SİYASET

Ali Karahasanoğlu : Bırak siyaseti Ahmet bey, dön üniversiteye!

Tarih
21 Ağustos 2023
İzlenme
496 Kişi

Ahmet Davutoğlu, “Ben üniversiteyi bıraktım da, geldim siyasete girdim” diyerek, üniversitede çok daha parlak bir geleceği olduğunu, ama ülkeye hizmet etmek için o parlak geleceği bırakıp, siyasete soyunduğunu anlatıyordu..

Kendi söylüyor, kendi inanıyordu..

Belki etrafındaki üç-beş AK Parti küskün daha, ona inanıyor veya inanıyor görünüyordu…

Kibir o denli idi ki..

Tayyip Erdoğan için, “Biz olmasak, o bir hiç idi” diyecek kadar, kendisini dev aynasında görüyordu..

“Ben başkalarına benzemem.. Ben ilke uğruna en yüksek koltukları bile elimin tersi ile iterim” diyor, buna somut örnek olarak da, “başbakanlık koltuğu”ndan istifa etmesini gösteriyordu..

Hakketmediği o koltuğu bırakması istenmemiş de, kendisine ağır gelen bazı gelişmeler üzerine, kendisi istifa etmiş gibi algı oluşturuyordu..

Şimdi bu söylemlerin hepsinin ne kadar boş olduğu, tek bir olay ile günyüzüne çıktı..

Büyük ilkeler etrafında, en yüce idealleri gerçekleştirmek üzere ittifak yaptığı CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 14 Mayıs ile 28 Mayıs arasındaki süreçte, diğer ortaklarına haber bile verme ihtiyacı hissetmeden, Ümit Özdağ’a içişleri bakanlığını ve ayrıca Zafer Partisi’ne iki bakanlık daha verdiğini Davutoğlu öğrenince, önce “Haberim olsa idi, ittifaktan çıkardım” anlamına gelebilecek sözler sarfetti..

Ama bu sözlerin de, boyunu çok çok aştığını anlayınca, hemen iki dakika sonrasında, bu söyleminden bile çarketti.

Davutoğlu'dan Şırnak Valisi'ne: Koruculara... | Rudaw.net Oysa kendisine yöneltilen soru net: “İlkeler çerçevesinde siyaset yapma iddianız var. 28 Mayıs öncesinde, Özdağ’a yapılan teklifi öğrenseydiniz, ittifaktan ayrılır mıydınız, ayrılmaz mıydınız..”

Bu kadar net bir soruya, “ilkelerle siyaset yaparım. Başka türlüsü bana yakışmaz. Ben ilkeler uğruna, başbakanlığı bıraktım” diyen Davutoğlu’ndan cevap, tam da kendisinin önceki ilkesizliklerine yakışır cinsten oldu..

Neydi önceki ilkesizlikleri?

28 Şubat’ta, nasıl oluyorsa, Milli Güvenlik Akademisi’nde ders verebiliyordu...

Darbeci generallerin kontrolündeki Milli Güvenlik Akademisi’nde, tüm dindarların zulüm üstüne zulüm yaşadığı bir dönemde, Davutoğlu’na kim, nasıl oluyor da ders verdiriyordu, kendisi o teklifi nasıl kabul ediyordu, hâlâ cevaplandırılmış değil..

Davutoğlu’nun ilkesizliği bununla da sınırlı değil.. 2002’de durumu koklamak ve risk almadan, sonrasında uygun görürse AK Parti’ye girmek üzere, kenarda beklemişti.. “Ne olur ne olmaz. CHP’li egemenler AK Parti’ye bir operasyon düzenlerlerse,. Benim profesörlük de gümbürtüye gidebilir” diye düşünerek politikayı seyirci tribününden izlemeyi tercih etmişti.

AK Parti sayesinde bazı kazanımları elde etmekten mahrum da kalmamak için, o tarihlerde dışardan danışmanlıklarla durumu idare ediyordu..

Bir darbe olsa, AK Parti kapatılsa, Davutoğlu’ndan da darbeciler hesap sorsa, “Ben Ak Parti kadrosunda yer almadım. Ben profesyonel anlamda onlara danışmanlık yapıyorum” diyerek, kendisini kurtarmayı planlıyordu..

Davutoğlu’nun şimdilerde ittifak yaptığı CHP kafalı üyelerin çoğunlukta olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından, AK Parti 2007’de kapatılmaktan kılpayı kurtulduktan sonra..

Davutoğlu kapağı AK Parti’ye atıp, “Tamamdır, artık AK Parti’ye operasyonların sonuçsuz kalacağı ortaya çıktı. Şimdi parsayı toplama zamanı” diyerek, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık koltuklarını hızla ele geçirdi..

Sonra da,. O koltukları babasının evinden getirmiş çocuklar gibi sahiplenip, “Erdoğan kim ki?” modunda söylemler geliştirmeye başladı..

“Hayatım CHP zihniyeti ile mücadelede geçti” dediği sol partinin genel başkanını, Tayyip Erdoğan’ın yerine cumhurbaşkanı seçtirmek için aday gösterdi..

Boyunun ölçüsünü aldı..

Ancak bugün dahi, mahalli seçimlerde, yüzde 0.1’lik oyuna bakmadan, CHP ile iş tutmayı sürdürmeye çalışıyor.. 

Büyük illerde CHP’yi destekleyecekler. CHP de, muhafazakar ilçelerde, AK Parti’ye kaybettirmek için, Davutoğlu’nun adayını destekleyecek..

Bu kirli pazarlığa bile oturan Davutoğlu, “Özdağ’a içişleri bakanlığı teklif edildiğini öğrenseydiniz, ittifaktan çekilir miydiniz” sorusuna, rahatsızlığını ifade etse de, net şekilde “Çekilirdim.Nitekim şimdi bunu öğrendim, şimdi hemen çekildim” demedi, diyemedi..

“Ben ilkeler uğruna, kendi irademle Başbakanlık koltuğunu terk etmiş adamım” diyen Davutoğlu’nun, aslında bu söyleminin de ne kadar boş olduğu, gerçekte “ilke” sözlerinin kuru gürültüden ibaret olduğu ispatlanmış oldu..

Davutoğlu “ilkeleri uğruna”, Başbakanlık koltuğunu bırakmayı boşverin, CHP’nin vagonluğunu bile bırakamayacağını, son olayla göstermiş oldu..

Değil bakanlıklar, üst düzey genel müdürlüklerin bile altılı masanın liderleri tarafından ittifak ile atanacağını açıklamış olmalarına rağmen, Kılıçdaroğlu üç bakanlığı birden Ümit Özdağ’a peşkeş çekiyor..

Davutoğlu, “böyle ilkesizlik görülmemiştir. Böyle hokkabazlık olamaz. Biz burda korkuluk muyuz. Bizden habersiz bakanlık değil, MİT Müsteşarlığı değil, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünü bile kimseye veremezsiniz” demesi gerekir iken..

Özdağ vakası için şu cevabı veriyor:

“Ümit Özdağ’ın içişleri bakanı olduğu ülkede yaşayamam.. Herkese saygım var ama Ümit Özdağ’ın içişleri bakanı olduğu bir denklemi kabul edemem!”

Yani?

Söylesene be, ilkeli adam.

Söylesene, profesör adam.

Söyle; stratejik derinlik kitabının yazarı, büyük adam..,  

Ümit Özdağ’a yapılan üç bakanlık teklifini, 14-28 Mayıs arasında öğrenseydin, ittifaktan çıkar mıydın, çıkmaz mıydın..

Şimdi öğrendin.. İttifaktan niye çıkmıyorsun?

Kasım kasım kasılıyordun, “bilmem kaç bin sayfalık, bilmem kaç bin maddelik altılı parti ittifakının protokolünü ben hazırladım” diyordun..

“Bu maddeler, menfaat üzerine değil, fedakarlıklar üzerine kurgulandı” diyordun..

Ne oldu? Caaart, kaba kağat.

Seni adam yerine bile koymadılar..

Sana bilgi bile vermeden, üç bakanlığı birden yüzde 2.5’luk partiye teklif ettiler..

Sadece Davutoğlu’nu değil, yanındaki diğer 4 parti liderini de adam yerine koymadılar..

Ama “vagonluk” devam ediyor.

Nereden kaynaklanıyor, bu yerlerde sürünen itibar?

“Hırs”tan..

“Ene” duygusundan..

“Ben yaptım. Erdoğan kim ki?” haksız gururundan..

“Ben siyasete soyunursam, milyonlar benim arkamdan gelir. Erdoğan, benim bilgimi kullanarak, başbakan oldu, cumhurbaşkanı oldu” şeytani vesvesesinden..

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER