Önceki gün DEAŞ lideri Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi’nin saklandığı eve yapılan operasyonla öldürüldüğünün haberini verdi ABD Başkanı Joe Biden.

Buna ABD’nin gelmiş geçmiş başkanlarının terörist elebaşlarını öldürtme yarışı denilip işin içinden çıkılabilir mi?

Barack Obama El Kaide’nin lideri Usame bin Ladin’i öldürttüğünü açıklamıştı. Ceset ortada yoktu. Sorulduğunda “Okyanus’a attık” dedi. Tıpkı 11 Eylül saldırısı gibi müphemdi ve soru işaretleriyle doluydu yapılan her açıklama.

Donald Trump da DEAŞ’ın bundan önceki lideri Ebu Bekir el Bağdadi’yi öldürttüğünü açıklamıştı.

Joe Biden’ın temsil ettiği ABD’nin bir hedefi var. Suriye’nin kuzeyinde bir YPG devleti oluşturmak. CIA-MOSSAD ortak yapımı olan DEAŞ’ın liderinin öldürülmesi, YPG’nin DEAŞ ile mücadele ettiği algısının yayılmasının ABD kamuoyunda belli bir etkisi var. YPG’li teröristler Batı kamuoyunda “halk savaşçıları” olarak görülüyorlar ve onların PKK terör örgütünün uzantısı olduğu ustalıkla gözden kaçırılıyor medyaları aracılığıyla.

CIA’in ve MOSSAD’ın, İdlib’in 40 kilometre kuzeyindeki Atme kırsalında kiraladığı evde yaklaşık 1,5 yıldır ikamet etmekte olan DEAŞ lideri Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi’den bugüne dek habersiz olduğuna inanan çıkar mı?

Joe Biden DEAŞ elebaşının öldürüldüğünü açıkladığında operasyonun üzerinden bir gün geçmişti. TRT çok iyi bir habercilik yaparak dünyada ilk kez operasyon yapılan evin görüntülerini servis etti bir muhabiriyle. Muhabir, evin bahçesinden başlayarak canlı yayında evin içine girdi, tüm odaları dolaştı, üst katlara çıktı, indi ve kameramanın göstermediği yakın plân kalmadı. Dışarıdan bakıldığında evin yarısı yıkılmıştı. Evin içi ise eşyalar çocuk oyuncakları, halılar ne varsa ortada, yerlerdeydi.

Tek bir şey yoktu o görüntülerde. KAN İZİ. Oysa operasyon yapılan bu evde verilen bilgiye göre çocuklar da dâhil 13 kişi öldürülmüştü.

Ama dediğim gibi; TEK DAMLA KAN yoktu.

Neden?

Bu soruyu soruyorum çünkü, yapılan açıklamalara göre DEAŞ elebaşı Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi’ye ABD özel harekât görevlileri Arapça “Teslim ol” çağrısı yapmışlar, ama Kureyşi bunu kabul etmeyip içerideki örgüt mensuplarıyla ateş açmayı tercih etmişler. Çatışma olmuş, helikopterler tepeden bombalamışlar, özel harekâtçılar dışarıdan en ağır otomatik silahlarla taramışlar ve yine verilen bilgiye göre içeride Kureyşi’nin ailesi ve çocuklar da varmış. Sonuçta çatışmada hepsi ölmüş.

Soruyu değiştiriyorum bu durumda:

KUREYŞİ GERÇEKTEN ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?

Hikâye gerçekten anlatıldığı gibiyse ortada bir kan izi olması gerek. Çünkü ceset temizleyiciler hiçbir eşyaya dokunmadan kan izlerini silemezlerdi.

O zaman diğer ihtimale geçelim.

Çatışma olmadı ve ABD özel harekât görevlilerinin “Teslim ol” çağrısına uyan DEAŞ lideri ve yanındakiler, ailesi hep birlikte teslim oldular ama çıktıkları anda infaz edildiler. Ya da götürüldükleri gizli bir yerde öldürülüp gömüldüler.

ABD’nin oyun içinde oyun kurduğunu bilenler aslında her iki senaryoya da inanmıyor.

Dediğim gibi, DEAŞ, CIA-MOSSAD ortak prodüksiyonu olan bir terör örgütü. Yalnızca Müslümanlara saldıran, İsrail’e tek bir kurşun bile sıkmayan, ABD ile çatışmayan bir terör örgütü. Görevleri yalnızca bu coğrafyayı istikrarsız hâle getirip, YPG devletinin kurulmasına zemin hazırlayacak kaos ortamı hazırlamak olan bir proxy örgüt. Üzerinde çok iyi çalışılmış, lider kadroları CIA ve MOSSAD tarafından yetiştirilmiş bu örgütün Türkiye Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi operasyonlar yaptığında ve Şam rejimi kuzeydeki toprakları ele geçirdiğinde cezaevlerinde olan DAEŞ’lı teröristler bizzat YPG-CIA iş birliğiyle kaçırılmış, kamyonlarla Irak’a taşınmıştı. Bu operasyonun görüntülerini de BBC yayınlamıştı zaten.

O hâlde bu tiyatronun sebebi ne?