SİYASET

Beyinsiz Adam : Seçimin kaybedeni benim

Tarih
06 Kasım 2015
İzlenme
5144 Kişi

6 Kasım 2015

Seçim sonrası açıklamaları dinledim ve gördüm ki aslında herkes başarılı olmuş. Ben hariç. Benim canla başla çalıştığım ve oy verdiğim parti % 0,05 oy aldı. Yani 10 bin’de 5. Yani her iki bin kişiden yalnızca biri. Yani hemen hemen kimse oy vermedi. Yani partimize oy veren herhangi iki kişi buluşmaya kalksa taksi kırk lira yazar

Sonuçlar açıklanınca üç gün eve kapandım ve bu başarısızlığın sebeplerini sorguladım. Bunca çabaya rağmen bize neden oy vermemişlerdi? On binde beş oy mu verilir yahu, bu nasıl bir halk? Genel merkezimiz var, faksımız var, yepyeni fotokopi makinesi almışız, insan bize şu oyu vermeye utanır yahu. Baraja bile laf atamıyorum, baraj olmasa dahi en fazla bir milletvekili adayımızın ayağını falan sokabiliyoruz meclise. Ayıptır.

Bu demek değildir ki baraj denilen ucube kalsın. Kalmasın, kalksın. Herkes temsil edilsin mecliste. Diyelim biz on binde beş oy aldık. Tamam milletvekili için yeterli değil. Ama biz temsil edilmek istiyoruz. Biz de bu oyla örneğin 6 yaşında ufak tefek bir çocuk sokabilsek meclise...

Neyiniz eksilir? El kadar bebe zaten, yer bile kaplamaz, bi köşede bakugan oynar. Yeter ki temsil edilelim.

SEÇİMİ KAYBETTİREN OLASI SEBEPLER

Dış güçler engelledi: Pek mümkün gözükmüyor çünkü dış güçlerin çoğunun bizden haberi yok. Biz iletişime geçmeye çalıştık, beraber Türkiye’nin altını oyalım diye teklif edecektik ama muhatap bulamıyorsun ki.

Halkın arasına karışmama: Genel başkanımız bunu bilinçli olarak yaptı. Gribin, nezlenin kol gezdiği bugünlerde halkın sağlığını korumak için onlardan uzak durdu, ama halk bu inceliği göremedi.

Halkla bütünleşme: Genel başkanımız biraz asosyal, bir seçmenle kaynaşması için onunla uzun zaman geçirmesi gerekiyor. Geçen gün seçmenin biriyle 3 gün geçirince ona ısındı ve bir hafta takıldıktan sonra onu partimize oy vermeye ikna etti. Tek handikabı seçim dönemi boyunca toplam iki kişiye zaman yetti.

Herhangi bir ismin parti içinde parlamasına izin verilmedi:
Bu aslında Genel Başkanımızın derin feraseti, ancak anlaşılamadı. Genel başkanımız parti için vazgeçilmez olduğundan tuhaf tuhaf tiplerin ön plana çıkmasından rahatsız oluyor ve haklı olarak bunu engellemeye çalışıyor. Partinin üyesi veya partiye oy veren insan sayısı ne kadar az olursa parti o kadar güvenli bir şekilde yönetilir. Bu kısa vadede size saçma gibi görünüyor olabilir ama aslında uzun vadede de saçma. Böyle düşünüyor olabilirsiniz, ben de zaman zaman böyle düşünüyorum ama hemen bu düşünceleri kafamdan atıyorum.

Halka sürekli hakaret ettik: Bu Genel Başkanımızın fikriydi. Bir Amerikan filminde gördüğü “ters psikoloji” yöntemini anlattı bize. Bizler de internette veya sokakta halkla her karşılaştığımızda onlara hakaret ettik. Ama maalesef ters psikoloji ters tepti. Bunda en büyük etken maalesef halkın büyük çoğunluğunun o Amerikan filmini seyretmemesiydi. Bunu hesaba katmamıştık.

Her şeye hayır demek: Genel başkanımız ilk başta öylesine bi soruya “hayır” diye cevap vermişti, siyasetçi tutarlı olmalıdır dedi ve ondan sonra her şeye hayır demeye başladı, önünü alamadık. Naber nasıl gidiyor dediğimizde bile hayır gitmiyor diye cevap veriyordu, ilişmiyorduk kendisine. Ama halk bu tutarlılığı ödüllendirmedi. Üç gün süren bu muhasebeden sonra gördüm ki sorun bizde değil sizde. Türkiye’nin yüzde 99, 95’i maalesef yanlış yolda. Bundan sonra halk olarak kendinize çeki düzen vermek ve bir dahaki seçime daha iyi hazırlanmak zorundasınız. Biz de bu sırada parti içinde voleybol turnuvası yapıp bir sonraki seçime kadar vakit öldürecez.

Not: Her şeye rağmen Davutoğlu’nu tebrik ediyor ve tek başına iktidara geldikten hemen sonra Twitter’da fav yerine kalp uygulamasına geçilmesini hoşgörü ve herkesi kucaklama adına olumlu bir hareket olarak görüyorum. Tebrikler...

Yeniyüzyıl

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER