Evvela, doğru tanımlayalım: O, bir papaz değil, CIA ajanıdır! Papazlığı yahut “din adamlığı” sadece bir maskeden ibarettir. Locaefendi’nin “ilk yabancı teknik direktörü” Graham Fuller, 1964 yılından itibaren Türkiye’de hangi sıfatla bulunmuşsa Andrew Craig Brunson da 15 Temmuz’daki darbe kalkışması sırasında aynı konumdaydı: CIA’in Türkiye’deki istasyon şefi!

CIA, 15 Temmuz’da sahadaydı. Ajanları Brunson da işin içindeydi. Trump bile seçim kampanyası sırasında twitter’da “15 Temmuz’da, 13 CIA ajanı Türkiye’deki darbeye yardım etti” diye yazmadı mı? Yazdı. Kapı gibi itiraftır! Ha, ardından CIA’in uyarısıyla sildi!

*

Ajan Brunson’ın FETÖ ve PKK ile ilişkileri belgelendi…

İşte bu derin bağlantıların her tarafı kanıt dolu: Zaten, Washington’ın korkusu da buradan kaynaklanıyor!

Pişkin Trump, ta ne zamandır Erdoğan’dan -yana yakıla, ısrarla- “rahip” kamuflajlı ajanını istiyor.

Görüyorsunuz, nasıl da “takıntı” yaptılar, acayip üzerine düştüler, meselenin: Demek ki, hayli fena durumdadırlar ve açıkları büyüktür!

Küstahça laflarla, “yaptırım” tehditleriyle işi “iyi bildikleri zorbalığa vurup” CIA ajanını kurtarmak için yükleniyorlar.

*

18 Temmuz günü, mahkeme -rahip kılıklı elemanlarını tahliye etmeyince; Trump, bu kararı twitter’da “yüz karası” olarak nitelemişti…

Sadece birkaç gün sonra; bu defa mahkemeden Brunson için “ev hapsi” kararı çıktı! Nasıl oldu da; karar tashih edilip, böylesine değişti? Kritik husus, tam buradadır…

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminde yer almış CIA ajanı hakkında alınan işbu ikinci karar, fevkalade yanlış olmuştur!

*

Ev hapsi kararını “yetersiz” bulan ve Brunson’ın “serbest bırakılmasını” isteyen Beyaz Saray -Trump’tan Pence’e kadar- peş peşe tehditler savuruyor: Hadlerini ziyadesiyle aştılar…

Ankara ise gerekli karşılıkları veriyor: Yine de yetmez…

Bu tehditlere asla boyun eğilmemelidir. Dahası, Trump ve adamlarının küstahça tehditlerinin hesabı; evvela, özelde Brunson’ın genelde de ABD’nin/CIA’in 15 Temmuz darbe girişimiyle kesin bağlantılarının “masaya getirilmesi” suretiyle sorulmalıdır.

Unutmayalım: Kozlar, Ankara’nın elindedir. Zorda olan, müşkül durumdaki “yakayı ele vermiş” Washington’dır!

“Yüz karası” vaziyet mi; piyonu FETÖ’nün eliyle darbeye girişmek ve dahi Türkiye’yi işgale kalkışmaktır!

*

Mütemadiyen “müttefikimiz” dediğiniz Türkiye’de darbe yapıp, seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı ve AK Parti Hükümeti’ni devirmeye çalışacaksınız; İncirlik Üssü’nde darbeye yardım ve yataklık ettiğiniz kanıtlanacak; “işgal planınız ve devamında yüz sekiz bin kişiyi infaz etme” hazırlığınız açığa çıkacak…

CIA ajanlarınızın ve dahi “Türkiye’deki istasyon şefinizin” darbe girişiminin içinde olduğu belgelenecek…

Yıllardır beslediğiniz terörist başı ve darbe girişiminin bir numarası “Gizli Kardinal” Fetullah’ı iade etmeye yanaşmayıp, ısrarla koruyacaksınız…

Bütün bunların hesabını vermek yerine; bir de üste çıkıp “Rahibimizi serbest bırakın!” diye baskı yapacaksınız; zerrece utanmadan hesap sormaya kalkışacaksınız; kahpece tehditler savurarak netice almaya yelteneceksiniz!

-Oh ne ala, muallâ! “Hem suçlular; hem de güçlüler!”

ABD’nin HUKUK’tan anladığı, sadece kendi çıkarlarının korunmasıdır! Yani, bu örnek olayda tüm hücreleriyle batağa saplanmış ajanlarının kurtarılmasıdır.

Pişkinlik, utanmazlık, ahlaksızlık, sahtecilik, düzenbazlık, zorbalık, haydutluk, kahpelik, zalimlik, kan içicilik, tedhişçilik ve darbecilik; Amerikan Devleti’nin hayat tarzıdır!

Bağımsız Müslüman Türkiye’ye mütemadiyen saldıranlar bunlardır!

-İşte bu ABD, azılı düşmanımızdır…

Hiç kimse, bu ayan beyan gerçeğin üzerini örtmesin…

İktidardaki veya muhalefetteki hiçbir siyasetçi, “ABD ile dostluktan, stratejik ortaklıktan, müttefiklikten” falan zinhar bahsetmesin!

Finali bir bulmaca ile yapalım: 15 Temmuz’dan kısa bir süre evvel Brunson ile bir araya gelen muhalefetteki siyasetçi kimdir, sahi?

yazının kaynağı