TARİH

Murat Bardakçı : Bu da Sultan Abdülhamid’in hanımının mektubu

Tarih
20 Şubat 2019
İzlenme
2285 Kişi

Geçen gün, Sultan Abdülhamid’in İstanbul’da çıkan 31 Mart Hadisesi’ni bastıran Hareket Ordusu’nun kumandanı Mahmud Şevket Paşa’ya Selânik’teki sürgün günlerinde gönderdiği bir dilekçeyi yayınladım…

Sultan Abdülhamid, İstanbul Büyükşehir Kütüphanesi’nin yeni satın aldığı bir evrak kolleksiyonunda bulunan 5 Temmuz 1909 tarihli dilekçesinde kendisine de tahttan indirilen ağabeyi Beşinci Murad ile ailesine gösterdiği ihtimamın gösterilmesini beklediğini söylüyor ve bazı taleplerinin yerine getirilmesi hâlinde Alman Bankası’ndaki bütün parasını orduya devredeceğini vaadediyordu. Devrik hükümdar dilekçesinde “İyi ve kötü, fakat iyi niyetle 34 yıl vallahi ve billâhi geceli gündüzlü devlet ve millete hizmet ettim. Şeyhülislâm Efendi vasıtasiyle ettiğim yemine aykırı hal ve harekette bulunmadım. Meşrutiyet aleyhinde nüfuzumu kullanmadım. 31 Mart olayından vallahi bilgim yoktur. İşte buralarını yeminle temin ederim” diyor ve içerisinde bulunduğu vaziyeti de “…Servet ve eşyam zaptedildi. Perişan ve şâyân-ı merhamet (merhamet gerektiren) bir halde kaldım” diye anlatıyordu.

Yayınım hayli ilgi çekti ama bazı çevreler bana demediklerini bırakmadılar. “Sultan Abdülhamid gibi büyük bir insanı zayıf gösteren böyle bir belge nasıl yayınlanır?”dan “Bunu yayınlamaktan maksadın nedir?”e, “Şimdi zamanı mıdır?”dan tutun belgenin “sahte” olduğuna kadar hayli tuhaf ithama maruz kaldım.

Şu kadarını söyleyeyim: Belge yayınına karşı akıl, idrak ve ilim dışı böyle iddialara cevap vermeye lüzum hissetmek bile sadece zaman kaybıdır!

Bugün yine aynı kütüphanenin, yani Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nın satın aldığı evrak kolleksiyonunda bir başka belgeyi yayınlıyorum: Sultan Abdülhamid’in en küçük oğlu Âbid Efendi’nin annesi Naciye Hanım’ın, kocası Abdülhamid’i tahtından indiren Hareket Ordusu’nun kumandanı ve sonranın sadrazamı Mahmud Şevket Paşa’ya 26 Mart 1912’de gönderdiği mektubunu…

Bartınlı bir aileye mensup olan Naciye Hanım, mektubunda kocası Sultan Abdülhamid ile beraberce Selânik’e sürgüne gönderildikleri sırada ellerinden alınan ve içerisinde oğlunun yegâne serveti olan paraların bulunduğu çantanın kendilerine geri verilmesini istiyor, Yıldız Sarayı’ndaki eşyalarının sabık hükümdarın büyük oğlu Şehzade Selim Efendi’ye teslim edilmesi ricasında bulunuyor ve Sultan Abdülhamid’in Maslak Çiftliği’nin küçük oğlu Âbid Efendi’ye verilmesi konusundaki talebini hatırlatıyor…

Bu taleplerin hiçbiri yerine getirilmedi ve Sultan Abdülhamid’in oğlunun istikbali için ayırdığı nakit para ile hisse senetlerinden de bir haber alınamadı!

Mektubun enteresan ama gayet acı olan bir başka tarafı: Naciye Hanım’ın imzasının altında mahkûm mektuplarını hatırlatırcasına “Görülmüştür” kaydı ve Ordu Köşkü Muhafızı Rasim Bey’in imzası var!

Naciye Hanım 1923’te İstanbul’da vefat etti, bir sene sonra bütün Osmanoğulları ile beraber sürgüne gönderilen oğlu Âbid Efendi ise zorluklarla dolu bir hayat yaşadı. Fransa’da iyi bir tahsil görmesine ve Arnavutluk Kralı Zog’un kızkardeşlerinden biri ile evlenmesine rağmen sonraki senelerde büyük sıkıntılar çekti. Fransa’da kapı kapı dolaşıp sabun sattı, sonra Lübnan’a geçti, Suudi Kralı Faysal’ın bağladığı cüz’i bir aylıkla yaşadı ve hayattan 1973’te Beyrut’ta ayrıldı.

Sultan Abdülhamid’in hanımlarından ve küçük oğlu Âbid Efendi’nin annesi olan Naciye Hanım, Mahmud Şevket Paşa’ya gönderdiği mektubunda günümüzün Türkçesi ile şöyle diyor:

“Aşağıdaki konularda muhtelif tarihlerde yaptığım müracaatların tamamı cevapsız kaldığı için durumu yeniden ifadeye teşebbüs ediyorum.

Zevcim sabık hâkan Abdülhamid Han Hazretleri ile beraber Selânik’e geldiğimizde içerisinde gerek benim ve gerek oğlum Âbid Efendi’nin yegâne serveti olan nakit para, hisse senetleri ve daha bazı özel evrakın bulunduğu çanta bana ait dairenin baş kalfası olan ve bugün burada yanımızda bulunan Mâhıenver Kalfa’nın elinden alınmış ve karşılığında o zaman belediye reisi olan Hâzım Bey’in başkanlığındaki komisyon tarafından bugün bende bulunan bir mazbata verilmişti.

Bu çanta ile içerisindekilerin tarafıma aynen iadesini defalarca istirham ettim ama yerine getirilmedi. Mevduatımın güzel şekilde muhafaza edileceğine emin isem de, bunların kendi elimde bulunmasını daha ziyade muvafık bulduğum için tarafıma iadesinin sağlanmasına himmet buyurmanızı rica ederim.

İkinci olarak: Yıldız Sarayı’nda kalan benim ve oğlum Şehzade Âbid Efendi ile yanımda bulunan Dilbeste Kalfa’nın eşyasının nereye teslim olunması lâzım geleceği daha önce padişahın (Abdülhamid’den sonra tahta geçen Sultan Reşad’ın) emri ile sorulmuş, Şehzade Selim Efendi Hazretleri’ne teslimi tarafımızdan cevaben bildirilmiş ve şimdiye kadar hiçbirşeyin verilmediği haber alınmıştır. Dolayısı ile bu eşyanın da biran evvel Selim Efendi’ye teslim edilmesini ve neticenin tarafıma bildirilmesini rica ediyorum.

Üçüncü olarak: Maslak Çiftliği’nin oğluma verilmesi konusunda pederi sabık hâkan hazretleri (Abdülhamid) tarafından seyahatimiz sırasında yapılan talebin neticesine ve çiftliğin devir muamelesinin yerine getirildiğine dair de henüz bir haber gelmemiştir.

İşte, mâruzatım kısaca bunlardan ibarettir. İstirhamlarının biran evvel yerine getirilmesini ve tarafıma bilgi verilmesini gerek kerîm olan zâtınızdan ve gerekse de Meşrutiyet’in adâletinden beklerim efendim.

26 Mart 1912.

Selânik’te Ordu Köşkü’nde sabık hâkan hazretlerinin zevcesi Naciye”.

yazının kaynağı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • As1

    20 Şubat 2019
    6 0
    Yüce Allahim bunlari bu haksizliklari yapanin cehennem atesinden cikarma
  • hursit dilaver

    20 Şubat 2019
    7 0
    bunların ruhunda yağma, talan,nankörlük, şerefsizlik var. demek kan çekiyormuş. koca imparatorluğu hem soydular hem de almanlara ingilizlere peşkeş çektiler. bakmayın,bunlar o getruck bell ya da lavrensle de enseye tokattilar.islam kin ve nefreti bunlara koca osmanlıyı yıktırdı. ama bakın yıkanlar da bunları saygı ile anmıyor ve ermeni katliamcısı diye 100 yıldan beri konuşuyor.GÜN GELİR, SULTANA ZULMEDENLERİN NASIL VE NE HALDE ÖLDÜĞÜ ANLATILIR.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER