SİYASET

Abdurrahman Erzurum : NEDEN CESET GÖRÜNTÜSÜ GÖREMİYORUZ?

Tarih
15 Mart 2016
İzlenme
1746 Kişi

Pazar günü Ankara’da vahşice ve kahpece hazırlanmış bir bombalı saldırı daha yaşadık. Bu saldırı 5 ayda yapılan 3. saldırıydı. Hedef olarak yine siviller seçildi.

Bunu yapan şer odakları ve maşaları yine hiçbir şeyden habersiz ve suçsuz 40 civarındaki vatandaşımızı canice, hayvanlardan daha aşağılık bir duygu ile katlettiler. Hangi din, ideoloji ve dava için olursa olsun bunu yapan insanlar dünyanın en aşağılık ve alçak insanlarıdır. Bunu yapan kadar bunun arkasında duran, destekleyen, planlayan devlet, kurum ve kişiler de yine dünyanın en alçak oluşumlarıdır.

Annesinin karnındaki bebekten yaşlı insanlara kadar, sınavdan çıkmış öğrenciden görevinden çıkmış babaya kadar 40’a yakın kişiyi öldüren bu kişilere sayfalarca en ağır hakaretleri yazsak, 80 milyon kişi en ağır sözleri bunların yüzüne söylesek bir anlam ifade etmez. Artık ufak bir sarsıntıda yıkılabileceğini bile bile okul inşaatının malzemesinden çalan müteahhitler ve ürettiği mallara daha fazla para kazanmak için bile bile kanserojen madde katan gıda firmalarından sonra, insanın menfaati için ne kadar alçalabileceğini ve lafın para etmediğini öğrendik.

Şu an bütün dünya terörle mücadele etmektedir ve dünyanın kabul ettiği ama bizim hala değişik amaçlar için bilip de kabul etmek istemediğimiz bir gerçek vardır. Ne kadar istihbari önlem alsanız da tamamıyla önleyemeyeceğiniz terör olaylarının önünü kesmenin yolu terörün etkilerini minimize etmektir.

Terör örgütleri mücadele ettikleri devletlere karşı en etkili mücadele şekli olarak terörü seçmişlerdir. Terör sayesinde karşısındaki devletleri dizayn edebilir veya davranış değişikliğine sevk edebilirler.

Bunun için “korku”, “dehşet” ve “çaresizlik duygusunu” kullanırlar. Toplumda en fazla etki bırakacak eylemleri planlarlar. Bunun için en büyük kozları medyadır. Ceset ve yangın görüntüleri, ambulans sesleri, panik halinde koşuşan insanlar, bağrışmalar, ağlamalar, acı sesler… Ardından çıkan söylentiler, abartılmış ölü ve yaralı sayıları… Olay yerinde veya başka yerlerde ikinci, üçüncü bomba haberleri, tepkiler, ardından sosyal medyada paylaşımları, karalamalar ve sonunda görev tamam.

Nefes nefese, yüksek sesle olayı anlatan bir spiker, etrafta parçalanmış cesetler, yanan arabalar, acı içinde yalvaran insanlar ve her yerde kan. “Evet sayın seyirciler şu anda olay yerindeyiz, etrafta onlarca yüzlerce ceset var, her taraf yaralılarla dolu….”

Modern devletler terörün amacına ulaşmasını önlemek için bu tür olaylar sonrası yayın yasakları getirmekte bulmuştur. Birçok ülkede her ne kadar kendi kendine denetimini oluşturmuş ve ülkesinin menfaatlerini düşünen medya organları olsa da yine de bu tür olaylarda basına çeşitli kısıtlamalar getirilir. Fransa’da, ABD’de, İngiltere’de herhangi bir patlama sonrası verilen görüntüler her zaman belli bir hassasiyet çerçevesinde elenmiş görüntülerdir.

Bir süre öncesine kadar bizde de durum aynıydı. Haber atlamama, olay yerinden ilk görüntüleri en hızlı şekilde verme, tüm seyircileri kendi kanalına çekme savaşını televizyon başındaki milyonlarca insan dehşet içinde seyretmekteydi. Yine televizyona çıkan yarım akıllı uzmanların birbirinden uçuk yorumları ile dolan insanlar patlama noktasına gelirdi. En son da sahneye bir politikacı çıkıp da bu olayda devleti ve güvenlik güçlerini suçlayınca görev tamamlanmış olurdu. Terör vuracak, medya büyütecek ve etki altında bırakacak, siyasetçilerde fırsat bu fırsat saldıracak, sonuçta maksat hasıl olacak. Ne güzel dünya değil mi?

Birkaç terör saldırısından beri bu tür olayların hemen ardından “yayın yasağı” getiriliyor ve terörün hevesi kursağında kalıyor. Bu tabi ki terör odaklarının ve destekçilerinin işine gelmiyor. Nasıl işine gelsin. Terörist o kadar hazırlanmış, arkasındaki güç o kadar para vermiş, ama televizyonda 2 dakika patlama görüntüsü çıkmıyor.

Pazar günü yaşanan saldırı sonrasında da aynısı yaşandı. Ankara’da patlama haberi sonrası sadece çok sayıda yaralı haberi var şeklinde bir haber dolaştı. Basın mensupları olay yerine yaklaştırılmadı. Dünyada yaşanan terör olaylarında verilen görüntü ve yapılanlar neyse aynısı ülkemizde de yapıldı.

Bunun üzerine olay hakkında detaylı bilgi almak isteyenler ve malum çevreler sosyal medyaya yöneldi. Olay ile ilgili yalan yanlış bilgiler, ceset fotoğrafları, bombalı araç plaka listeleri, başka yerlerde bombalama haberleri yer aldı. Terör sempatizanları korku ve dehşet duygularını burada yaymaya çalıştılar.

Ben sosyal medyadaki insanları 3’e ayırıyorum. Gaflet içinde olanlar, dalalet içinde olanlar ve hıyanet içinde olanlar diye. Aslında “Gençliğe Hitabe”de bulunan bu söz her zaman ve her yerde güncelliğini koruyor. Sadece sosyal medya değil son iç ve dış gelişmelerden sonra, medyada siyasette ve hayatın her yerinde bu 3 tür insanı görmek çok mümkün.

Pazar günü de sosyal medyada bu üç türü de tüm ayrıntısıyla gördük. Hıyanet içinde olanlar, dalalet içinde olanlar ile birlikte gaflet içinde olanlara bir şeyler empoze etmeye çalışıyorlardı.

Yayın yasağına karşı çıkıyorlardı, alakalı alakasız her şeyi örnek olarak yazıyorlar, görüntülerin verilmemesini eleştiriyorlardı. Haber ile ilgili detaylar verilmiş, ölü ve yaralı sayısı ve isimler açıklanmaya başlamış ama bu kesim hala neden yayın yasağı getirildi diye soruyor adeta çılgına dönüyordu.

Bazısı yasak nedeniyle çıkmayan görüntüleri sosyal medyadan yayarak diğerleri için malzeme vermeye çalışıyorlardı. Bazıları söylentiler üzerinden hükümete en ağır eleştirileri getiriyordu. O kadar kötü ve bakılamayacak derece fotoğrafları paylaşanlar vardı ki bunu marifet sanıyorlardı.

İnanın insan sormadan edemiyor. Yerde yatan ceset görüntüleri, kopmuş el kol görmek çok mu hoşunuza gidiyor yoksa örgütlerinizin yarım kalan işlerini siz mi tamamlamak istiyorsunuz.

Eğer bu tür görüntüler görmek çok hoşunuza gidiyorsa, bu tür web siteleri var, bunları açıp bakın ve bu hastalığınızı orada gidermeye bakın. Yok örgütlerinizin sempatizanlığını yapmaya çalışıyorsanız hiç ummayın, şu dağlar, sokaklar, plazalar ve medya kisvesi içinde bu kadar da alçalabileceğini tahmin edemediğimiz kişiler bir temizlensin. Sıra size de gelecek.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek, parçalamak isteyen, şer odaklarının maşası olan herkes sırasını beklesin. Kimse yaptığını kimsenin fark etmediğini, istediği gibi at oynatabileceğini zannetmesin. Devlet; silahlı, silahsız, medyada, sosyal medyada, finans sektöründe, üniversitelerde velhasıl nerede olursa olsun bu milletin aleyhine çalışanlara dur demeye kararlıdır. Herkese anladığı dilde hitap edilecektir.

Millet sizin basın organlarınızda, sosyal medyanızda yazdıklarınıza itibar etmemektedir. Hastaglerinizi, twitlerinizi sadece siz ve sizin gibi düşünenlerden başka bir de bakalım ne zırvalamışlar diye merak edenlerden başkaları görmemektedir. Artık eskiden buralara cevap yazmayı görev edinen birçok kişi buna gerek bile duymamaktadır. Millet doğru bakış açısını yakalamış ve bazen sendelese de yürümeye devam etmektedir.

Reel hayat başka, sizin hayal aleminde yüzdüğünüz sanal alem çok başkadır.

Uyuyanlar uyansın, alet olanlar akıllansın, profesyoneller de bu milletin şanlı tokadını beklesin.

Köprüden önceki son çağrı, benden demesi…

Ajanshaber.com
15 Mart 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER