24 Haziran seçimine giderken Saadet Partisi “Kürt Meselesi” isimli 11 sayfalık bir rapor yayınladı. Rapor yerine broşür demek daha doğru olur.

Artık açık açık Ortadoğu’da Amerika Birleşik Devletleri’nin, Avrupa Birliği ülkelerinin kullanışlı bir aracı ve tetikçisi haline gelmiş terör örgütü “PKK” ifadesine yer vermeden böyle bir rapor yazabilmek ayrı bir başarı.

Raporda “Roboski katliamı” ifadesini kullanıp, terör örgütü PKK/YPG’nin Türkiye’nin Başkenti Ankara’nın merkezinde gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısından, yine PKK’nın Diyarbakır’ın Sur ilçesi Dürümlü mezrasında 15 ton bombayla 13 sivili cansız bedenleri bulanmayacak derecede katletmesinden söz etmemek de ayrıca büyük başarı.

Anlıyorum! Seçim dönemi.

PKK’nın vesayeti

Terör örgütü PKK’nın adı raporda bir kez geçmediği gibi PKK’nın bölgedeki etkisi de neredeyse göz ardı edilmiş. 7 Haziran seçimlerinde HDP yüzde 13.02 oy alınca, Selahattin Demirtaş, “Bize inanarak hangi gerekçeyle bize oy vermiş olursa olsunlar, hiç kimseyi mahcup etmeyeceğiz. Bize emaneten oy vererek HDP’nin demokratik siyasetin önünü açmak isteyenleri de mahcup etmeyeceğiz” demişti. PKK elebaşlarından Mustafa Karasu anında açıklama yaparak, “Şunu da söyleyelim emanet oylar falan yoktur. HDP'liler de bunu yanlış değerlendiriyor.” diye eleştirmişti. Demirtaş da buna uyarak, “HDP barajı emanet oylarla geçti demedim” demek zorunda kalmıştı.

1 Kasım seçimlerinde HDP’nin oyları yüzde 10.8’e düştüğünde faturayı terör örgütü PKK’nın tutumuna kesenlere cevap yine PKK elebaşlarından Cemal Bayık’tan gelmişti. Bayık, “PKK olmasa HDP yüzde 5 bile oy alamaz” demişti.

Heyecan yaratmamış

Dolayısıyla “Kürt meselesi” isimli rapor hazırlarken PKK’nın kendini konumlandırdığı nokta, PKK'nın ABD gibi ülkelerin maşası olduğu gerçeğini ayrıca bununla mücadele stratejisinin de ortaya konması lazım.