EĞİTİM

Uçtaki Adam : Türkiye’nin eğitim ideolojisi

Tarih
06 Mayıs 2019
İzlenme
1011 Kişi

DÜNkü Eğitim İdeolojimiz

        Eski tarihlerden beri eğitimin devlet yönetiminde önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Cumhuriyetin kurulduğu yılların Türkiye’sinde hatta o günün küresel şartlarında ‘milliyetçilik’ birçok ülkenin ortak realitesiydi. Kurulan yeni rejimin mutlak otoritesini sağlamak amacıyla koyulan eğitim hedeflerinin o günün şartları göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekse de aksayan bazı yönlerin nesnel gerçeklikle ortaya koyulması gerekmektedir.

        Türk milli eğitim sistemi siyasal öğretilemeye yönelik yani belirli bir rejimi haklı gösterme ve kabul ettirme amacı üzerine kurulmuştur. Yasa ve yönetmeliklerle koyulan hedeflerde “Ebedi Şef” Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının mutlak itaatinin temel hedef haline gelmesi; çoğrafya, matematik, ekonomi gibi derslerdeki temel kazanımlarının bile Atatürk ile bağdaştırılması, din Kültürü ve ahlak bilgisi dersi programındaki “Ders konuları daima Atatürk ilkeleriyle bütünleştirilecektir” gibi hedefler bunların bazı örnekleridir. Kısacası öğrenciye “hürriyetçi demokrasi rejimimizin diğer totaliter rejimlerden farklarını” öğretmeyi totaliter ve despotik nitelikte bir eğitim ideolojisi ile hedeflemek o günkü eğitim ideolojimizin ironik bir uygulamasıdır.

        Türk Milli Eğitim İdeolojisinin oluşması safhasında din olgusu, ilk başlarda toplumun ortak değerlerinden biri olarak görülürken, sonraları siyasetten ve eğitimden dışlandı. Sonraki süreçte tekrar saygınlaştırılarak -devlet otoritesine yardım ettiği için-tahammül edilmek zorunda olan fakat saygınlığı pek kalmayan bir etken oldu. Laiklik söylemiyle dini eğitime karşı olan tek parti rejimi, dini eğitime tekrar sokmak zorunda kaldı. Üstelik milliyetçilik-dinsel değerler-faydacı araçsal bakış açısı şeklindeki eğitim ideolojisinin ilk hakim olduğu dönemde Mustafa Kemal hükümet başkanıyken, dinin okul sistemine geri döndüğü dönemde İsmet İnönü cumhurbaşkanı, okullara zorunlu ahlak dersi geldiğinde Bülent Ecevit başbakan, din dersi zorunlu hale getirilip imam hatip okulları yaygınlaştırıldığında ise askeri rejim dönemiydi.

        Milliyetçi-devletçi bir eğitim felsefesiyle Türk ulusunu yüceltme eğilimi taşıyan, şövenist söylemlerle şekillendirilen Türk milli eğitim politikası, okulda öğrenciye aşılanan değerlerin mutlaka içselleştirileceği düşünülemeyeceğinden özellikle Türkiye gibi farklı etnik kökenlere mensup birçok üyesi bulunan çok uluslu devletlerde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

BUGünümüze Dair

        Sınıflarda Atatürk portresi, Türk bayrağı, İstiklal Marşı, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, Türkiye haritası bulunması gerektiği ve hatta bu malzemelerin hangi düzene göre yerleştirileceği ilgili yönetmelikte detaylı şekilde açıklansa da öğrencilere Atatürk ve bayrak sevgisi kazandırmanın, İstiklal Marşı’nın ve Gençliğe Hitabe’nin içinde geçen kavramları özümsemenin, o sembolleri duvara asmaktan ve ezbere bilmekten daha önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

        28789 sayılı ve 08.10.2013 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik değişikliği ile uygulayıcı siyasi irade temsilcilerinin deyimiyle Öğrenci Andı ’nın kaldırılması sayesinde ‘geri kalmış ülke görüntüsünün önüne geçtik’ fakat bizler o görüntüyü, Öğrenci Andı ’nda hedeflenen ‘çalışkan, doğru, küçüklerini -tecavüz etmek yerine-koruyan, büyüklerine duyduğu saygıyla anılan’ bir nesil yetiştirerek yıkmak isterdik.

        Kavramların içinin boşaltılarak sembollerin hangi siyasi görüşü temsil ettiğine göre onlara yönelik uygulama(ma) kararı almak fikri, toplumları ve onları oluşturan insanları kutuplaştırarak sadece teoride ileriye götürmenin dışında kimseye bir fayda sağlamayacaktır.

 

YARIN İçin Bugünden Ne Yapmalı?

        Ülkemizde eğitim sistemleri, eğitim programları dolayısıyla halkın ne öğreneceği yürütme erkine bağlı birimlerce belirlenmektedir. Türk eğitim sistemi Rousseau, Kant ve Dewey’in hümanist ve demokratik fikirlerini özümsemeye muhtaçtır. Despotik, totaliter, militarist, şövenist yaklaşımlar devlet yönetiminden uzak tutularak insanlığın köklü felsefelerine ve eşitlik, özgürlük gibi ilkelerine ihtiyacı vardır. Yürütme erki tarafından oluşturulacak eğitim programları ve içerikler bu ilkeler ışığında belirlenmelidir.

        Bir tarafı eleştirenin Cumhuriyet karşıtı, diğer tarafı eleştirenin dinsiz ilan edildiği yılların fazlasıyla yaşandığı ülkemizde, bugün milli mutabakat söylemiyle birliktelik çizgisinde buluştuğumu bugünün Türkiye’sinde artık mensup olunan siyasi görüşü savunmak ya da karşıt görüşü eleştirmek amacı olmadan, tarafgirlik ruhundan arınıp nesnel bir bakış açısıyla sadece “eğitim” adına yapıcı önerilerle somut adımlar atılmalıdır. Etnik, siyasi, dini görüşü her ne olursa olsun her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en doğal hakkı nitelikli ve dünya standartlarına uygun, sağlam felsefi temeller üzerine kurulu eğitim hakkını elde edebilmektir. Bunun en güzel şekilde gerçekleşmesi dileğiyle...Saygılarımla.

Seslimakale.com.tr

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER