SİYASET

İsmail Kılıçarslan : IŞİD bizim sorunumuz mu?

Tarih
09 Temmuz 2016
İzlenme
1809 Kişi

Aslında bugün, 'ölümleri ince bir hesapla birbirinden ayıran' gariban ve solcu bir yazarı yazmak istiyordum. Solculuğu gençliğinden, garibanlığı ise ne yaparsa yapsın bir türlü 'o mahallede beklediği prestiji yakalayamamış' olmaktan kaynaklanıyor. Aslında yerli biridir. En geniş manada bu toprakların insanıdır. Ancak Gezi sürecinden sonra pek çok benzerine olan şey, ona da oldu. 'Kitlenin şehveti' durduğu yerde durmasına engel teşkil etti. Pozisyonunu yeniden tanımlamak zorunda kaldı. Bize de; taş gibi bir Roboski belgeseli yapan, ortalamanın epey üzerinde bir Türkçe ile öyküler yazabilen, en önemlisi 'insanları gerçekten seven' bu abimizin düştüğü halleri ibretle izlemek kaldı.

Fakat bunu yazmayacağım.

Aslında bugün, hiçbir İslami kavramı bilmeksizin sağa sola 'bu Kur'an'da yazıyor mu yaaa?' diye çemkirmeyi 'İslam'dan anlamak' zanneden, 'Caner Taslaman' terk bir kitlenin acıklı ve komik hallerini yazacaktım. Fıkıh bilmeyen, fıkıh bilmeyince fıkıh üzerinden inşa edilmiş İslam hukukunu hiç bilmeyen, İslam hukukunu bilmeyince 'kısas, had, tazir' gibi kelimelerden hiç haberi olmamış; fakat 'bu Kur'an'ın neresinde yazıyor?' sorusunu muazzam bir soru zannederek 'İslam uzmanı' olan bu kitlenin nasıl bu hale geldiğini, getirildiğini anlamamız gerekiyor. 'Şeriatta cezanın uygulanması için hukuki erk gerekir' cümlesinden dahi 'oruç tutmayana dayak atılmasını savundu' cümlesini çıkarabilen bu trajikomik hal bizim zira.

Fakat bunu da yazmayacağım.

Bugün, son günlerde epeyce ilgimi çeken şu 'IŞİD bir ilahiyat sorunudur, Müslümanların kendi iç meselesidir' cümlelerini anlamaya çalışacağım.

Net: IŞİD bir ilahiyat sorunu değildir. Hatta, birkaç zaman öncesine kadar dillendirdiğim 'bu yapılar öncelikle sosyolojik sorunlardır' cümlesinden bile vazgeçtim ben. Doğrudur. IŞİD'in karşılık bulduğu temel sosyolojik kitle, şimdilerde yayınlanan bir rapora binaen 'üzgünüz, Irak'ı boşuna vurmuşuz' diyerek ellerini yıkamaya çalışan hödük ötesi İngiltere ve Amerika'nın paramparça ettiği bir kitledir. 'Üzgünüz, yanlışlıkla öldürmüşüz' desen ne fayda? Yine doğrudur. IŞİD'i zahiren yöneten akıl, Saddam'ın Baasçı kurmayları ve senelerdir dünyanın dört bir yanında 'cihada katılan' bir takım usta savaşçılardır. Şurası kesin: Bu örgüt, kendisine militan, intihar bombacısı, komutan vb. bulma konusunda; yani insan kaynakları konusunda hiçbir zorluk yaşamamaktadır. Amerika'nın, İngiltere'nin, Rusya'nın, İran'ın yerle bir ettiği her evde, her sokakta sağ kalmayı başaran her bir birey potansiyel IŞİD militanıdır. Diğer yandan da Avrupa'da aşağılanan, insan yerine konulmayan, bir dünya zorluk yaşayan her Müslüman göçmen genci de unutmayalım. Etkili bir propaganda ile derhal devşirilebiliyorlar örgüt tarafından. Ve tabii son olarak 'İslam dünyasının içinde bulunduğu hali bir türlü içine sindiremeyen' ve cennet hayali kuran öfkeli kitleyi de unutmayalım.

Ancak, mesele bu değil yine de. Mesele bu değil, zira bir yapının sosyolojik olarak karşılık buluyor olması, o yapının 'doğal, tabii, ortaya çıkması kaçınılmaz bir yapı' olduğunu göstermez her zaman.

IŞİD, birbirine çok sıkça ve bence bilerek karıştırılan 'selefi, Vahhabi, harici' kelimeleriyle tanımlayabileceğimiz bir örgüt de değildir. Sözgelimi tekfir metodolojisini haricilerden, bidat meselesine yaklaşımı Vahhabilikten, hadis kaynaklarına uyguladıkları yöntemi selefilikten alıyor olmaları; bu yapıyı bir 'ilahiyat sorunu' haline getirmez.

Bu niçin önemli biliyor musunuz? Zira bu yapıyı bir 'ilahiyat sorunu' ve 'salt sosyolojik bir olgu' olarak kodlamak dolmayı yutmak demektir. Bu dolmanın bir sonraki aşaması 'bu IŞİD zaten Müslümanların kendi iç sorunudur' cümlesine gelir dayanır ve ihale yine, olayda neredeyse hiçbir dahli olmayan, biz Müslümanlara kalır.

IŞİD bir dünya sistemi sorunudur yahu. Neo kolonyalizmine rahat rahat devam edebilmesi için kendisine hiç olmazsa 'şık bahaneler' bulmak zorunda olan lanet uluslararası sistemin IŞİD üzerinden yediği haltları anlamadan bu meselede alabilecek hiçbir mesafemiz yoktur.

Basit bir şey yapalım ve IŞİD'in gerçekleştirdiği eylemlere meşhur istihbaratçı sorusunu soralım: 'Kimin işine yarıyor?'

Sisi'yi Batı'ya 'entegre' eden hangi eylemdir? Libya'yı bugünkü kaosa sürükleyen süreç nasıl gelişmiştir? Suriye'deki IŞİD varlığı Suriye rejiminin ömrünü nasıl uzatmıştır?

Bu ve benzeri soruları cevaplayalım önce. Ardından bu adamlar bir ilahiyat sorunu mu onu da tartışırız.

Ne diyordu Griezmann: 'Hacı abi. Biz de anlamadık vallaha. Adamlar bir saat boyunca Paris sokaklarını rastgele tarayıp 140 insan öldürdüler. Ardından biz Almanya'yı yenip finale çıktık. Dünya çok ilginç bir yer.'

Yenişafak
9 Temmuz 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER