SİYASET

Salih Tuna : Bu kaşarlar bizi niye öpüyor abi?

Tarih
28 Ekim 2015
İzlenme
3262 Kişi

28 Ekim 2015

Dünkü doğruların, bugünkü yanlışlarının mazereti veya bahanesi veya gerekçesi olamaz.
Her şeyden evvel belirleyici olan dünkü halin değil bugünkü halindir.

Ama ben dün paralele karşıyken sen birlikteydin” deyip de bu gün (üstelik paralel yapı apaçık karaya vurduğu halde) kolkola girmenin oportünistliğin dışında bir izahı olabilir mi?

Demek ki sen dün de üzerinde bulunduğun “doğrularında” samimi değildin. Hiç samimi olsaydın, “doğrularından” vazgeçer miydin?
Dün “F Tipi” diyerek karşı çıktığına bugün neden saplanıp kalıyorsun? Bu mudur senin övündüğün basiret, gurur duyduğun öngörü?

Bir de mahcup olacağına hava atıyorsun. Neymiş, dün karşı çıkmışsın, iyi de bugün “emir eri” yazılmışsın, ona ne diyeceğiz?
İnsan yanlış yapabilir, gayet insanidir bu. Yanlış yapar ve bedel öder. Erdem yanlıştan dönmek, yanlışta ısrar etmemektir.
AK Parti'nin vazgeçtiği yanlışa sarılmak “muhaliflik” değil, olsa olsa şarlatanlıktır.
***
Ergenekon ve Balyoz davasına dün karşı çıkıp bugün devletin kılcal damarlarına kadar yerleştiği deşifre olan “kumpasçıları” arkalamak da muhaliflik değildir.

Bu olsa olsa “mevzi kazanmak uğruna” her doğruyu araçsallaştıran kafanın dışa vurmasıdır.
Değilse…
Derinlerdeki gizli ittifakın ifadesidir.
Değilse…
Bir dönem karşıt güç rolü oynayan kolların aynı düğmeye bağlı olarak çalıştığının resmidir.
Başka da bir şey değildir.
Unutma dostum, dün darbe karşıtı olman, hatta darbelerin mağduru olman bugün çekinik ifadelerle darbe davetkarı olmandaki ayıbı örtmez.
***
Bir darbe bekliyorlar, ayan beyan ortada, bunu artık tartışmayız. Tuhaf olan daha dün darbelere karşı “ıslak imza” falan diyerek teyakkuza geçen ve “darbeci” diye hasta yatağındaki bilim kadınını derdest edenler, bugün darbe isteyenlerin önde gidenleri haline geldi.

O kadar ki, “Demokrasi darbeyle de gelir” veya “Her şey hukuktan ibaret değildir” diyen darbesevici Ertuğrul Özkök çizgisine savruldular.

Dün, “yüzde 99,9 oy alsanız da iktidar olamazsınız” diyen eski bir rektörün Ergenekon davası marifetiyle içeri tıkılmasına alkış tutanlar, bugün onunla aynı telden çalar oldu.
Mesela, içlerinden biri gündüz gözüyle, “AK Parti yüzde 40'ı geçerse, demokrasi dışında mücadele edilmelidir” diyebildi.
***
Hepsini anladık da, Sayın Erdoğan'ın dermeyan ettiği üzre, Aydın Doğan'ın iş takipçisi köşe yazarına ne oluyor?
Söylemeye dilim varmıyor ama, evet bir iç savaş endişem var” ne demek?
İç savaşı kimler çıkartacak muhterem?
İç savaşı Cizre'den başlattık” diyenler mi yahut “İç savaşı tartışabiliriz” diyen HDP'nin genel başkanının dahil olduğu sosyal çevre mi?
Şayet “endişen” buysa, arşiv ortada….
Çözüm sürecine” mırın kırın eden, “akil adamlar” sahaya indiğinde huzursuzluğu artan kimdi?
O değil de, ben bu yetmişlik adamların “endişesine” hastayım.
Diğer bir muhterem de, “27 Mayıs tipi darbe olabilir” diyerek endişe ambalajlı darbe siparişi vermişti.
Ne darbe endişesi yahu!
Aynı muhterem, 2008'de, “Türk Ordusu ve burjuvazisi omurgası olan kurumlardır. Laikliği korur. Bu ülkeye Ayetullahlar filan gelemez…” demişti.
***
Açıktan açığa darbe istemek yerine, günün şartlarına uygun gördükleri “iç savaş” tehdidi üzerinden siyaseti dizayn etmek istiyorlar.
Zaten iç savaş çıkarsa, yani çoluk çocuğuna kadar maazallah millet birbirinin gırtlağına çökerse şartlar haliyle “darbeye” elvermiş olacak.

Kardeşlerim, kim ki, “iç savaş” endişesinden dem vuruyor “darbe” yollarına taş döşüyor demektir.

Bir AK Partili çıkıp, “tek başımıza iktidar olamazsak iç savaş çıkar” dese, mavi gökyüzünü ona dar edecek olan bu yazarçizer takımı, “AK Parti tek başına iktidar olursa iç savaş çıkar” diyebiliyor!

Bunu da “iç savaş endişesi” diye pazarlayabiliyor!
Barış sürecinde” kendini dağlara vuran, dağdaki PKK'lıya, “neden silah bırakıyorsunuz, ağrınıza gitmiyor mu silah bırakmak” diyenlerin “iç savaş” endişesinden ne çıkar?

Yeryüzündeki hiçbir okuryazar takımı kendini bu kadar düşürmemiştir.
Neden acaba?
Kusura bakma ama biraz da senin yüzünden kardeşim. Tamam insanoğlu nisyan ile maluldür, ama, sen de felaket unutuyorsun.
Bir de sizin yüzünüzden gençler!
Size oynuyor bu okuryazar takımı, sizin aklınıza çalışıyor.
Genç dediğin, karşı çıkacak, isyan edecek, putları yıkacak, hepsinin üstüne de sorgulayacak.

Tamam, Erdoğan'a karşı çıkmak moda, çık sen de, bir şey demiyorum ama, hele bir sorgula.
Neden yeryüzünün bütün müstekbirleriyle birlikte, neden Irkçı Siyonist networkle eşzamanlı, neden mülâanecilerle omuz omuza, neden bilumum vesayetçilerle, neden İstanbul sermayesiyle, neden Aydın Doğan'larla, neden Kürt ve Türk ırkçılarıyla gayet senkronize
biçimde karşı çıkıyorsun!

Irkçılık, demişti Üstad, köpeklerin kuyruk altlarını koklayarak birbirlerini tanımasına benzer.
Hiçbir düşünce koklanarak fehmedilemez. Taklit etmeyeceksiniz gençler, soracak, sorgulayacaksınız, hem de dibine kadar.

Şunu mesela:
Bu Ertuğrul Özkök'ler, bu Hasan Cemal'ler, bu Taha Akyol'lar, bu “ekmeğimize göz koyanların sözcüleri” ve bu mülâaneciler neden Gezi'de olduğu gibi “Y kuşağı” falan diyerek bizi öpmeye başladı.

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER