SİYASET

Yusuf Kaplan : Dışardan ve içerden çift yönlü bir saldırı var! Basiret ve teyakkuz şart!

Tarih
03 Eylül 2016
İzlenme
3895 Kişi

Küresel sistem, Soğuk Savaş'ın bitirilmesinden itibaren çeyrek asırdır İslâm'la savaşıyor.

Postmodern bir savaş bu. Postmodern; yani iki yüzlü!

15 Temmuz saldırısı, küresel sistemin İslâm'la savaşının uzantısı, anlamakta zorlandığımız, son derece karmaşık ve çok yönlü bir saldırı.

BATILILAR, HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADI VE İSLÂM'LA SAVAŞI BAŞLATTI

Şunu henüz göremedik bile: Soğuk Savaş, İslâm'la savaş için bitirildi. Batılılar, postkolonyal süreçte, İslâm dünyasını bu kez içerden köleleştirdiler; İslâm dünyasına Batılıların uydusu Nasır vesaire gibi diktatörleri diktiler; sosyalizm ve ulusalcılık gibi seküler ideolojileri ihraç ettiler ama bütün bu tezgâhların hiç biri İslâm'ı fosilleştirmeyi başaramadı.

Aksine 1970'lerden itibaren İslâm dünyasını İslâm'dan uzaklaştırmayı amaçlayan sosyalizm ve ulusalcılık gibi seküler projeler, sonuç itibariyle, hem fiyaskoyla sonuçlandı hem de İslâm, Fas'tan Malezya'ya kadar İslâm dünyasının siyasî, fikrî, sosyal ve ahlâkî olarak yeniden omurgası konumuna yükseldi.

Oysa Batılılar, Osmanlı'yı durdukları zaman İslâm'ın tarih sahnesinden çekildiğine hükmetmişlerdi. Bu iş bitti, diye düşünmüşlerdi

Ama tam tersi oldu. Bu işin bitmediği, İslâm'ın bütün diriliğini koruduğu, Müslüman toplumlara ruh vermeyi sürdürdüğü görüldü: Batılıların sömürgeleştirdikleri Müslüman coğrafyaların hepsinde de İslâm hem bütün seküler ideolojileri ezdi geçti; hem de Müslüman toplumların yeniden toparlanabileceği umudunu yeşertti.

TÜRKİYE, İSLÂM'I TERKETMEDİ, BATILILARI ŞOK ETTİ!

Bu süreçte Türkiye, İslâm'ı, İslâmî ruhunu kaybetmenin eşiğinden döndü. Laikleşme projesiyle Türkiye'nin içerden teslim alınabileceği ve İslâmî ruhunu unutacağı düşünülmüştü.

Burada da tam tersi oldu. Bu toplum, yarma harekâtları gerçekleştirdi, İslâmî kimliğine ve ruhuna -iyi kötü- sahip çıktığını gösterdi. 15 Temmuz direnişi, İslâmî kimliğin ve ruhun küllerinden doğuşunun ve şahlanışının bir göstergesiydi.

Batılılar, böyle bir şahlanış beklemiyorlardı. O yüzden büyük şok yaşadılar. Türkiye'ye saldırı olmasına rağmen Batı ittifakının ve kurumlarının bir üyesi olan Türkiye'ye yapılan bu saldırıyı kınamak yerine saldırıya direnen Erdoğan'ı ve Türkiye'yi kınadılar! Böylelikle takke düştü ve kel göründü: Bu saldırının bizzat Batılılar tarafından tezgâhlandığı gün gibi ortaya çıkmış oldu. Maskeli balo son buldu.

OYUNU GÖREMEZSEK, SALDIRIYI PÜSKÜRTEMEYİZ!

Yazının başında da söyledim: 15 Temmuz saldırısı, küresel sistemin İslâm'la postmodern yöntemlerle savaşının bir uzantısı.

Kavramakta zorlandığımız en hayatî meselelerden biri burada gizli: Küresel sistem, görünüşte terörizm'le savaşıyormuş gibi yapıyor ama gerçekte İslâm'la savaşıyor. Sağ gösterip sol vuruyor. İşte postmodern iki yüzlü savaş bu şekilde sürdürülüyor...

Bunu biraz açalım...

Küresel sistemin lordları Batılılar, bir yandan İslâm'ın “barış dini” olduğunu söylüyorlar ama öte yandan da postmodern yöntemlerle İslâm'ı terörle özdeşleştirecek bir strateji yürütüyorlar.

İslâm'ı terörle özdeşleştirme stratejisini hem medya hem de kendi kurdukları ve kukla olarak istedikleri gibi kullandıkları terör örgütleri üzerinden yürütüyorlar!

15 Temmuz saldırısından sonra bu postmodern, iki yüzlü savaş biçimini Türkiye'ye karşı da yürütmeye başladılar: Bir yandan medya üzerinden Türkiye vuruluyor, Erdoğan, Hitler'i aratmayacak bir diktatör olarak sunuluyor. Öte yandan da 7 Haziran seçimlerinden itibaren başlatılan terör örgütleri üzerinden Türkiye'yi vurma, köşeye sıkıştırma savaşı veriliyor...

Bu İslâm'la postmodern savaş süreci Türkiye'deki medyalar üzerinden de bütün hızıyla yine medya üzerinden sürdürülüyor: Neredeyse belli başlı bütün televizyonlar, adeta söz birliği etmişçesine görünüşte cemaatleri hedef gösteriyor, gerçekte İslâm'ı vuruyor... Ve laikliğin / Kemalizm'in önünü alabildiğine açıyor...

Oysa bu küresel ölçekte süründürülen İslâm'la postmodern savaş sürecinin Türkiye'de sürdürülmesinden başka bir şey değil.

Ürpertici olan şu: Toplum, bu zokayı yutmuş durumda... Siyaset bu tuzağın farkına varamadı bile...

BÜYÜK HATA YAPMA LÜKSÜMÜZ YOK!

Özetle: Küresel sistem, çeyrek asırdır ikiyüzlü / postmodern yöntemlerle İslâm'la savaşıyor. Bu savaş, 15 Temmuz saldırısıyla Türkiye üzerinden yürütülüyor ve bundan sonra Türkiye, bu savaşın merkez üssü olarak belirlendi.

Türkiye hem içerden hem de dışardan büyük bir saldırı ile karşı karşıya...

Türkiye, dışardan -terör örgütleri üzerinden- Suriyelileştirilerek parçalanmak isteniyor...

İçerdense, bu toplumun tarihî derinliğinin, medeniyet dinamiklerinin yegâne kaynağını oluşturan -görünüşte- cemaatler, tarikatler -gerçekte İslâm- hedef tahtasına yatırılarak bu toplumun direnç noktaları yerle bir edilmek isteniyor.

O yüzden içerde de dışarda da büyük hata yapma lüksümüz yok.

Dışardan ve içerden kurulan tuzaklara ve geliştirilen tezgâhlara karşı hem basiretli hem de teyakkuz hâlinde olmak zorundayız... Vesselâm.

Yenişafak
2 Eylül 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • FUAT KADIOĞLU

    10 Eylül 2016
    0 0
    bugün patlayan bir kanalizasyon olan fetullah gülen yapılanmasının,taraftarlarını köleleştirirken kullandığı söylemlerin hiç biri orjinal olmayıp,tamamı Kur'an'a zıt olarak gelişmiş, gırtlağına kadar şirke bulaşmış din anlayışımızda zaten mevcut olan zırvalardır.Örnek verecek olursak tarikatlardaki en tepesinde gavs ın bulunduğu hiyerarşi fetö'de medernize edilerek gavs kainat imamına,daha alt basamaktakiler de il,ülke,kıta imamlarına dönüştürülmüştür.Gülen'in rüyalarla köleleştirme seanslarına lanet okurken,diğer yapılanmaların değişik platformlarda keramet denilen zırvalama susturucusu adı altında Allah'la bile görüştüklerini söylemelerine,tuvalet taşıyla Allah'ı tartıştırmalarına, zor bir durumda kalan iki kişiden, Allah'tan yardım isteyenin karşılık bulamayıp,A.Geylanidan yardım isteyenin kurtulduğu (semerkand tv.) ,menzilde ki din baronlarının tarlalarında çalıştırılan zavallıların uyanmaması için,şeyhlerin yapılan işleri isterseler meleklere yaptırabilecekleri fakat bu işleri yapmanın faziletinden müritleri faydalandırmak istedikleri saçmalıklarına ses çıkarmamamız neyin nesi. tasavvufi yapılanmalarda ki tevhide aykırı bütün söylemler ilm-i leddün kılıfıyla yutturulurken müridlerden aykırı tek bir ses çıkmayacak şekilde oluşturulmuş yapı fetö'ye ne kadarda çok benzemektedir.Milyonlarca insanın tek bir kişinin ağzına baktığı,sorgulama kabiliyetinden koparılmış yığınlar, düşmanlarımızın gözünden kaçmayacak kadar büyük bir imkandır onlar için.Irak'ı ABD ye teslim eden ırak ordusunun kesk-i zani hareketi tarafından içinin nasıl boşaltıldığı unutulmamalı.Biz müslümanlar bu tür tartışmalarda Furkan olan kitabımızı hakem tayin etmediğimiz sürece sorunlarımızı asla çözemeyiz kanaatindeyim.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER