Bugün tek konu işlemeyelim..

Olaylar öylesine baş döndürücü hızla gelişiyor ki, o gün değinemediğimiz konuların yerine, ertesi günü bambaşka konular geliyor, bir daha da eskisine dönemiyoruz.

Bismillah deyip başlayalım..

İlk gündem konusu, Voleybol Bayan A Milli Takımın Çin’i yenerek, dünya birincisi olması.

Bunun üzerine, Cumhuriyet, Sözcü, Birgün, “gericilerin derslerinin verildiği”ni iddia ederek, “Atatürk’ün kızları” tanımı yapmışlar.

“Kutuplaştırıcı söylem”, bizim işimizdi hani. Her vesile ile toplumu ikiye ayırıp, nefret söylemi geliştiriyorduk, hani..

Bu yapılan ne, şimdi?

Siz ne alaka ile, bayan voleybol takımının elde ettiği bir başarının, dindar Müslümanlara cevap olduğu iddiası ile, toplumu birbirine karşı nefrete tahrik ediyorsunuz?

Toplumu bölmeye, kutuplaştırmaya çalışabiliyorsunuz..

Sizin voleybol takımınıza, “Bu oyunculardan bir cacık olmaz” diyen oldu mu?

Diyorsanız ki, “mayo giydikleri için diyenler var.”

O sadece Türk takımı için değil ki.. Türk takımı ile maça çıkan diğer bayanlar da aynı kıyafetle çıkıyorlar..

Türk takımı da, nihayetinde kendisi gibi giyinenlere karşı galip çıkmış..

Dolayısı ile, Türk takımına, Türk olduğu için karşı çıkış yok..

Bütün voleybolculara, “Voleybolunuzu oynayın, bacak gösterisi yapmanızı isteyenlere direnin” eleştirisi var..

Hepsi hepsi bu..

**

Gündemden kayıp giden bir başka konu, “kız okulları, kadın üniversiteleri, kadın hastaneleri”ne Saadet Partisi GİK Üyesi Alev Sezen hanımın eleştirisi.

Halk TV’ye çıkıp da, kadın hastanesi hakkında konuşursanız, bir daha çıkartmamaları endişesi ile, tabii ki onların düdüğünü çalmak zorunda kalırsınız.

SP’li GİK üyesi Alev hanım da, kadın hastanelerine ihtiyaç olmadığını, çünkü zaten doktor seçme hakkı olduğunu belirtmiş..

Yani şu mu?

Kadın doktora gitme konusunda hassasiyeti olan insanlarımıza, her ilde bir kadın hastanesi tahsis etmek yerine..

Her hastanede, şimdi erkeği ile kadını ile ayrım yapmadığınız halde alamadığınız randevuları, bir de aynı hastanede belki de bir branşta sadece tek erkek doktor olacağı gerçeği karşısında, hangi hastanede, bayan doktor var diye, define arar gibi, veya dedektiflik yapar gibi, doktor aramanın makul olduğunu, dindar kadınların bununla yetinmesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Biz, AK Parti’yi bu ve benzeri birçok konuda, Saadet Partisi’nin sıkıştırmasını isteyecek iken.

Tam tersi oluyor..

Daha da vahimini söyleyelim, kadın hastanesi istemek, Saadet Partili Alev Sezen hanıma göre, “toplumu ayrıştırıcı” bir talep imiş.

Alev hanıma sorsak, “Voleybol birinciliği üzerinden, durduk yerde, Cumhuriyet gazetesinin başyazarı Alev Coşkun’un ‘Filenin sultanları, Atatürk’ün kızları’ başlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Birgün gazetesinin, ‘Bu şampiyonluk, gericilere yanıt’ ifadesini, kutuplaştırıcı buluyor musunuz..”

Ne cevap vereceğini merak ediyorum.

Bu vesile ile de, Saadet Partisi’ne gönül vermiş hacı babalara, hacı annelere, oy verdikleri partinin, artık CHP ortağı olduğunu, söylemlerinin de bu yönde evrildiğini hatırlatırız..

**

Bir başka konu, CHP ve altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 28 Mayıs’taki ikinci tur oylaması öncesinde, kendisini desteklemesi karşılığında, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a teklif ettiği bakanlıklar..

Ümit Özdağ, “üç bakanlık+ MİT müsteşarlığı” diyor. Devam ediyor, “yazılı mutabakat var”.

CHP adına Faik Öztrak, böyle bir sözleşme yapılmadığını öne sürüyor.

Oysa görüşmeyi yapan, Kemal Kılıçdaroğlu idi. Kılıçdaroğlu’ndan bir açıklama gelmedi. 

Olur ya Öztrak takip edememiş olabilir.. Kemal bey durumu izah etse daha iyi olmaz mıydı?

Faik bey illa da ben bu konuya gireceğim diyorsa, buyursun şunu izah etsin:

“Ümit Özdağ’ın yalan söylediğini iddia ediyorsunuz. Dediğinizi doğru varsayalım. Bu kadar açık ve iddialı şekilde yalan söyleyenlerle, genel başkanınız bir ay içinde üç defa görüşecek kadar niye yakın oldu?”

Haydi Faik bey..

Böylesine yalancı birisi ile niye o kadar yakın oldunuz..

Yok, doğru söylüyorsa, ki “yazılı sözleşme var” dediğine göre,  büyük ihtimalle doğru söylüyor..

Ve bu kapsamda soruyoruz:

“Altılı masanın liderlerine beş yardımcılık, iki yardımcılık da İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına. Üç bakanlık koltuğu Zafer Partisi’ne.. Bu kadar gözü dönmüş şekilde koltukları dağıtan birisi, daha başka kimlere, acaba hangi paylaşımlarda bulundu?” 

**

Bir başka konu..

Yeni Asya gazetesinde, 15 Temmuz darbecilerinden Gökhan Şahin Sönmezateş’in, FETÖ darbesi ile ilgili olarak şu sözleri sarfettiği aktarılmış:

“Topu topu 100-150 kişi katıldık, 30 bin kişi TSK’dan atıldı, Emniyet’ten öyle.”

Şimdi biz FETÖ darbesine katıldığını kendisi itiraf eden bu adama “Darbeye teşebbüs ettiğini itiraf ediyorsun. Artık bu dakikadan sonra, TSK’dan kaç kişi atıldı, seni ne ilgilendiriyor?” desek, yanlış mı konuşmuş oluruz?

Öyle ya.

Darbe yapacak kadar hain bir adamsın.. Bunu kabul ediyorsun..

Sonrasında, vicdan mı kasıyorsun ki, “30 bin kişi suçsuz, onları niye atıyorsunuz” diye soruyorsun..

Yoksa..

“TSK’dan 30 bin kişiyi atmayın, atmayın ki, onlar bizi kurtarsınlar” anlamında, yeni bir tilkiliğe mi imza atıyorsun?

yazının devamı