SİYASET

Ardan Zentürk : Baykal gösterdi: O darbenin bedeli Suriye’ydi

Tarih
18 Şubat 2016
İzlenme
2776 Kişi

Yaşadığımız sıkıntılı günler, 17-25 Aralık “darbe girişiminin” başarıya ulaşması halinde ülkenin nasıl büyük bir felakete rotalanacağını göstermesi bakımından önemli. Her darbenin arkasındaki “okyanus ötesi üst akıl” meşruiyet dışı iktidar için yol verdiği güçlerden mutlaka bedelini almıştır. 

Misal: 12 Eylül 1980 darbe rejiminin yaptığı ilk uygulama, 1974 Kıbrıs Harekatı sonrasında NATO’nun askeri kanadından çekilmiş olan Yunanistan’ı, “hiçbir taviz almadan” NATO’ya döndüren Rogers Planı’nı onaylamak olmuştu. Türkiye, darbe yönetiminin ABD ile ilişkileri sıcak tutmak amacıyla verdiği bu tavizin sonuçlarını bugün de Kıbrıs, Ege ve hatta AB tam üyelik sürecinde yaşıyor.

Bu işler böyledir. Darbeciye yol veren güç, onun iktidarının ilk ayında beklediği sonucu almaya çalışır.

Yaşadıklarımız, bir “iç politika müdahalesi” gibi görülen 17-25 Aralık’ın, aslında, Suriye’de çok önceden hazırlanmış bir plana sesini çıkarmayan, sınırları içine çekilip, kaderine razı olan bir Türkiye yaratmayı hedeflediğini şimdi daha net gösteriyor.

Teslim olmuş Türkiye’ye giden yol

Aslında plan, aşamalı fakat kabul edelim, ustaca hazırlanmıştı. Önce, kurmaca/kumpas davalarla ordu çökertilmeye çalışıldı, MİT Müsteşarı’na dönük hamle ile istihbaratın ele geçirilmesine çabalandı, kaset oyunlarıyla, “milli sivil gücün önemli bir kesimini” oluşturan MHP’nin silinmesi hedeflendi, aynı dönemde, bir kaset kumpası ile CHP’nin liderliği değiştirilerek gerekli düzenlemeler büyük ölçüde tamamlandı.

2013 Haziran ayındaki Gezi Parkı olaylarıyla yaratılan siyasi fay hattının 17-25 Aralık’la “taçlandırılması”(!) girişimi duvara çarpmış, Türkiye, kısa süre içinde parçalanmasına yol açacak büyük bir komplodan son anda kurtulmuştur.

Bugüne kadar tartışma, komplonun, “Erdoğan’sız bir Türkiye” için tezgahlandığı yönündedir, hayır, asıl komplo, meşru siyasetin devre dışı bırakıldığı bir ortamda, Türkiye’yi, Suriye ve güneydoğuda “var oluşunu tehlikeye sokacak” bir hareketsizliğe sürükleyecek ve “dikte edileni kabul etmeye” mahkum edecek düzeydedir.

MİT TIR’ları olayı, bütün bu gelişmelerin sembolü olarak karşımızda durmaktadır.

Son hamle, 7 Haziran Seçimi öncesinde Demirtaş’ın eline saz vererek parlatma ve ülkeyi, kısa süreli siyasi istikrarsızlığa sürüklemek olmuştur.

Bugün PYD’ye bir türlü “terörist” diyemeyen, bu örgüte verdiği silahlar vatan evlatlarını şehit eden “üst aklın” içimize yerleştirdiği unsurlarla varmaya çalıştığı hedef; 1- Güneydoğu’da kazılan hendeklere ve ilan edilen sözde öz yönetimlere karşı savaşma moral ve kabiliyetini kaybetmiş güvenlik güçleri, 2- Suriye’nin parçalanma sürecinde pazarlık masasının dışına itilmiş, sessiz ve kaderine razı bir Türkiye’dir.

Oyun bozulmuştur, dünyanın ülkemize dönük asabiyeti buna dayanmaktadır...

Baykal gereğini söylemiştir

“Milli” kimliği nedeniyle çok önceden hedefe oturtulduğu belli olan Deniz Baykal’ın son açıklamaları beni şaşırtmadı. Baykal, Kıbrıs’a çıkma kararı almış CHP-MSP koalisyon hükümetinin Maliye Bakanı’dır.

Siyaset yaşamının gençlik yıllarında böyle bir deneyim olan bir devlet adamının, fırtına obüslerini haklı görmesi, Sünni Halep’in Şii’lere bırakılamayacağını söylemesi ve partisinin HDP’leşmesinden kaygı duyması çok doğaldır.

Tarihe tanıklık edeyim: Deniz Baykal, 1993 yılının ocak ayında Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç ile Mostar’da, 2’nci Dünya Savaşı’ndan kalma bir Alman sığınağında buluştuğunda yanındaydım, Bosna Savaşı’na gidip, Tuzla cephesinde Sırp ateşi altında kendini son anda yere atarak hayatta kalmayı başarmış bir siyaset adamıdır.

Eğer konu “millilik” ise, Gazi’nin partisi CHP’yi dini tercih zemininde HDP’lileştiren bu kadro ile de hiçbir ilişkisi yoktur. CHP’nin bugün Beşar’la el sıkışan kadrosu, 1993’te olsaydı, eminim, Sırp faşist lider Miloşeviç’i de makamında ziyaret edecekti...

CHP’yi kurtarmak zorundayız...

Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu, geliştirdiği iki önemli kurum, CHP ile Cumhuriyet Gazetesi’nin, emperyalist kumpas çetesinin boyunduruğuna girmiş olması, Türkiye açısından ciddi bir “ulusal güvenlik” sorunudur, kabul edilemez!..

Bu ülkenin “milli” ve “yerli” tüm güçlerinin, kolları sıvayıp bu sorunu çözmesi gerekiyor.

Baykal, kendisinden beklenileni yaptı, bilge devlet adamlığı ve vatanseverliği ile işaret fişeğini yaktı...

Bundan sonrası, artık, Türk demokrasisinin sağlığı açısından büyük bir umutla beklediğimiz “gerçek” sol ve anti-emperyalist, Gazi’nin “milli” değerlerini hayata geçirecek partinin yeniden inşasıdır.

CHP’li seçmene çok iş düşüyor... Memleketin bekası için...

Star
18 Şubat 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER