GÜNCEL

Nihal Bengisu Karaca : Doğrudan demokrasi(!)

Tarih
05 Nisan 2015
İzlenme
1157 Kişi

5 Nisan 2015

SON iki gün içinde neler gördük? Selim Kiraz’ı katledenlere “terörist” diyemeyeceklerini söyleyenleri mi dersiniz, cinayeti yalandan kınayan ve fakat iktidar partisine duydukları nefreti “devletin kafasına dayanmış silah” görüntüsünü çoğaltarak kusanları mı? Savcının rehin alınması ile ölümü arasındaki illiyet bağını yok sayıp devleti aslında sahip olmadığı seçenekler üzerinden suçlayan, zanlı hale getirenleri mi? Ki aralarında anamuhalefet partisi lideri de var.

Birilerinin aklı Taksim isyanı sırasında bir profesörün ifade ettiği şeye yatmış görünüyor. Ne demişti o profesör? “Sandıktan doğru sonuçlar çıkmıyorsa, demokrasi doğrudan eylemlerle ilerler.”

Maalesef tablo şu: Bu ülkenin akıl-fikir, yol yordam göstermesi gereken adamları, sandıktan çıkan sonuçları doğru bulmadığı için, sandıktan çıkan iradeyi boğacak her türlü nefret suçunu, yakmalı yıkmalı eylemi onaylamakla yetinmiyor, aynı zamanda “demokrasiye giden yol” olarak da görüyor. Bu oldukça sağlıksız bir haletiruhiye, oldukça ciddi bir sorun ve yönetilebildiğini de iddia edemeyiz.

Bu sorun bazen sahiden ideolojik, bazen ideoloji kılıfına bürünmüş bir alt sınıf öfkesinden ya da ideoloji libası giymiş üst sınıf ve/veya aydın kibrinden neşet ediyor.

Bu sorun bazen sahiden “bu ülke”ye özgü hoyratlıkların derinleştirdiği mezhebi kırılganlıklardan; bazen de mezhebi kırgınlık maskesi takmış bir tür faşizmden, İslamofobi’den kaynaklanıyor.

Sekülerist Türkiye özlemini bir dayatma haline getirip, beklentisi yerine gelmediği zaman hızla İslamofobi’ye savrulan cephenin motivasyonları çeşitli ama kilitlendikleri nokta aynı: Yıkım.

Kendisine liberal diyeni bile, Batı modernitesiyle “sol” üzerinden bağ kurmuş olduğu için devrimci şiddet romantizmine eğilimli. Kaos sonrası için hiçbir planları yok. Eskisi gibi olsun yeter.

Hiper seküler olmayan, ortalama muhafazakâr ve şimdi iktidarın hizmetlerinden de pekâlâ memnun çoğunlukla hiçbir zaman iç içe olmamışlardı; hatta kopuk ve özdeşlik kuramıyor olmaktan haz almışlar, din bilgilerinin az olmasıyla övünecek kadar yalıtılmış, hadi itiraf edelim marjinal bir yaşam formu olarak var olmuşlardı. Ama “üstündüler”.

Aydın, halk tarafından anlaşılamayacak kadar derin olduğu için üstündü; laik Kemalist, dindarlara “gerici” olarak bakabildiği oranda üstündü(!).

Devrimci, koyun gibi güdüldüğünü düşündüğü kişilere karşı sistemin kölesi olmayı reddettiği ve alayına isyan ettiği için üstündü(!).

Liberalim diyeni aynı zamanda eli para da gördüğü ve iyi şaraplar içip iyi ülkelerde yemek yiyebildiği için üstündü(!).

Topluma benzeyemedikleri cihet sayısı kadar üstünlük kalemi vardı vesselam. Derken bir hareket çıktı ve bütün bu “üstünzede” kompozisyonuna “Sahiden çok üstünsünüz, ama hedefi, meselesi, hikâyesi olan biziz ve biz sizden daha kalabalığız” dedi.

O gün bugündür, imtiyazlarını biraz yitirip kalabalıklarla eşit olmayı hazmedemeyenlerin, hatta yıllarca savunduğu şeyleri iş pratiğe geldiğinde katlanılamaz bulan eski egemenlerin yıkılmış egolarıyla baş etmeye çalışıyor Türkiye. Bu ego bu denli yıkılmayabilirdi, incitilmeyebilirdi, “üstün”ün sabır eşiğinin düşük olacağı tahmin edilebilirdi, doğru. Muhalefetlerini, yasa tekliflerini, kalemlerini, mesajlarını, eylemlerini, itirazlarını etnik ve mezhebi aidiyetlerin gözüne “çoğunluk” şeytanlaştırması yapmak için sokmasalardı, “sandık alerjisi” zerketmek için kullanmasalardı, sahiden ezilmiş grupları kendilerine benzetip askerleri haline getirmeselerdi bugün daha farklı bir yerde olabilirdik .

Bölgesel değişimlere, bölgenin değişen ittifak hatlarının yarattığı gerilime, teberrüz eden yeni ittifakların tetiklediği korkular ve öfkeye daha dirençli olabilirdik. Silahlı terör örgütlerinin ve terörize eden silahsız çetelerin bu kırılganlığı global aktörlere ve belki yerel güç odaklarına müdahale zemini oluşturmak için kullanmasına kapı aralamayabilirdik.

Vakit hâlâ geç değil.

Unutmamalıyız. Milletler millet olmayı sadece kendi çabalarıyla başarırlar; yapamazlarsa devletle beraber ülkeleri de dağılır gider.

Habertürk

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER