SİYASET

Ali Karahasanoğlu : “Hokus pokus..” Ne söylüyor, ne yapıyor: Davutoğlu!

Tarih
10 Ekim 2021
İzlenme
1161 Kişi

“Bize en ağır hakaretlerde de bulunsalar, memleket meselesi varsa, ben Hz. Mevlana’nın torunuyum, kimseye ‘Git’ demem. Kimseye önyargılı bakmaksızın, görüşürüz” diyor, Ahmet Davutoğlu..

Çok değil, hemen aynı gün, “Cumhur ittifakı içinde olmam” diyor.

Hani önyargılı değildin?

Kimseye “Git” demezdin?..

Kimsenin bir şey anlamadığı, belki kendisinin de anlamadığı “Stratejik Derinlik” kitabının yazarı olarak, felsefi konuşmalara soyunuyor:

“Üç tür ilişki tasavvur ediyoruz. Sistematik bir şekilde. Diyalog, işbirliği, ittifak... Bu üçü ayrı şeyler.”

Girdiği kirli ittifakı, 28 Şubat’çı zalimlere koltuk değnekliğini meşrulaştırmak için felsefi izahlar yapıyor..

“İşbirliği ilkeseldir. Parlamenter sistem ilkesel olarak bu 6 partinin anlaştığı konudur. 6 parti bu konuda mutabakat halinde” diyor..

Soruyoruz, “HDP bu işbirliğinin içinde niye yok?”

Tısss..

Ahmet Davutoğlu Afganistan'da yaşananları yorumladıBinde 1’lik partileri bile o işbirliğine alıyorsunuz da..

Yüzde 10’luk HDP’yi niye kabul etmiyorsunuz?

Tısss..

“İttifak farklı bir şey. Bir seçimle ilgili kader birliği yapmaktır. Parlamenter sistem ile ilgili işbirliği bir ittifak asla değil.”

Bu ülke yıllarca parlamenter sistem ile yönetilmedi mi?

Ne oldu da şimdi, Güneş Motel’lerin sistemi, 28 Şubat zulmünün sistemi, 27 Mayıs darbesine zemin hazırlayan ve 12 Eylül darbesine onay veren parlamenter sistem, tabu oldu?

Başkanlık sisteminin ölümüne savunucusu değilim..

Ama bırakın da, sayısız darbelerin ortamını hazırlayan parlamenter sistem yerine, birkaç yıl kalsın da, görelim, “Hangisi daha mantıklı?”

Ne istiyorsunuz, “Başkanlık sisteminde darbe yapılması pek mümkün gözükmüyor. Oysa parlamenter sistemde, yaşayarak birden çok darbe, muhtıra gördük. Dolayısı ile, tecrübemizden yararlanalım. Darbe olanı tercih edelim ki.. İşi şansa bırakmayalım” mı diyorsunuz?

Başka ne diyor, bu ülkede profesörlük unvanı kazanmış Davutoğlu?

Şunları söylüyor:

“Benim için gelecek dönemin garantisi Meclis’in oluşumudur. Biz tek kişiyi seçmeyeceğiz, bir de Meclis seçecek. Dikkatlerimizi tek kişiye odaklamak, cumhurbaşkanı kim olacak diye muhalefet içinde tartışma başlatmak yanlış. Önemli olan seçilmiş Meclis’te parlamenter sistemi inşa edecek olan partilerin belli bir sayıya ulaşması.”

Affedersin Ahmet Bey..

26 Mayıs 1960’da, Meclis yok muydu?

Seçilmiş Meclis’te, iktidardaki partinin yeterli milletvekilleri yok muydu?

Nasıl oldu darbe? Niye oldu?

11 Eylül 1980’de.. Meclis yok muydu?

Parlamenter sistem yok muydu? Ki, 5 tane general darbe yaptı.. Meclis’i kapattı!

Düne kadar, kendisine “Stratejik Takoz” sıfatını layık gören Sözcü gazetesinin, şimdi övgü sözcükleri ile manşetine taşınan Ahmet Davutoğlu, bakın daha başka neler diyor:

“Bizim olduğumuz Meclis’te bir daha kimse tek adam idaresini Türkiye’ye getiremeyecek.”

Bu beyefendi.. Daha 5 yıl önce, bu ülkede başbakan idi.. O tarihte parlamenter sistem vardı..

Eğer gerçekten cumhurbaşkanlığı sistemine geçilerek, “tek adam idaresi” kurulmuş ise, 2018’e kadar  milletvekili olan Ahmet Davutoğlu’nun bulunduğu Meclis’te “tek adam idaresi”ne geçilmiş demektir..

2018’e kadar sen milletvekili değil miydin?

Senin Meclis’te olduğun dönemde, cumhurbaşkanlığı sistemine halkoylaması ile geçilmedi mi?

Daha ne koşuyorsun, Ahmet Bey?

Başbakanlık’tan istifa ederken, “Benden..” diye başlayan cümle ile..

Tayyip Erdoğan’a ve altını çizerek söylüyorum, ailesine sadakat yemini eden Davutoğlu..

Davutoğlu: Erdoğan'ın en zayıf zamanında yanındaydım -...Kimse ondan böyle bir şey istememiş iken.

Zaten istifa ettiği bir dönemde..

Bu sözü veren Davutoğlu..

Şimdi 28 Şubat sürecinde başörtülü kızlara “fahişe” diyen adamın bir numara olduğu Habertürk’te şöyle diyor:

“Geçen sene 9 Kasım 2020. Çarpıcı bir tarih. Pazar akşamı damat bakan Instagram’dan istifa etti. Damat bakanının gitmesi tek adamın çöküş yönetimi olduğunu gösteriyor.”

Damat görevde iken.. Sabahtan akşama kadar küfredin..

“Damadı bakan yaptı” deyin..

“Ailecek ülkeyi yönetmeye kalkıyor” deyin..

Öncesinde, “Eşi cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, kızlarından birisi bir bakan, damatlarından bir diğeri ikinci bakan olacak” deyin..

Bunların içinden sadece, Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu hükümette de zaten bakanlık yapan Berat Albayrak bakan olabilsin..

Siz bu gerçeği unutturun..

Dişi ile, tırnağı ile kazıya kazıya bakanlık koltuğuna gelmiş bir idealist insanı, din karşıtı adamlarla, “Diyalog” mu diyelim, “İşbirliği” mi diyelim, yoksa “İttifak” mı diyelim; kol kola girip hakaret üstüne hakaretler yağdırın..

Sizi makama getiren kişiye, sizin yaptığınız gibi “Yağcılık” yaparak değil..

Karadenizli bir idealist genç olarak.. Ve hiçbir saygısızlıkta da bulunmadan..

İstifa ederek, koltuğu terkeden Berat Albayrak’a ise..

Şimdi bir yıl sonrasında bile hakaret edin..

Oysa, “Damat gidince, her şey düzelir” algısı oluşturduğunuz halde, şimdi “Damadın gitmesi ile çöküş başladı” deyin..

Bu kadar ikircikli, bu kadar ne dediğini bilmez bir ego ile siyaset yapmaya kalkın..

Sonra da.. 

“Sayın Cumhurbaşkanı sırf bana öfkesi dolayısıyla, can evimden vurarak Şehir Üniversitesi’ni kapattı. Benim için yastır ve en büyük zulümdür o üniversitenin kapanması. 40 yıllık emeği yok eden barbarca bir şey” deyin..

Halkbank’tan alınan krediden hiç bahsetmeyin..

Şehir Üniversitesi’ne verilen, devletin katrilyonluk arsasından tek kelime ile bahsetmeyin..

Sanki, kendi imkanları ile kurulmuş bir üniversite var da.. O üniversiteyi, Cumhurbaşkanı şahsi kini sebebi ile kapatmış gibi algı oluşturun.. Yalan söyleyin..

Bu ülkede profesörlük dışında edindiğiniz her şeyi borçlu olduğunuz kişiye iftira edin..

Davutoğlu, 28 Şubat’ın asli failini unutturup, “Sene 1999.. Türkiye Anasol-D hükümeti ile yönetiliyor.. Bir anlamda darbe hükümeti.. Başbakan Yardımcısı Sayın Bahçeli. ‘28 Şubat bin yıl sürecek’ diye yaygara kopuyor” diyor..

Sayın Bahçeli’ye çakmak için, onun üzerinden de Erdoğan’a vurmak için, 28 Şubat döneminde başbakan yardımcısı olduğunu hatırlatıyor.

Ben de, Sayın Bahçeli’nin, “Fazilet biraz dinlensin” sözünün yanlışlığını defalarca dile getirdim.

Ama bana sorarsanız, “Bahçeli mi, Ecevit mi? MHP mi, CHP mi?” diye..

“Başbakan (Ecevit) var iken, Başbakan yardımcısının (Bahçeli) ne günahı var” derim..

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER