POLEMİK

Latif Erdoğan : Kara gündem

Tarih
04 Nisan 2015
İzlenme
3679 Kişi

4 Nisan 2015

Sıradan bir insanın herhangi bir gruba, masonluk da buna dahil, aidiyetinin bir başkası için önemi, sadece o kişiye atfettiği önemle sınırlıdır. Ama o kişi, bir toplumun önderi, lideri, öncüsü ise; hele bu aidiyet, o kişinin savunduğu bütün ilkeleri ters yüz edecek muhtevanın sahibi ise, bu olay artık sıradan bir olay değildir; mutlaka irdelenmesi gereken, mutlaka bütün koordinatlarıyla incelenmesi gereken bir olgudur.

Gülen’e yapılan masonluk isnadından bahsediyorum. Yeni Şafak Gazetesi, bütünü belgeye dayalı olarak Gülen’in karanlık dünyasını deşifre etti, yayınladı. Meğer Gülen, daha 1967’li yıllarda masonluğa kabul edilmiş. 1974 yılında, masonluk yemini etmiş; ve bu yeminini imzalayarak tescillemiş.

Bahsedilen yıllar, bizim gözümüzde, Gülen’in Kestanepazarı’nda, bir tahta kulübede hayatını İslam hizmetine vakfettiğini sandığımız yıllar. Bahsedilen yıllar, Gülen’in masonlukla ilişkili olduklarını iddia ile Nur hareketinden ayrıldığı ve bir başka cemaat inşasına giriştiği yıllar. Yine bahsedilen yıllar, ilk üç senesi İzmir/Buca’da diğerleri Edremit, Ayvalık, Manisa gibi yerlerde kamplar kurduğu, buralarda yüzlerce insanı kendince eğittiği yıllar. 

Diğer taraftan; Gülen, 1992 yılında, bir-iki ay süren süreçte sürekli masonluk aleyhinde en acımasız tenkitlerle bize masonluğu anlatan kişi. “Çok dikkat edilmeli, masonlukla uzaktan yakından ilişkisi olan kişilerle asla irtibat kurulmamalı” diyen bizzat kendisi. 

Şimdi bu kişinin, daha işin başında mason olduğu belgeleniyorsa, bu duruma sıradan bir vaka olarak bakamayız ve bakmamalıyız. Hele din adamı sıfatını da taşıyan bir kişinin, hele züht ve takvasıyla velayet mertebeleri içinde dahi kendisini konumlandıracak yer bulamadığımız bir kişinin sonunda mason çıkması elbette bizim için önemli, hem de çok önemlidir.

Belgeler ne kadar doğrudur? Benim, küçük çapta yaptığım araştırmalar dahi belgelerin doğruluğunu ilan ediyor. Fakat ben yine konuya belli bir opsiyonla yaklaşılması; Gülen ve çevresinin konuyla ilgili söyleyeceklerinin de nazara alınması gerektiğini söyledim, söylüyorum. Ne ki, şimdiye kadar sadece yapılan açıklamaların yalanlamadan çok kabullenme olduğunu; belgelerin sahteliğini ispat gibi kestirme bir yol varken, geleceğin şahitliğine sığınma gibi ipe un seren beyanlarda bulunulduğunu okuduk, gördük, duyduk. Zaten daha ötesine mecallerinin de kaldığını sanmıyorum.

Durum bu noktaya düğümlenince, artık bizler de Gülen’le ilgili bütün görüş ve düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmek durumundayız.

17- 25 Aralık darbe girişimi, onun bu ülkeye, bu millete, bu devlete bir ihanetinin belgesiydi. Yeni Şafak’ın söz konusu yayınından sonra, ihanetine, dine ihanet gibi öncesinden çok daha ağır, çok daha vahim bir ihanet daha eklendi. Daha önceki atraksiyonları siyasi alanda değerlendiren ve bu açıdan da hükümete muhalefet canibini iltizamla Gülen’e sempatisini devam ettiren kitlenin de artık haklı olarak kendisiyle olan gönül bağlarını keseceğinde kuşku yok. Bir zümre var ki onlar elbette irtibatlarını sürdürecekler.. Çünkü onlardan bir kısmı, Rotary, Lions gibi kulüplere kaydırılarak zaten masonluk hakkında oldukça evcilleştirildiler. Bir kısmı, doğrudan mason yapılarak mevcut cemaat yapısına bu kimlikleriyle entegre edildiler. Bir de çıkar bağımlı köleler var ki, onlar bu yazının konusu değil.

Gülen için, günümüzde geldiği nokta itibariyle söyleyecek olursak, mason olmanın öneminin kalmadığı söylenebilir ve doğrudur da. Çünkü onun bu tür olumsuz ilişkileri, masonluğun çok ötesinde bir konumda gerçekleşmektedir. Bizim için de artık onun  hiçbir önem ve değeri kalmamıştır. Elmas kömüre dönmüştür. Ve de İslam’a hizmet kütüğünden adı ebedi silinmiştir. 

Batıl, yok olmaya mahkûmdur. İlahi öğretinin hak dediğinden başka da bütün yollar batıldır..

İki terörist tarafından Adliye binasında rehin alınıp şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rahmetle anıyor, ailesine, yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Bu vesile ile terörü, teröristleri, teorik ve pratikte onları destekleyenlerin tümünü bir kez daha lanetle, nefretle kınıyorum..

Ülkenin yüzde doksanını, bir günde, elektrik kesintisiyle karanlıkta bırakanlar, ülkeyi hain emelleri doğrultusunda karanlığa gömmek isteyenlerden başkası değildir. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, milli irade karşısında hep bozguna uğrayan onlar olmuştur; bundan böyle de bozgunları devam edecektir..       


YeniAkit

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER