakup Saygılı ve yardımcıları ifadeleri almadan, insanların kendisini nasıl savunacağını beklemeden hazırladıkları fezlekeyi imzalamalarını istiyorlardı. Soruşturmaya yeni atananlar önceden hazırlanan fezlekeyi imzalamayınca Savcı Zekeriya Öz ve Celal Kara’ya haber uçuruluyordu. Hatırladınız mı? Hani bir gece yarısı Zekeriya Öz kameraların kendisini görebileceği bir şekilde emniyete gelip, volta attıktan sonra içeriye girmişti ya, işte o zaman daha önceden hazırlanan fezlekeyi imzalamaları için polislere baskı yapıyordu. Polisler direndi, Zekeriya Öz’ün baskısı bir tutanak olarak düzenlenip kayıtlara geçildi. Bu aslında daha önceden hazırlanan bir polis fezlekesi değil, tam anlamıyla hazırlanmış kumpasın bir belgesiydi. Siz insanlar ifade vermeden, kendisini savunmadan, neyle suçlandıklarını dahi bilmeden nasıl fezleke hazırlarsanız.

Paralel kumpas kurarsanız hazırlarsınız.

İşte 19 Aralık tarihinde Bugün ve Zaman Gazetesi’nin birinci sayfalarında yayınlanan fezlekeler bu fezlekeydi.

Bir de 25 Aralık operasyonu vardı.

Hani Savcı Muammer Akkaş’ın Çağlayan Adliyesi’nin önünde bildiri dağıttığı, HSYK’nın ise hükümete yargı muhtırası verdiği operasyon.

Savcının bir daire çizip, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı örgüt lideri olarak tam işin göbeğine yerleştirdiği operasyondan söz ediyorum.

 “Dönemin Başbakanı” ifadesinin kayıtlara geçtiği operasyondan.

“Para konuları ile ilgili talimatı örgüt lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği ve konuyu bizzat Binali Yıldırım’ın takip ettiği anlaşılmıştır.”

”Dönemin Başbakanı” ifadesinin polis fezlekesine geçtiği darbe girişiminden söz ediyorum. Dönemin Başbakanı kime denilir? Darbeyle devrilen Başbakan’a...

O gün polis fezlekelerine geçen, ”Örgüt lideri” ifadelerini tekrar etmeyeceğim.

Birkaç örnekle yetinmek istiyorum.

25 Aralık operasyonunu yürüten polisler bilgisayar kayıtlarına, ”Kabineyi toplayacağız burada” diye yazmışlardı. 

25 Aralık’la ilgili daha önceden hazırlandığı tespit edilen fezlekede ise işadamları Hayrettin Özaltın ile Mehmet Cengiz’in konuşma tapelerinin bir bölümünü verdikten sonra, ”Talimatı örgüt lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği anlaşılmaktadır”  deniliyordu.

 İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, 17 Aralık’ta olduğu gibi 25 Aralık’ı da televizyondan öğrenmişti.

Bugün sözü İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya bırakmak istiyorum.

-Cumhuriyet savcıları önemli olayları kamuoyunu bilgilendiren medyada yer alacak olayları derhal en kısa sürede gerekirse telefon ile başsavcı vekiline bildirir. Bu sayede başsavcı bilgilenir. Böyle olmazsa kaos olur. Bırakalım telefonla bildirmeyi iki yıldır haber vermeden götürülen soruşturmalar var.

- Salı günü kendisi ile konuştuk. Böyle bir dosyadan bahsetti. Vekilinin haberi yoktu. Bir kısmı İzmir’den bir kısmı başka yerlerden. Bizim yetkimiz yok. Cebir ve şiddet yok ise TMK o suçlara bakmaz.

-Dedim ki, yarın bana bilgi verin. Kapsamlı olsun, eksik olmasın. Anlaştık, ‘yarın detaylı bilgi veririz’ dediler. Ama sabah geldik ki, olay medyada. Dün akşama kadar bu olay medyadaydı.

-Bir savcı yarın bilgi vereceğim deyip, aynı akşam tüm basına bilgileri sızdırır mı? Durum bundan ibarettir.

-Gizlice emniyete ve medyaya intikal ettiriliyor. Medyanın gücüyle savcı çalışabilir mi? Bu şekilde medyaya aktarmak suç değil mi?

Olan ne? Erdoğan’ı "Dönemin Başbakanı” yapamayan” dönemin savcıları” yaptıkları hukuksuzlukların hesabını veriyorlar.

HSYK kararı açıklandıktan sonra Zekeriya Öz, Üstad Necip Fazıl’dan,

“Bir nar ağacı var bir de darağacı

Namerde nar düştü yiğide darağacı” dizelerini geçti.

Peki o zaman gözaltına aldığın Ali Ağaoğlu’nun parasıyla Dubai’ye gitmek ne ağacı anlamına geliyor?

O da Dubai’de tatil ağacı mı oluyor?

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER