TARİH

Aydın Ünal : Sarıkamış, Çanakkale, El-Bab

Tarih
27 Aralık 2016
İzlenme
874 Kişi
102 yıl önce bugün, yani 26 Aralık 1914'de, Sarıkamış Harekatı'nın başarısız olacağı anlaşılmış, savaşın seyri değişmişti. Rus Komutan Maslofski, “Türklerin başarısına çok az kalmıştı” diyor. Enver Paşa'nın tezcanlılığı ve Hafız Hakkı Paşa'nın hırsı, Osmanlı neferlerinin Allahu Ekber Dağları'nda soğuktan kırılmasına neden olmuştu. Enver Paşa, verdiği emirde, 25 Aralık'ta Sarıkamış'ın alınmasını istiyordu, oysa, 26 Aralık 1914'de ortada bir ordu değil, solgun, aç, umutsuz, cılız askerler vardı. Ruslar ise bu tarihten itibaren güçlerini takviye etmişlerdi.

Enver Paşa'nın hedefi, Sarıkamış gibi küçük bir kasabayı ele geçirmek değildi; daha önce ordulara çektiği bir gizli telgrafta, Sarıkamış'ta Ruslar'ı durdurmak, oradan İran'a, Azerbaycan'a, Dağıstan'a, Türkistan'a, Afganistan'a kadar yürümek, çok geniş bir coğrafyada Müslümanlara özgürlüklerini teslim edip geri çekilmek istediğini bildirmişti. Olmadı.


Enver Paşa başarısız harekatın ardından İstanbul'a dönünce, Sarıkamış hakkında konuşulmasını, yazılmasını yasaklar. Sarıkamış'ta olanları anlatan ve Enver Paşa'ya adeta küfürler savuran ilk yazı dizisi, 7 yıl sonra, 1921'de Akşam Gazetesi'nde Şerif İlden imzasıyla tefrika edilir. Amaç, Sarıkamış'ı anlatmak değildir; amaç, Enver Paşa Anadolu'ya geçip Kurtuluş Savaşı'na komuta etmeyi planlarken, onu kötülemek, onu engellemektir.


Sarıkamış başarısızlığı, “kamuoyu oluşturma” vasıtası olarak, “propaganda savaşının”, “algı operasyonunun” bir aracı olarak kullanılmıştır.


Destansı Çanakkale zaferimiz, Sarıkamış'tan hemen 2 ay sonra kazanılmıştır, zaferin başkomutanı da Enver Paşa'dır. Kimse bu “detayı” bilmez.


Ya da, Sarıkamış'tan 1 yıl sonra kazanılan Kut'ül Amare zaferi... O da Enver Paşa'nın zaferidir. Ancak, bırakın Enver Paşa'yı, daha son yıllara kadar bu zaferimiz dahi bilinmiyordu. Çünkü İngilizler, hem İngiltere'de, hem de Türkiye'de, Kut'ül Amare'nin konuşulmasından hazzetmiyorlardı.


102 yıl önce, bugünkü gibi bir medya yoktu. Sosyal medya hiç yoktu. Enformasyon toplumu da yoktu. Ama bugünkü gibi hain çoktu.


Enver Paşa, Sarıkamış'ın hainlerin eline koz olacağını görüyordu. Çanakkale'de zafer kazanabilmesi, Kut'ül Amare'de İngiliz ordusunu esir alabilmesi için arkasını sağlama alması gerektiğini; “Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin” diyen bir zihniyetin, kendi hırsı, kendi çıkarı için ülkeyi ateşe vermekten kaçınmayacağını çok iyi biliyordu. Sarıkamış'ın üzerini de bunun için örtmüştü.


32 yıldır terörle mücadele ediyor ama bir türlü arzuladığımız zaferi kazanamıyoruz. Çünkü arkamızı sağlama alamıyoruz. Askerimiz, polisimiz, korucumuz cephede canını ortaya koyarken, ne yazık ki, arkasından atılan kurşunla, arkasından saplanan hançerle, medyadan, sosyal medyadan, STK'lardan, kimi zaman da Parlamento'dan gelen fiskeyle yere düşüyor. Doğu'da savaşırken, arkamızdan, Batı'dan vuruluyoruz.


El Bab Operasyonunda da aynısını yaşamıyor muyuz?


Mehmetçik El Bab'da gözünü kırpmadan savaşıyor, şehadete kahramanca koşuyor. Ama arkasında, tam da burada, Türkiye toprakları içinde, DAEŞ denilen eli kanlı, vahşi, canavar, Gavur maşası örgütün işbirlikçileri, Mehmetçiği bir de sırtından vuruyorlar.


Arkadan hançerlemek HDP'nin zaten varoluşsal misyonu. CHP de buna iştirak ediyor. Güdümlü medya da, Twitter da, Youtube da, Facebook da terör örgütlerine gönüllü propaganda yapıyorlar.


Ya şu Hürriyet Gazetesi'ne ne demeli? Karlov suikastinin FETÖ boyutunu örtmek, suikasti başka terör örgütlerine yamamak için canhıraş çırpınmasına; El Bab üzerinden DAEŞ'e yardım ve yataklık yapmasına; “Türkiye DAEŞ'e, NUSRA'ya destek veriyor” yalanını ısıtıp ısıtıp gündeme taşımasına, sinsice sinir uçlarıyla oynamasına ne demeli?


Bu gazetecilik değildir; bu, düpedüz teröre destek vermektir, bu düpedüz Türkiye'yi, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, Mehmetçiğimizi sırtından hançerlemektir.


100 yıl önce, “Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin” diyorlardı; bugün de, “terörü Erdoğan bitireceğine terör Türkiye'yi bitirsin” diyorlar; “Türkiye DAEŞ'e karşı zafer kazanacağına, DAEŞ zafer kazansın” diyorlar...


Arkasını sağlama almayan hiçbir ordu zafer kazanamaz. Alparslan, Fatih, Yavuz Sultan Selim ve Enver Paşa arkalarını sağlama alıp zaferler kazandılar.


Şunu artık çok net biçimde görüyoruz: Eğer PKK/PYD'ye karşı, DAEŞ'e karşı, FETÖ'ye karşı zafer kazanmak istiyorsak, arkamızı sağlama almaktan başka seçeneğimiz yok.


Türkiye bir süredir bunu yapıyor, arkasını sağlama alıyor, cepheyle birlikte, arkadaki hainlerle de savaşıyor. Hasımlarımız da buna kimi zaman “yasak”, kimi zaman “sansür”, kimi zaman “kısıtlama”, kimi zaman “basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, siyasetin engellenmesi” diyorlar.


Bunların hiçbiri değil... Bağımsızlığımız için savaşırken, arkadan hançerleyenlerle de haklı bir mücadele yürütüyoruz. Allah'ın izniyle tüm cephelerde kazanacağız; arkamızı sağlama alıp kazanacağız.


Kimin ne dediği değil, bağımsızlığımız ve bütünlüğümüz önemli. 

Yenişafak
26 Aralık 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • Sinan Dolapçıoğlu

    27 Aralık 2016
    0 0
    Yazının en can alıcı yeri eksik okunmuş. Yazının bütünlüğü kaybolmuş. ''100 yıl önce, “Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin” diyorlardı; bugün de, “terörü Erdoğan bitireceğine terör Türkiye'yi bitirsin” diyorlar; “Türkiye DAEŞ'e karşı zafer kazanacağına, DAEŞ zafer kazansın” diyorlar...''
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER