SİYASET

Abdurrahman Erzurum : Saflar Sıklaşmaya Başladı

Tarih
19 Şubat 2016
İzlenme
2947 Kişi

Herhalde mesleğimizin en kötü yanı bu.. Kötü haber vermek…
 
Terör, patlama, saldırı, ölüm, kan gözyaşı… say sayabildiğini kadar.
Ülkemiz ve dünya son zamanlarda belki de hiç olmadığı kadar kötü haberlerle çalkalanıp duruyor. Dünyanın birçok noktasında bombalar patlıyor, masum insanlar ölüyor. Bir o kadarı da evini yuvasını, vatanını terk etmek zorunda kalıyor.
 
Yine böyle iç karartıcı haberler ile karşı karşıyayız. Çarşamba akşamı Ankara’da TSK personelini taşıyan servis araçlarına bombalı saldırı oldu. Bu vahşi saldırıda 28 vatandaşımız hayatını kaybederken, 61’i de yaralandı. Hemen arkasından kahpelik durmadı. Diyarbakır-Lice karayolunda askeri konvoyun geçişi sırasında el yapımı bomba patlatılması sonucunda 7 kahraman askerimiz şehit oldu.
 
  Allah tüm şehitlerimize rahmet etsin, kederli ailelerine de sabır versin, milletimizin başı sağolsun diyorum.
 
  Vahşi saldırıların ardından maşa örgüt PKK'nın tepe isimlerinden Cemil Bayık, saldırının arkasında kanlı örgütün olduğunu adeta itiraf eden bir açıklama yaptı. Bayık, saldırın Cizre ve Silopi operasyonlarına misilleme olarak yapılmış olabileceğini, misilleme ve tepki eylemlerinin anlaşılır bir durum olduğunu söyledi.
 
Bayık ardından "Türkiye'nin aydınları, yazarları, basıncıları, siyasetçileri Türk devletinin bu zalimliğine karşı çıkmazsa; öfkeli Kürt gençleri de bu Kürt halkına yapılan saldırılara misilleme yapabilirler" diye aydınlara yol gösterdi.
 
Kendisini barışa ve insanlığa adamış aydınlarımız da durur mu hemen onlarda açıklamalarını zaman geçirmeden yayınladılar. Açıklamada 200'ü aşkın akademisyen PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD'ye destek çıktı.
Mevcut iktidarı bölgesel ve evrensel aktörlerle düşman olmakla itham eden açıklamada Türkiye’yi Rusya vurur diye uçak kaldıramadığı için, Suriyeli Kürtleri (aynen Türkiyeli Kürtler gibi) “Fırtına Topu” ateşine tutmakla övünüyor diyerek yine Kürt halkını öldürmekle suçluyor.  Açıklama; 1 Mart 2003 Tezkeresi’nde deneyip yapamadığı şeyi, Türkiye’yi bir kirli savaşa sokup perişan etme imkanını R. T. Erdoğan’a tanımayacağız diyerek ve olmazsa olmaz final, “Türkiye bunun hesabını soracaktır” jargonu ile tamamlanıyor.
 
Ne yapalım onların görevi de bu. Tarihsel süreçte temsil ettikleri ana akımın işi hep bu olmuştur. Onlarda kendilerine biçilen rolü oynuyorlar.
 
Sonuç olarak bu olayın faili PKK olsa ne çıkar PYD olsa ne değişir, DAEŞ olsa ne farkeder. Eskiden örgütlerin bir ağırlığı vardı. İdeolojilerine göre eylemlerini yapar ve ardından yaptıkları eylemleri üstlenirlerdi. Şimdi kim parayı verirse onun eylemini yapıyorlar. Önemli olan eylemi yapanı maşayı değil onu tutan eli bulmak önemlidir.
Belki bugün istihbarat yetersiz görülebilir, askeri ve finansal yapımız yeterli olmayabilir ama bu terör saldırılarını yapanlar ülkede bir şeylerin çok hızlı bir şekilde değiştiğini görmelidirler. Ülkemize terör örgütlerini yollayanlar sadece kendi ajanları olan gazetecileri dinlemek yerine, bağımsız analist yapan düşünce kuruluşlarını ve gazetecileri Türkiye’ye yollarlarsa bu gerçeği onlarda söyleyecektir.
 
Devlet tüm askeri, polisi, istihbaratı ile çok dinamik bir yapıya kavuşmuştur. PKK ile dağda bayırda savaşan askerimiz ve polisimiz hendekçiler sayesinde şehir savaşını da çok iyi öğrenmiş, her türlü teçhizatını buna uyarlamışlardır. Devlet kendi silahını, tankını, İHA’sını, helikopterini, tankını yapmaya başlamıştır. İstihbaratımız kim ne derse desin eskisine göre çok daha iyi durumdadır. Çıkıp da zaman ve yer vererek engelledikleri saldırıları açıklayabilseler bunu hepimiz çok iyi anlayabilirdik ama maalesef bu böyle olmuyor.  Çakı gibi bir güvenlik teşkilatı oluşuyor vesselam.
 
Her terör olayından sonra ülkede birlik ortamı artmaktadır. Hamaset olsun diye söylemiyorum. Bilimsel olarak yakında açıklanacaktır. Anketler bunu göstermeye başlamıştır. Sağdan ve soldan duyarlı ve bağımsız düşünebilen insanlar artık bu saldırıların arkasında kimin olduğunu ve amacının ne olduğunu öğrenmiştir. Artık “bunu hükümet yaptı, istihbarat yaptı” kolaycılığına kimse kaçamamaktadır. Siyasiler artık ilk dakika çıkıp “hükümet hatalı, bunun sorumlusu hükümettir” diye çıkıp felaket tellallığı yapamamaktadır. İsterseniz bu son olay sonrası Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını okuyun. İçim acıyor gerçekten acıyor dedi sadece. Bahçeli’nin son zamanlardaki PYD’ye yapılan bombalamalar ve patlama sonrası birlik ve beraberlik mesajı vermesi de bunun göstergesi sayılabilir. Basın organları birkaç gazete dışında artık tahrik edici manşetler atmıyor artık. Ünlüler o çok beğenen’li twitter adreslerinden terör destekleyiciliği, tahrikçilik yapamıyorlar.
 
Daha da ikna olmadıysanız son bildiriye imza veren akademisyen sayısının bin 200’den neden 200’e düştüğünü kısaca bir düşünün yeter.
 
BİN YILLIK AYRILIK BİTTİ
Suriye, PYD, PKK derken geçen hafta çok önemli bir gelişmeyi gözden kaçırdık. Oysa bu olay çok iddialı başlıklarla basına servis edildi ve her zamanki gibi noktasına, virgülüne dokunulmadan yazılı görsel tüm basın organlarında yerini aldı.
 
Olayımız Katolik ve Rus Ortodoks cemaatlerinin 1000 yıl aradan sonra tekrar görüşmeye başlamasıydı. Çok tarihi ve etkileyici değil mi. Bin yıldır süren anlaşmazlık sona eriyor. 
 
Peki, 1054’de ayrılan ve Selçuklu’nun Osmanlı’nın fetihleri karşısında birleşme ihtiyacı hissetmeyen, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi, Osmanlı’nın kuzeyde slav coğrafyası ve batı da Viyana’ya kadar ilerlemesi karşısında birbirine yardım etmeyen bu iki kardeş cemaat ne oldu da 2016 yılında tekrar görüşmeye karar verdi ve neler görüştü?
 
  Önce bir tarihi gelişme bakalım isterseniz;
  1054 yılında Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının ardından Rus Ortodoks Kilisesi 15. Yüzyılda İstanbul’daki patrikhaneden bağımsızlığını ilan etmiş. İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi Ortodoks dünyasında lider kabul edilse ve “eşitler içinde birinci” olarak anılsa da, Rus Ortodoks Kilisesi en büyük cemaate sahip olanı.
 
Cemaatinin büyüklüğü 150-200 milyon arasında olan Rus Ortodoks Kilisesi ile Katolik Kilisesi’nin yakınlaşması bu yüzden Hristiyanlık içindeki bölünmenin onarılması açısından özel bir önem taşıyor.
Evet Katolik ve Ortodoks cemaatlerinin ruhani liderleri Papa Francis ve Patrik Kirill, Küba'da neden bir araya geldi. Nedeni bulmak için önce 2 saat süren görüşmede alınan kararları biraz gözden geçirelim.
  30 maddelik ortak bildiride Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Hristiyanların maruz kaldıkları baskılar, dinler arası diyalog ve inanç özgürlüğü, göç krizi, aile ve evlilik gibi temalarda mesajlar verildi.
1- Terörizme son vermek için uluslararası topluma birlik çağrısı yapıldı.
2- Ortadoğu'daki Hıristiyanları koruma çağrısı yapıldı.
3-Zengin ülkelerin kapılarını çalan sığınmacılara kayıtsız kalmaması çağrısı yapıldı.
4- İki kilisenin birlikte çalışarak Hıristiyanları koruyabileceğini belirtildi.
5-Hristiyanlığın doğduğu topraklarda bugün Hristiyanların ve diğer bazı dini cemaatlerin yerlerinden edildiği, “kiliselerin barbarca tahrip edilip yağmalandığı” belirtildi ve “Uluslararası toplumu, Hristiyanların Orta Doğu’dan atılmasını önlemek için acilen harekete geçmeye çağırıyoruz” denildi.
6-“İçinde bulunduğumuz bu endişe verici zamanda dinler arası diyalog zorunludur. Dini liderlerin, inananlarını diğer dini geleneklere saygı yönünde eğitme sorumluluğu bulunuyor. Suç eylemlerini dini sloganlarla haklı göstermeye çalışmak kabul edilemez” denildi.
7- Avrupa’daki entegrasyon süreci hakkındaysa “Diğer dinlerin bizim medeniyetine katkı sağlamasına açık olmakla birlikte, Avrupa’nın Hristiyan köklerine bağlı kalması gerektiğine inanıyoruz” denildi.
Papa Francis’in "Bugün lütuf günüdür. Patrik Kirill ile görüşme tanrının hediyesidir. Bizim için dua edin" diyecek kadar önem verdiği bu görüşme sonrası işte bu kararlar alındı.
Bana göre bir çok uluslararası anlaşmada olduğu gibi kağıt boş kalmasın diye yazılmış maddeleri geçtikten sonra bazı maddeler çok derin anlam taşıyor.
 
Ortadoğu’da ezilen Hristiyanları koruma çağrısı yapması ve iki kiliseye bu konuda birlikte çalışmaya davet etmesi, uluslararası toplumu Hristiyanların Ortadoğu’dan atılmasını önlemeye çağırması bence çok anlamlı.
 
Normal zamanda çok ses getirecek olan dinler arası diyalog çağrısı ve Avrupa Birliği’nin Hristiyan kalması isteği bile bu maddelerin yanında alt manşetlik haber gibi kalıyor.
 
Ne diyor ruhani liderler, Ortadoğu’da Hristiyanları kurtarın, birlik olun ve sizi bu coğrafyadan atmak isteyenlere karşı beraber çalışın diyorlar. Kim diyor, birisi Avrupa etkisindeki papa, diğeri de Rusya etkisindeki Patrik. Bu birleşme ve sözler size tarihten bir şeyler hatırlattı mı?
 
1095 yılında milyonlarca ipsiz sapsızı Müslümanların üzerine yollayan zamanın Papası II. Urban, Hıristiyanları Kudüs’ü ve doğu topraklarını ele geçirmek özellikle havarilerin yaşadığı yerlerin ve onlara ait kalıntıların Sarazen Müslümanların elinden kurtarılması için yapılacak kutsal savaşa çağırıyordu. Kısaca oradaki Hristiyan kardeşlerimize sahip çıkalım diyordu.
Ortadoğu’da her gün onlarca bomba Hristiyanların üzerinde mi, yoksa mazlum Müslümanların tepesinde mi patlamaktadır. Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da hayatını kaybedenler, yurtlarından olanların yüzde kaçı hristiyandır? Bu hikayelere inanacak Hristiyan var mıdır artık bilmem.
 
Ne güzel değil mi? Dinler arası diyalog, barış, kardeşlik mesajları… Bize dua edin sevimlilikleri…
 
Birde Rusya’nın olayını değerlendirelim isterseniz, Ukrayna ve Gürcistan’ı hallettikten sonra, Afganistan, Kafkaslar ve Ortadoğu bölgelerini genişleme alanı seçen Rusya çoğunluğu Müslüman olan bu coğrafyada yaptıklarına destek olması için kendisine ortaklar bulmaya çalışmaktadır.
Yaptıkları ile Çarlık Rusya’sı hayalleri içinde olan yöneticiler, bu kiliseye bağlı dindaşlarının yanı sıra artık Katolik dünyasının desteğini de arkasında hissedecektir. Nasıl olsa iki lider karar aldı. Ortadoğu’daki Hristiyanlara sahip çıkalım dedi. Rusya, Çeçenler, Afganlar’dan sonra kendisini İslami devlet oluşumu olarak tanımlayan İŞİD’e karşı mücadelesinde bu ulvi amaç için mücadele edecektir artık. Uçağını düşüren Müslüman Türklerle olur da çatışırsa NATO üyeleri papanın sözlerini unutamayacaklardır.
Bu iki kilisenin birleşmesi neredeyse 2 milyar insanı kapsayan bir oluşumu doğuracaktır. Avrupa devletlerine de Hristiyan köklerinize bağlı kalın, sizin dininizden olmayanları da yanınıza almayın dediğine göre artık saflar sıklaşmaya başlamıştır demektir.
 
Görünen o ki, kağıtlar karılmış, oyun yeniden kurulmuş, planlar yapılmış, görevler paylaşılmış ve icraatlar sırası geldikçe hayata geçirilmektedir.
 
Ne diyelim, yine mezheplerden, ayrılıklardan, İslam dünyasının durumundan bahsetmeyeceğim. Kim ne derse desin birleşemeyenlere yine papa ve patriğin deklarasyonundan son bir mesaj veriyorum. Belki ondan anlarlar.
 
"İsa Mesih'in, 'Bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar', kutsal duasına rağmen, insan zayıflığı ve günahkarlık sonucu oluşan birlik kaybından dolayı kederliyiz"


Ajanshaber.com
19 Şubat 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • Baris Beydogan

    19 Şubat 2016
    2 0
    Malesef..Kardeslik masallari ile kimse kendini kandirmasin..Onlar zaten kardesligi kafalarinda 25 sene önce bitirmisler kafalarinda da biz bilmiyormusuz.Kendimizi kandiriyormusuz.Birlikmi?? Dirlik ve kendi birligimiz lazim yoksa olacaklari kimse yeniden duzeltemez
  • Vuslat BULUŞMA

    19 Şubat 2016
    3 0
    'Safllar Sıklaşmaya Başladı" yazınız okunmaya değer olduğu kadar sosyo insan olgusuna vesile olan İşitsel, görsel ve dokunsallık kavramlarına hitabeden BU VATANDA YAŞIYORUM AMACIM BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE İLLAHİ KELİMETULLAH davasında ise zaten 12'den VURMUŞ demektir yazınız. İslam coğrafyası için de tek hami ve İSLAM COĞRAFYASININ son kalesi olan TÜRKİYE ve bölgedeki bütün önemli isimler ve aktörler verilen senaryolara uyulmadığı ve taşların yerine oturmadığı bir durum. İşte bu durumdan dolayı TÜRKİYE! 13 Ekim'de PYD ve YPG'ye havadan atılan tonlarca mühimmatın içinde o hava aracı da vardı. PYD'de bulunan Amerikan mühendisler ve savaşcı askerler tarafından montajı yapılan hava aracı, Türkiye sınırına yollandı. Türk ordusu da bekleneni yaptı ve, düşürdü. İşte bu hamle neden yapıldı, kimler ne amaç güdüyordu, planları tuttu mu, kimler ne istiyordu? demeden.. APAÇIK; bir yanda haçlılar karşılarında ise İSLAM COĞRAFYASININ HAMİSİ TÜRKİYE olay bu kadar açık ve NET. Tekrar akıcı ve aydınlatıcı yazınızın okunmaya değer olduğunu belirtirirm. Gafil olmaktan Allaha sığınırım. "UYANIN MİLLET! SAFLARI SIKLAŞTIRALIM". İNŞALLAH..
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER