SİYASET

Serdar Arseven : Çavuşoğlu ve Tillerson… Kim, ne demek istedi?..

Tarih
18 Şubat 2018
İzlenme
1535 Kişi
 “İlişkileri normalleştirme konusunda mutabakatavardık!”

ABD’li mevkidaşı Tillerson’la kameralar karşısına geçen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “mutabakat”sözüne şaşırmak üzereydim ki…

Daha doğrusu” kaydıyla ‘düzeltme’ yaptı Sayın Bakan:

(Mutabakata değil de) “Bir anlayışa vardık daha doğrusu.”

Basın toplantısındaBizim Bakan ile “öteki”nin sözlerine, özellikle de ‘hâl ve hareketlerine’ dikkat kesildim…

Sayın Erdoğan’ın riyasetinde gerçekleştirilen görüşmede, ABD biraz olsun esnedi mi?

Dışişleri Bakanımızın ifade ettiği “somut adım”ın kapsamına girebilecek bir gelişme kaydedilebildi mi?..

Ortak basın toplantısını izleyenlerin karşısına,

“bunun olmadığı” yönündeki duyumları destekleyen bir tablo çıktı.

Bizim Bakan’ın sözleri, hâl ve hareketleri, yüz ifadesine yansıyan “sıkıntısı”; bende, bir an bile eksilmeyen “iyi geçmemiş” hissini uyandırdı.

Gergin yüz ifadesiyle kameralar karşısına geçen Sayın Çavuşoğlu, her iki ülkenin ilişkilerinin önemini vurguladıktan sonra, sözü hemen “Kore Savaşı”na getirince…

“Memnuniyetsizlik” havasını hemen aldım…

Rahmetli BabamTurgut Arseven, bir “Kore Gazisi”ydi….

Kendisinden miras bir madalya var kitaplığımda…

 

Üzerine “BÜYÜK HARFLERLE” şunlar yazılmış:

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANLAŞMASI PRENSİPLERİNİN MÜDAFAASI UĞRUNDA YAPILAN HİZMET İÇİN”

Rahmetli Babam, bu madalyadan fazla bahsetmezdi…

“Gittik, geldik işte, Türkiye’nin güvenlik ihtiyacının karşılanması için böyle bir ‘fedakârlıkta’ bulunmak gerekiyordu. Biz de seçilenler arasında yer aldık. İşte, Mavi-Beyaz bezli BM Madalyası!” derdi.

Evet…

“Hizmet”inde bulunduğumuz BM, “Beşli Çete”nin emrinde…

Dünyanın “beşten büyük” olabilmesi için uğraşıyoruz ama, dünya “beşten” çok daha “küçük”!..

Bizi “Kore Madalyaları” ile “taltif” eden BM’nin gözündemilyonlarca Müslüman, bir “Amerikan Papazı”kadar kıymet ifade etmiyor!..

Sayın Çavuşoğlu, ortak basın toplantısının başında “Kore”vurgusu yapınca…

Hemen…

“Biz ittifakımıza bağlılığımızı kanımızla ortaya koyduk ama siz, bizi her vakit sırtımızdan vurdunuz ve vurmaktasınız!” -örtük- mesajını aldım.

Sonrası da böyle gelişti aslında…

Sayın Bakanımız, hem “ana” konuşmasında, hem de soru cevap faslında döne döne, “ABD’nin bize her defasında nice sözler verdiğini ancak bu sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini” vurguladı.

Bırakın ABD gibi bir “süper güç”ün Dışişleri Bakanı’nı, küçük bir ülkenin temsilcisinin bile “cevap vermeden”geçemeyeceği kadar ağır imalardabulundu.

ABD’ye güvenmek için hiçbir sebep kalmadığını, “ev sahipliği raconu”nu incitmeden dile getirdi.

“Misafir” ise, verecek cevabı olmadığından mıdır nedendir, hiç oralı olmadı.

İlgisiz, alâkasız görünmeye çalıştı.

“Biz diyeceğimizi dedik arkadaş, tekrar tekrar geriye dönmek mânâsız!” havalarındaydı sanki.

Bizim Bakan da öyleydi; “Ne yapalım, işimize bakar, ilerlemeye devam ederiz!”görüntüsü hakimdi...

“Oyalama taktikleriniz, askeri harekâtımızın ilerleyişini etkilemez!” makamında mesajlar verdi.

--------------------

 

Tillerson ve Güneydeki Küçük Ülke!

PKK terör örgütüne orta çapta bir “ordu”nuntemel ihtiyaçlarını karşılayabilecekmiktarda silah göndererek ve dahi “bütçesinden” kaynak tahsis ederek, “Devlet”muamelesi yapan ABD-İsrail’in bu kirli tavırlarından vazgeçmeyeceğini…

Döne döne, “DEAŞ’la mücadelenin önemine” vurgu yaptığı bölümlerde “ima” ettiTillerson.

Türkiye, sanki “DEAŞ’lamücadele önemsiz!”diyor…

DEAŞ’la mücadele eden tek ülke Türkiye.

“Efsane” haline getirilen DEAŞ’ın nasıl bir “kestane”olduğunu etkin operasyonlarıyla ispatlayan ve böylece“koca balonu” patlatan tek ülke Türkiye.

Sayın Cumhurbaşkanı, yeri geldikçe,  “DEAŞ’la mücadelenin ABD ve diğerleri için bir bahane olduğunu”vurguluyor ya…

PKK, YPG, DEAŞ, FETÖ…

Hepsi,  “Güneydeki Küçük Ülke”ninaraçları…

ABD kararını vermiş…

Daha doğrusu ABD’yi yöneten Siyonizm kararını vermiş; Irak, Suriye (Ve mümkünse Türkiye) bölünecek!..

Hemen Güneydoğu’muza…

Siyaseti, bürokrasisi, üniversitesi, sivil toplumu, medyası“Siyonistler” tarafından “yönetilen” bir büyük “uydu devlet”kurulacak!..

Tam da bu noktada…

Başbakan Binali Yıldırım’ın“Fırat’ın Doğusu için de gerekeni yaparız!” sözü geldi aklımıza…

Bir irade beyanı.

Fırat’ın ne Batısında ne de Doğusunda bir “oldu bittiye” izin veririz!..

Bunu nasıl yaparız?..

Yani…

İkinci İsrail’in kurulmasını nasıl engelleriz?..

Kolay değil…

Sayın Çavuşoğlu ile “misafir”inin ortak basın toplantısından medyamıza“Münbiç(ya da Menbiç) Mutabakatı”kıvamında bir şeyler yansıdı ama…

Böyle bir durum yok tabii…

Mart’ın ilk yarısında başlayacağı söylenen“komisyon toplantıları”nda bir şeyler görüşülecek…

Misafir Tillerson, “Münbiç'i müttefik kuvvetlerimizin kontrolünde istiyoruz!" demekle çok  şey demiş oldu  aslında.

Canımızı yakan örgütün farklı isimlerdeki uzantılarını terör örgütü olarak görmüyor ki ABD.

“Müttefik” olarak görüyor!..

O da müttefik, biz de müttefik;  olacak iş midir bu?!..

Türkiye ve YPG’yi aynı kaba yerleştirmekten bahsediyor ABD Bakanı, akla ziyan!..

Bu durumda, Sayın Çavuşoğlu’nun “Sonuç odaklı çalışacağız!” sözünün ABD tarafındaki karşılığı nedir?..

Tillerson, bu yöndeki sorular karşısında döne döne“DEAŞ’lamücadele”yegeldi

Yani…

“Sizin terör örgütü dediğiniz bizim için müttefiktir!.. Onunla birlikte çalışmaya devam edeceğiz, ona silah vermeye, para vermeye devam edeceğiz!” mesajını verdi“ince”den inceye…

Görülüyor ki, Münbiç meselesinin çözümü çok zor ve Münbiç ise aslında işin “başlangıç” noktası.

Başbakan Binali Yıldırım’ın “gereğinin yapılacağını”vurguyla işaret ettiği “Fırat’ın Doğusu” ne olacak?..

Türkiye, kendisini “bölünme noktasına” getirmesi kaçınılmaz bir “oldu bitti”yi…

Sınırlarımızın dibinde, “İkinci İsrail”in kurulmasını nasıl engelleyecek?..

Sayın Cumhurbaşkanı’nın son yıllardaki “uyarılarını”hatırlayınız lütfen..

Mesela,  “Kaybedersek İkinci Sevr ile karşı karşıya kalırız!” cümlesi bir şeyler anlatmıyor mu?

“Bıçak sırtındayız!”,  “Bıçak kemiğe dayandı!”,  “Bekâ mücadelesi veriyoruz!”

Birileri, gözlerini “Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı”bürümüş birileri, ısrarla “Oy için darbe girişimi, oy için savaş!” iftiralarını savuradursun…

Türkiye hiç şüphe yok ki “Varlığını Sürdürebilme Mücadelesi” veriyor.

Kimse kendisini aldatmasın; dünya üzerinde “müttefik”diyebileceğimiz “anlamlı” bir devlet yok!..

Tek başınayız!..

Sayın Çavuşoğlu’nun “Ne yapalım yani, ülkemizi korumayalım mı? Hava Savunma sistemini sizden almak istiyoruz vermiyorsunuz, biz de mecburen kim veriyorsa oradan alıyoruz!” çerçeveli “şikayetleri”

Ve bu şikayetler karşısındaki “Tillerson İlgisizliği” de…

Türkiye’nin güvenliğinin “müttefik” dediklerimizi hiç alâkadar etmediğini…

 Hatta…

“İkinci Suriye” haline gelmemizden büyük memnuniyet duyacaklarını gösteriyor!..

Rusya-İran Hattı’ndan gelen desteğin “ne kadar ve ne zamana kadar güvenilir” olduğu da fevkalade tartışmalı üstelik.

İngiltere-Suudi Arabistan Hattı dışarıda ve içeride “son derece” faal…

Yunanistan’ın kıpırdanması dikkat çekici…

Doğu Akdeniz’de İsrail-Rum “Doğalgaz Çalışması” bir yandan!..

Hollanda sinyali verdi;

(Sözde) Soykırım İddiaları üzerimize üzerimize gelecek…

ABD’deki “Atilla Davası” yeniden gündeme yerleşecek.

Önümüzdeki süreçte, “DEAŞ üzerinden” yeni tezgâhlar da kurulabilir, yeni “tiyatrolar” sergilenebilir…

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bekir Bozdağ’ın bu yöndeki uyarılarına dikkat!..

Bu yıl ekonomimiz açısından da zorlu geçmeye aday; “esnaf gruplarını” kışkırtma hazırlıkları ihmal edilmemeli!..

“Medya”ya dikkat; özellikle de “sosyal medya”da“mezhep üzerinden” kışkırtma çabaları artıyor!..

x

Bu “ağır”tablonun ortasında…

El uzattığımız milyonlarca mazlumun dualarından aldığımız güçle…

Eğitim -kültür alanlarındaki bunca ihmale rağmen şuurunu muhafaza edebilen Büyük Millet’in ve O Büyük Millet’in Büyük Lideri’nin dik duruşuyla “sürdürüyoruz”mücadelemizi…

Çok daha çetin, çok daha yaman bir sürece giriyoruz…

ABD-İsrail’in gözü dönmüşlüğü“dağın fare doğurmayacağını”, önümüzdeki süreçte çok daha fazla dirayetli olmamız gerektiğini gösteriyor…

Yüce Allah (CC),Milletimiz’in yardımcısı olsun.

Ha bu arada, unutmadan:

Bizden birileri de, “düşmanın ağzına sakız” vermekten vazgeçsin!..

Bu son cümleyi -isim isim- “açmak” isterdim ama…

Yerim bitti!..

Milat
18 Şubat 2018

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER